Köşe Yazıları

HOŞ GELİŞLER OLA KAHRAMAN ENVER PAŞA MI DESEK? YOKSA KAFKAS DAĞLARINDA ÇİÇEKLER AÇAR MI DESEK?

Sevgili okurlar, bu hafta sizlere çok değişik bir konudan bahsedeceğim. Belki de birçoğunuz “yok artık” diyeceksiniz. O yüzden sözü fazla uzatmadan konuya girmek istiyorum.

Ülkemizde tarih anlayışı ile ilgili tartışmalar eskiden beri süregelmektedir. Hatta resmi tarih anlayışından şikâyet edenler alternatif tarih yazıcılığı ve popüler tarih çalışmalarına ağırlık vermeye başlamışlardır. Bu bağlamda görsel ve yazınsal basında tarih tartışmaları dikkat çekici bir şekilde artmaktadır. Günümüzde bir kesim, Cumhuriyet devrinden önceki tarihî devirleri yok sayarken diğer kesim de sadece Osmanlı dönemini öne çıkarma gayreti sergilemektedir. Hatta yakın geçmişle ilgili çalışmalar yapanlar tarihi şahsiyetleri birbirinin karşısına çıkarmak gibi bir düşünceyle hareket etmeleri, aslında tarihi aydınlatmaktan çok toplumu bölen ve birbirine karşı kutuplaşmasını sağlayan bir durum ortaya çıkarmaktadır. Örneğin yakın tarihimizin önemli kişilerinden Mustafa Kemal Atatürk’le Kâzım Karabekir’in aralarında ki çatışmanın bugünkü tarih yazarlarınca halen devam ettirilmesi zannımca doğru değildir.

Çünkü kültürel gelişimini tamamlayan toplumlar bu tür kısır döngülerle uğraşmaz. Takdir ederseniz ki tarih bir bütündür. Tarihi gerçekleri böyle iddialarla ortaya sermek, büyük resme bakmadan ondan bir parça alarak hareket etmek ancak hafızaları zehirlemekten başka bir durum ortaya çıkarmaz. Bundan da gelecek bütün nesiller payını alır ve zarar görür. Maalesef ki bizim içinde olduğumuz zamanda tamda belirttiğim gibidir.

Özellikle son zamanlarda yaşadığımız önemli bir tartışmada Enver Paşa ile Mustafa Kemal’in karşılaştırılması. Bu yaşanan durum tarihi bir hatadan başka bir şey değildir. Çünkü bunlardan bir tanesi Osmanlı’nın son Başkumandan Vekili ve Harbiye Nazırı Enver Paşa diğeri ise onun devreden çıkmasıyla tarih sahnesinde birinci aktör olarak yer alan ve Cumhuriyet’i kuran Mustafa Kemal Paşa’dır. Tartışma da bir kısım tarihçiler Enver Paşa’yı yerlere vururken bir kısmı Mustafa Kemal’le düşmanmış gibi bir durum ortaya koymaktadırlar. İlginç olan tamda bu olsa gerek, tartışan taraflar, ne hikmetse bir muharebede alt rütbeli komutanları öne çıkarırken bir başka muharebede tepedeki komutanı öne çıkarmaktadırlar.

Hâlbuki ister zaferle ister mağlûbiyetle sonuçlanmış olsun, bir muharebede rol alan isimler, yukarıdan aşağı bütün askerî kadro lâyıkıyla anılmalıdır. Yönetime hâkim olan kadroyu yukarı kaldırıp bir zamanlar onlarla muhalif saflarda bulunmuş olan insanlara haksızlık etmemeliyiz. Örneğin Çanakkale Cephesindeki başarılar anlatılırken muhteşem övgüler dökülür, göğsümüz kabarır ancak ne hikmetse bu övgüler içinde hiç zamanın Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa’nın adı anılmaz!
Bu durumu nasıl ifade etmek lazım!

Aynı duruma Irak Cephesinde de tanıklık etmekteyiz. Irak cephesinde, İngilizlere karşı kazanılan Kut-ül-Amare Zaferi, Enver Paşa’nın amcası Halil Paşa kumandasındaki kuvvetlerimiz tarafından kazanılmıştır. Halil Paşa, bu savaşta kendisinden üstün İngiliz kolordusunu kumanda kadrosuyla birlikte esir almıştır. Bu zafer 1952 yılına kadar kutlandığı hâlde, daha sonra İngilizler incinmesin diye kutlamalardan çıkarılmıştır. Kutlanırken dahi maalesef, Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa’nın adı anılmamıştır. Hatta görsel ve yazılı basında, alenen aleyhinde konuşma ve yazılara tanık olmaktayız. “Bizi savaşa soktu! İmparatorluğu batırdı!” gibi söylemlerin artık kıymeti harbiyesinin kalmadığını belirtmek isterim. Yapılan araştırmalar ve ülkemizde ki tarih bilincinin daha da gelişmesiyle, gerçekler gün yüzüne bir bir ortaya çıkmaktadır. Enver Paşa ve silah arkadaşlarını savaş suçlusu gibi göstermenin doğru olmadığı artık tarihi belgelerle sabit hale gelmiştir.

