Köşe Yazıları

Bugün Bana Yarın Sana

Sevgili Okur,

Öncelikle yazıyı okumaya başlamadan önce uyarayım. Başlığımın yazacağım şeylerle uzaktan yakından alakası yok. Hem kim demiş başlık yazıyla uyumlu olacak diye. Başlığınla merak uyandır yeter, okuyacak olan çoktan bu satıra kadar okumuştur zaten.

İzmir’de yaşayan bir vatandaş olarak Dünya’da olup bitenlere yönelik yazacağım bugün. Geçen seneden bu güne kadar yaşadıklarımızı yaz yaz bitmez aslında, her gün yeni bir gündem, sabahtan akşama yeni bir felaket.

Yetkililer, yani havalı tanımı ile “Authorities”in söyledikleri haliyle “Artık yeni düzene alışacağız, istesek de istemesek de uyumlanacağız” cümlelerinden anlamamız gereken acaba “Artık felaketler ve afetlerle savaşarak yaşayacağız”mı olmalıydı?

İnsanın en büyük düşmanı yine insandır cümlesiyle büyüyen bir nesil olarak; itiraf edeyim böyle bir cümle duymamışsanız şaşırmayın, şimdi ben uydurmuş olabilirim; ard arda yaşanılan afetlerden dolayı artık insanın insanla uğraşacak hali kalmamıştır.

İki akşam önce çok sevdiğim arkadaşımla balkonumda manzara eşliğinde günbatımı izleyip “Hava ne kadar güzel, gökyüzü, bulutlar, doğa” cümlelerine ithafen gece boyunca şarap kadehlerimizi tokuştururken çok değil sadece ertesi günün akşamı yağan yağmurun şiddetinden dolayı bir gece önceden balkonda kalan kumaş kaplı sandalyelerimi içeri alayım diye balkon kapısını açtığımda balkonda sağdan sola savrularak aşağı uçma tehlikesi yaşayan ben, rüzgarla verdiğim savaş sonrası bir adet sandalyeyi nasıl içeri koyabildim inanın bilmiyorum. Bütün bunları yaşarken de, ertesi gün günlük güneşlik bir güne uyanıp hayatıma kaldığım yerden devam edebilme ruhsuzluğuna erişmem de son bir yılda yaşadıklarımızın bir artısı olsa gerek.

Toplumlarca her olay yeri incelemesi sonrası “Sıradaki lütfen” diyerek, duvarda tuttuğumuz çeteleye bir tik atar hale geldik.

Şunun şurasında iki sene önce biri gelip de size, ileride sabah kalkınca aklına “Bunu da atlattık, şükür bugün de yaşıyoruz” cümleleri gelecek deseydi kimse inanmazdı sanırım. Ama geldiğimiz nokta tam da böyle. Sabah kalk, check list’ini kontrol et.
– Corona (Değilim)
– Sel (Kurtuldum)
– Deprem (Yine yırttım)
– Hortum (Beni yakalayamadı)
– Dolu (Evdeyken yağdı) vb vb.

Atalarımız gibi topla tüfekle düşmanla savaşmıyoruz belki ama daha da tehlikelisi doğayla savaşır hale geldik. Azgın bir boğanın üstünde rodeo yapan bireyler misali her olay sonrası kolumuzu bacağımızı kontrol eder olduk, hala yerinde duruyorlar mı diye. Dünya bizi üstünden atmaya çalıştıkça ahtapot vantuzları edasıyla yapışıyoruz bulunduğumuz konuma.

Amerikan yapımı bir aksiyon filminin içindeki başrol oyuncularıyız herbirimiz. Duyduğum kadarıyla gelecek senaryo kar kıyamet ve kum fırtınası imiş. Gelsin bakalım.

Yahu bu kadar da kötü mü her şey? Ne karamsar biriymişsin sen, içimizi kuruttun okurken diyenlere müjdemi isterim demek istiyorum.

Çünküüüüü
Çooooook
Mutluyuuuum
Müjdeeeeee
Uzaya
Çıkıyoruuuuuz

Hem de Biz Türkler olarak. Yaşasın. Dünyadaki en şanslı memleketlerden biriyiz neyse ki, hep en olumsuz günlerimizde yüreğimize su serpilcek gelişmeler yaşıyoruz. Bazen ilk Türk otomobili, bazen ilk Türk astronotu, bazen de denizlerin ortasında doğalgaz buluyoruz. Doğru “Authorities” tarafından yönetilmek gibisi yok.

O zaman hadi geleneği bozmadan yazımı başlıkla bağlayayım. Biz Türkler olarak şanslı bir milletiz, en başta hükümetimiz sürpriz dolu, müjde dolu bir hükümet. Her ülke vatandaşı müjdeli haberler veren yetkili ister. Doğru zaman gelince o da olur, bugün bize, yarın onlara😉

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu
Kapalı