Siyah beyaz bir aşk hikâyesi “BÜYÜK ALTAY”…
Sevgili okurlarım; bu haftaki yazımız da II. Meşrutiyet’ ten günümüze kadar uzanan bir aşk hikâyesinden bahsedeceğiz.
Bu hikâye,
Vatan / Millet / Hürriyet / Demokrasi / Özgürlük / Bağımsızlık / Gençlik ve Futbol aşkının hikâyesidir.
Osmanlı da 1908 yılında ilan edilen II. Meşrutiyetin getirdiği özgürlük ortamı futbol faaliyetlerine de hız kazandırmıştı.
Bugüne kadar elde edilebilen bilgi ve belgelerden, ülkemiz topraklarında ilk futbol maçlarının 1875 yılında Selanik’te oynandığı anlaşılmaktadır. 1877 yılında ise, İzmir’in Bornova çayırları futbolla tanışmıştır. Ve oralarda hafta tatilleri ya da yaz akşamlarının en büyük eğlencesi, Rumlarla takviyeli İngiliz takımları arasında oynanan bu maçlar olmuştur. Bu maçların ilk seyircilerinin de bu ailelere mensup kız ve kadınlar oldukları bilinir. Daha sonra semt gençleri de bu cazip oyuna ilgi gösterip maç yapılan alanların etrafını çevirmeye başlamışlardır.
Ancak ne var ki; Selanik ve İzmir’in Müslüman Türk gençleri, bu cazip oyuna karşı büyük bir ilgi ve heves duymalarına rağmen, gerek aile baskıları, gerekse topluma hâkim bulunan taassubun etkisiyle futbol oynamaktan uzak kalmışlardır.
Türkiye’de futbolun ilk beşiği olan İzmir’de İngilizlerin ve Rumların kendi aralarında kurdukları özel takımlarla oynadıkları maçlar ve teşkil ettikleri karmaların yaptığı seyahat ve içte oynadıkları karşılaşmalar bu kentteki ilk futbol faaliyetlerini oluşturur.
“BÜYÜK ALTAY” ın kuruluşu
İzmir’in ilk Türk kulüplerinden olan Altay aynı zamanda İzmir futbolunun en önemli mihenk taşıdır. Altay, 16 Ocak 1914’te kuruldu. O devirde İzmir’de Rum, Ermeni ve İtalyanların etkisi hem sosyal hem de sportif faaliyetler açısından önemli bir sorundu. Çünkü her türlü aktivitelere bu etnik gruplar öncülük etmekteydi.
Devrin Valisi Rahmi Bey, Vasıf Çınar Bey ile Necati Bey’e “Şark İdadisi” isminde bir okul açtırmıştı. Amaç, Rumların ve diğer azınlığın etkinliğini kırmaktı. Bu amaç uğruna 1914 yılında Altay Kulübü sportif faaliyetlere başladı.
Altayspor; Yunan, Ermeni ve İtalyan takımlarıyla yaptığı maçlarda çok başarılı sonuçlar almıştır. Özellikle 1. Dünya Savaşı’nda milliyetçilik akımının etkili olması İzmir ve çevresinde Türk futbolunun gelişmesine de katkı sağlayacaktır. O dönemde Türk takımlarının aldığı galibiyetler hem milletin kendine olan güvenini sağlayacak hem de halkı ziyadesiyle gururlandıracaktır.
Cumhuriyet’le özdeşleşen kurucu kadro;
Altay takımı kurucularını incelediğimizde Cumhuriyet’le özdeşleşen bir kadro görmekteyiz.
Celal Bayar (daha sonra Cumhurbaşkanı), o dönem Şark İdadisinde faaliyet gösteren Altay’ın kuruluşu için para yardımında da bulunarak Altay’ın güçlenmesini sağladı. Bu kulübün kurulmasında Şark İdadisinin Müdürü Mustafa Necati Bey (daha sonra Milli Eğitim Bakanı) başrolü oynadı. Diğer kurucular arasında Şükrü Saraçoğlu Bey (daha sonra Başbakan) Çiftçi Necati, Vasıf Çınar (İzmir eski Milletvekili ve Moskova Büyükelçisi), Talat (Erboy), Evliyazade Nejat, Raif Nezihi (Yazar) ve Şimendiferci Rıfat beyler de bulunmaktaydı.