Asıl sizi hayrete düşürecek konu:
Türk Milletinin kalbine yerleşmiş üç marş. Evet, üç marş… Tarihimizde bir devlet büyüğü için söylenmiş birçok marş var. Bunlardan biri Azerbaycanın Milli Şairi Ahmed Cevad tarafından Birinci Dünya Savaşı günlerinde yazılmış olan, nefis bestesiyle gençliğimizin dilinde dolaşan, televizyon ve radyolarımızda sıkça duyduğumuz Çırpınırdı Karadeniz marşıdır. Enver Paşa, Yavuz zırhlısı ile Batum’a geldiğinde, bölge halkı hep bir ağızdan bu marşı söylemişlerdir:
“Çırpınırdı Karadeniz / Bakıp Türkün bayrağına / Ah ölmeden bir görseydim / Düşebilsem toprağına / Ayrı düştüm dost elinden / Yıllar var ki çarpar sinem / Vefalı Türk geldi yine / Selam Türkün bayrağına…”

Gelelim ikinci marşa;
Enver Paşa, 1918 yılında Moskof zulmüne karşı Azeri Türklerine destek olmak ve İslam Ordusunu komuta etmek amacıyla Batum’a geldiğinde, Azerbaycan Türkleri tarafından söylenen ve Enver Paşa Marşı adıyla anılan şiirin sözleri şöyledir:
Hoş gelişler ola, Kahraman Enver Paşa! Emreyle askere, Kafkas Dağları’n aşa.
Arş arş arş, arş ileri Marş marş, marş ileri Dönmez geri Türk’ün askeri.
Cephede mitralyoz ayna kimi parlıyor, Dağıstan Türkleri, bayrak açıp bekliyor!
Arş arş arş, arş ileri Marş marş, marş ileri Dönmez geri Türk’ün askeri.
Aradan yıllar geçmiş, tarihin seyri değişmiştir. Enver Paşa 1922 yılında Türkistan’da Moskof kurşunuyla şehit düşmüştür. Bu marşı okuduktan sonra, ‘bu marş böyle değil’ diyebilirsiniz. Doğru, böyle değil. Mustafa Kemal, 1924 yılında Kars vilayetimizi ziyaret etmiş, bu ziyaret öncesinde yöre halkı bu marşın sözlerini Atası için değiştirmiştir. Olay şöyle cereyan etmiştir;

Anadolu’da bir millî mücadele verilmiş ve yeni millî sınırlar çizilmiş ve cumhuriyet idaresi kurulmuştur. Bu Cumhuriyet’in Reisi Gazi Mustafa Kemal Paşa 1924 yılında Kars’ı ziyarete gelmiştir. Kars Valisi ve Belediye Başkanı onun için bir karşılama programı hazırlamıştır.

O zamanlar Kars’ta “Kars’ın Dümbüllüsü” diye meşhur olan Gümrü muhacirlerinden Çalgıcı Takî adlı bir komedyen vardır. Gümrülü Takî, yukarıda sözlerini verdiğimiz Enver Paşa Marşı’nı adapte etmiş ve Kemal Paşa Marşı adıyla ortaya koymuştur. Takî, adapte ettiği Kemal Paşa Marşı’nı 4 Ekim 1924 akşamı, Mustafa Kemal Paşa’nın huzurunda söylemiştir.

Gümrülü Takî, Enver Paşa Marşı’nı şu şekilde adapte etmiştir:
Hoş gelişler ola, Mustafa Kemal Paşa! Askerin, milletin, bayrağınla bin yaşa!
Arş arş arş ileri, ileri, Arş ileri, marş ileri, Dönmez geri, Türk’ün askeri.
Cephede mitralyoz ayna gibi bekliyor, Şarkistan Türkleri, bayrak elde bekliyor.
Arş arş arş, ileri, ileri; Arş ileri, marş ileri, Dönmez geri, Türk’ün askeri; Al da bayrağın Yunan üstüne.

Üçüncü marş ise: Kafkasya Marşı’dır. Şöyle başlıyor:
“Kafkasya dağlarında çiçekler açar / Altın güneş orda, sırmalar saçar / Bozulmuş düşmanlar hep yel gibi kaçar.”
Bu da mı tanıdık? Yine haklısınız, oldukça tanıdık. Bu marşta çiçekler, İzmir’de değil, Kafkasya’da açıyor. Bazıları için şaşırtıcı olabilir ama durum bu şekildedir. Biraz daha açık ifade edelim. Birçok kişi, bu marşı, İzmir Marşı olarak biliyor. Aslında bu marş, Birinci Dünya Savaşı esnasında, Kafkas İslam Ordusu ve Enver Paşa’ya ithafla yazılmıştır.

Bu marş, bir milletin, Ruslara karşı yürütülen beka mücadelesi esnasında yaşadığı zorlukları anlatıyor:
“Kafkasya dağlarında oturdum kaldım / Şehit olanları deftere yazdım / Öksüz yavruları ben bağrıma bastım.”
“Türk oğluyum ben ölmek isterim / Toprak diken olsa yatağım yerim / Allah’tan utansın dönenler geri.”
“Kafkasya dağlarına bomba koydular / Türk’ün sancağını öne koydular.”
“Kader böyle imiş ey garip ana / Kanım helâl olsun güzel vatana.”

Sevgili okurlar;
Şiirlerimizde de marşlarımızda da görüyoruz ki Türk Milleti önder olarak gördüğünü her daim baş tacı yapmış ve çığlıklarını, ağıtlarını onlar için ortaya koymuştur. Hepsinden de öncelikli olan vatan müdafaası olduğunu görmekteyiz.

Sonuç olarak;
Eski devlet büyüklerimiz arasında birtakım hoş olmayan hadiseler meydana gelmiş olabilir. Bize düşen bu hadiseler üzerinden yalan yanlış yorumlar yaparak onları ebediyen dövüştürmek değildir. Biz onların bu vatan ve bu millet için çalıştıklarını unutmadan her vesileyle minnet ve şükran duygularımızı ifade etmeliyiz. Zira onlar bu milletin sinesinden çıkmış kahramanlardır. Ruhları şad olsun…

Daha Fazla Göster

Abdullah Şahin

Tarihçi – Yazar

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu
Kapalı