Köşe Yazıları

BİR KEDİM BİLE YOK

Bilmiyorum duydunuz mu, yoksa biliyor muydunuz; evcil hayvanları olanların bağışıklık sistemleri daha güçlü oluyormuş. Pandemi döneminde evcil hayvan edinenlerin sayısı oldukça artmıştı. Sıkıcı günlerine renk ve hareket katarlarken, bilmeden koronavirüs’e karşı da gizli bir zırh almışlar meğerse.

Maalesef benim hiç evcil hayvanım olmadı diyebilirim. Sadece çocukluğumda unutamadığım bir iki kısa maceramız oldu. İzmir’deydik, kardeşimde ben de ilkokula gidiyorduk. Babam bir akşam eve, elinde minicik kınalı bir kedi ile geldi. Annem değil ama biz çok sevinmiştik kardeşimle. Minnacık bu kediyi elimize alıp sevmek için adeta yarışıyorduk. Ama minik Misha -babam koymuştu adını-sürekli miyavlıyor, adeta ağlıyordu. Ne yaptıysak susturamadık kınalı Misha’yı. Besbelli annesini arıyordu, daha çok küçücüktü. Yalnızlığa ve de bize alışamadı. Babam mecburen geri götürdü bizim sevimli kediciğimizi. Ve sadece iki günlük kedi sahibi olma maceramız böylelikle bitti.

Sonra yine aynı yıl civciv almaya karar verdik. Hala satılıyor mu bilmem ama eskiden pazarlarda civcivler satılırdı. Biz de aldık. 2 tane sapsarı sevimli mi sevimli, narin 2 civciv. Biri kardeşimin biri benim. Onlara isim vermiş miydik hatırlamıyorum bile. Çünkü bu maceramız daha da kısa sürdü. Annem mutfakta yemek yaparken biz de civcivleri beslemek istemiştik. Nereden aklımıza geldiyse bulgur bulduk mutfakta ve anneme çaktırmadan alıp, bizim minişlere verdik. Büyük bir iştahla yediler ama çok geçmeden önce biri daha sonra diğeri içinde bulundukları kutuya düşüverdiler. Hareketsiz, ayakları havada, mideleri şiş bir vaziyette yatıyorlardı. Uyuyorlar sandık, bekledik uyansınlar diye ama hiç kımıldamadılar bir daha. Ne kadar çok üzülmüştük. Tabi bulgur verdiğimizi duyan annemden de azarı işitmiştik. Hala bile çok üzülürüz aklımıza geldikçe.

Şimdi de hem çok yoğun çalışıp hem de çok seyahat ettiğim için evcil bir hayvana sahip olma fikri, çok istememe rağmen çok uzak geliyor bana.

Ama son zamanlarda, özellikle pandemi sürecinde bir köpeğim olsun çok istedim aslında. Ama tabi ki sadece kısa bir dönem için alamazdım. Hayat normale dönünce, o yavrucak benim hayatıma nasıl ayak uyduracaktı.

Anlaşıldığı üzere benim bir köpeğim, hatta bir kedim bile yok. Ama neyseki en yakın arkadaşlarımdan Ayşe’nin var, hem de iki tane. Lila ve Lucky. Lila Golden Retriever, Lucky de Shih Tzu cinsi. Ama Lucky var ya Lucky çok tatlı, acayip bir şey. Nasıl sevgi dolu bir yaratık, nasıl şirin. Bembeyaz, minik bir şey ve öyle uysal, öyle uslu ki, ağzı var dili yok gibi, bir çok küçük köpek cinsinin aksine. Severken o kadar hırpalıyoruz sesi bile çıkmıyor, halinden çok memnun. Sevgi manyağı adeta. Sadece yürüyüş öncesi sabırsızlığından havlıyor da sesini duyuyoruz ve köpek olduğunu anlıyoruz.

Ben de Lucky aşkımdan sık sık soluğu Ayşelerde alıyorum. Lucky de beni gördüğüne en az benim kadar mutlu oluyor, yani sevgimiz karşılıklı. Birlikte oyunlar oynuyor, sahilde yürüyüşlere çıkıyoruz. Tüm stresimi onun katışıksız, pür sevgisiyle atıyor, adeta pozitif enerjisi ile şarj oluyorum. Eh bağışıklığımın güçlenmesine de faydası oluyordur herhalde.

Tüm sevgilerin, bu konuşamayan varlıkların bizlere verdiği gibi katışıksız, saf, karşılık beklemeksizin ve tükenmez olması umuduyla, sağlıklı ve sevgi dolu günler diliyorum.

Daha Fazla Göster

İlkgül Karaca

Gazeteci / Yönetici

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu
Kapalı