Türk milletin yeniden doğuşu ya da dirilişi,
Kurtuluş Savaşının son safhası,
Türk ve dünya tarihinin dönüm noktalarından biri,
Kağnın kamyonu yendiği savaş,
Şerife bacının, Gördesli Makbule’nin, Tayyar Rahime’nin, Kara Fatma’nın, Halime Çavuş’un
Sütçü İmam’ın, Şahin Bey’in, Abdal Halil Ağa’nın, Kuşçubaşı Eşref’in, Zenci Musa’nın
Alparslan’ın, Ertuğrul Gazi’nin, Konur Alp’in, Şeyh Edebali’in, Osman Bey’in, Fatih Sultan Mehmet’in, Yavuz’un, Kanuni’nin,
Doğmamış yetimin, Cümle Gazi ve Şehitlerimizin,
Ezanı Muhammedi’nin savaşı
Halide Edip’in dediği gibi “Türk’ün ateşle imtihanı”
“BÜYÜK TAARRUZ VE BAŞKOMUTANLIK MEYDAN MUHAREBESİ”
Sevgili okurlarım, bu savaşı iyi okumamız ve gelecek kuşaklara iyi aktarmamız gerekmektedir.
Çünkü 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan ölüm fermanımız ile vatan topraklarımız bir bir işgal edilmişti.
İşgal edilmekle kalınmamış aşımıza ekmeğimize ve namusumuza göz koyulmuştu.
Türk Milleti bu işgal karşısında İstanbul Hükümeti’nin sessiz kalmasına karşın, kendisi sessiz kalmamıştır.
Gazi Mustafa Kemal yaşanan bu işgaller karşısında 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basarak İşgallere karşı en sert tepkiyi ortaya koymuş, Türk Milleti’nin yalnız olmadığını tüm dünyaya göstermiştir.
Mustafa Kemal şunu diyordu:
“Vatanın bütünlüğü ve milletin istiklali tehlikededir. İstanbul hükümeti üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemektedir.”
Bu durum milleti çaresiz gibi gösterse de Mustafa Kemal Amasya Tamimiyle dünyaya meydan okuyordu:
“Milletin İstiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”
İşte bu karara Türk Milleti kayıtsız kalmayacak, yediden yetmişe herkes kurtuluş için canını cananı ortaya koyacaktı.
Kimisi su taşıyacak, kimisi cepheye mermi taşıyacak, kimisi askerin söküğünü dikecek ama herkes bu kurtuluş mücadelesine her şeyi ile ortak olacaktır.
Sevgili okurlar, Bursa işgal edildiğinde yunan palikaryası Osman Bey ve Orhan Bey’in türbelerine giderek şunu diyordu:
“ –Osman
-Sarıklı Osman kalk ayağa
-Bak memleketin ne halde
Bu sözler Türk Milleti’nin kalbine hançer gibi saplanmıştı.
Tabi ki bize karşı söylenenler ve yapılanlar bununla da kalmıyor yurdun her sathında işgaller
ve zulümler artarak devam ediyordu.
Yine Yunan Kralı, Eskişehir-Kütahya savaşından sonra şunları söylüyordu:
Yunan Ordusunun zaferini kutlamak için Eskişehir’de bulunan Kral Konstantin’e bir yabancı gazeteci sordu:
“Ankara’ya da gidecek misiniz?”
Konstantin cevap verdi:
“Bu ordu ile Ankara’ya değil, cehenneme kadar giderim.”
Yunan keferesi bu savaşın Türk Milleti bitti demeden bitmeyeceğini hala öğrenememişti.
Türk Ordusu 26 Ağustos 1922 gecesi Atasının vereceği emre kilitlenmiş tek vücud olmuştu.
O emir ki dünyanın kaderini değiştirecekti.
Başkomutan Mustafa Kemal 26 Ağustos gecesi, Yunanlar zafer sarhoşluğu içindeyken sabah namazını eda ettikten sonra şöyle emrediyordu:
“Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!..”
İşte bu emir ile bin yıldır bizi bu topraklardan atmak isteyen Haçlı zihniyetini yerle yeksan edeceklerdi.
Yunan Kralı’nı çok istediği Cehenneme kadar göndereceklerdi.
Mustafa Kemal’in verdiği o emir ile:
Yüce Türk Milleti yeniden doğuşunu ve dirilişini gerçekleştirecekti.
Şunu da belirtmekte fayda var;
Büyük Taarruz neden 26 Ağustos’ta başladı?
Çünkü 26 Ağustos 1071 yılında dedem Sultan Alparslan Anadolu’nun kapılarını açmıştı.
İşte büyük Atatürk aynı tarihte savaşı başlatarak dünyaya meydan okuyarak tarihe not düşüyor
ve bu topraklardan bizi silmenin mümkün olmayacağını bütün emperyalistlere haykırıyordu.
Sevgili okurlarım, 30 Ağustos tarihi itibari ile “Binbaşı” rütbesi ile onurlandırılacak olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin yiğit neferi, değerli dostum M.Engin KISA’yı tebrik ediyor Zafer Bayramını kutluyorum.
Büyük Türk Milletinin ve onun Kutlu Ordusunun Zafer Bayramı kutlu olsun.
Başta Ulu Önder Atatürk olmak üzere aziz şehitlerimizi saygıyla anıyorum.