Altay ne ilginçtir ki kurucu kadrosu kadar, oyuncu kadrosuyla da Türk futbol tarihine ismini yazdırmış efsane bir takımdır. En önemli oyuncularından biri kalecilik görevini üstlenmiş olan Adnan Menderes (Eski Başbakan ve Demokrasi Şehidi) ’tir.
Altayspor, Şark gazetesi sahibi Halil Zeki Osman, Fahrettin Altay Paşa, Şükrü Saraçoğlu, Baha Esat Tekant ve Mahmut Esat Bozkurt gibi önemli değerleri sinesinde yetiştirmiştir.
Altay, spor tarihimizin gururu olduğu gibi Türk milli mücadelesinin de atar damarı olmuştur.
İzmir’in işgali sırasında sportif faaliyetlerine ara verip milli mücadelenin en ön saflarında yer alan kulüp üyeleri, ülkenin kurtuluşunda ve bağımsızlığa kavuşmasında önemli rol üstlenmiştir.
9 Eylül 1922 tarihinde şanlı ordumuz Yunan kuvvetlerini püskürttükten sonra, soyadını Altay’dan alan süvari alayı ile İzmir’e giren Fahrettin Altay Paşa, Konak’taki vilayet binasına Türk Bayrağı’nı astıran kumandan olmuştur.
23 Nisan 1920’de ilk Türkiye Büyük Millet Meclisinde mebuslarıyla Atatürk’ün yanına koşan, onunla Cumhuriyet’in koruyucusu olan Fahrettin Altay, çok partili hayata geçişte de tarihte yerini alıp Demokrat Parti’nin kuruluşunda önemli rol oynadı.
Altay’ın kalesini koruyan Başbakan Adnan Menderes, Altaylılara İttihat ve Terakki Cemiyetinde kucak açan Celal Bayar ile kader birliği yapmıştır.
Menderes’in futbol oynadığı yıllarda kulübün başkanı, şimdiki AP’nin kurucularından olan Şinasi Osma’nın babası gazeteci Halil Zeki Bey’dir. Yine Altay formasını şerefle giymiş Refik Şevket İnce, Danyal Akbel, Sebati Acun ve Muzaffer Balaban da Demokrat Parti safhalarında yer almıştır.
CHP’nin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu, 1924 Paris Olimpiyatları’nda Türk Milli Takım formasını giyen CHP’li Said Odyak, Şerif Remzi Reyent, Ruhi Soyer ve Dündar Soyer, Altay için ayrı bir gurur kaynağıdır.
Neden “BÜYÜK ALTAY”
Altaylı olmak ayrıcalıktır, her kuşak için büyük bir övünç kaynağıdır. Gelecek kuşaklar da Altay’ın tarihini inceleyerek ona sahip çıkacak ve dedelerinin, babalarının, ağabeylerinin sönmeyen meşalesini taşıyacaktır. İşte “Büyük Altay” sözü, yalnız spor sahalarındaki başarıdan dolayı değil, hürriyet kıvılcımını ateşleyen, milliyetçilik ruhunu yaşatan, milliyetçilik bilincini yerleştiren, milli mücadelede canını ortaya koyan, Kurtuluş Savaşı’nda destanlar yaratan, Cumhuriyet döneminde hizmetten hizmete koşan, Atatürk Devrimleri’ ni koruyan, yaşatan evlatlarının eserinden dolayı söylenmiştir.
14 Ekim 1925 günü Atatürk, kulüp defterine yazdığı şu satırlarla Büyük Altay’a en unutulmaz hatırayı bırakır:
“Altayspor Kulübünde tanıdığım gençlik iftihara şayandır. Bu gençlik müvacehesinde istikbalin kuvveti ve saadeti en bariz görülmektedir.”
Türk spor tarihine birçok ilkleri yaşatan, Türk Demokrasisine büyük katkılar sunan ve Türk gençliğinin en iyi şekilde yetişmesini sağlayan, İzmir halkının gönlünde aşk haline gelen “BÜYÜK ALTAY” a süper ligde başarılar dileriz.