Koleksiyoner Ünal Çınar’dan; Belediyeye, bakanlığa ve Rahmi Koç’a çağrı
İzmirli koleksiyoner Ünal Çınar, 18. yüzyılda hafif ve hoş kokusuyla sadeliğin, saflığın, temizliğin simgesi haline gelen ve burjuvazinin gözdesi olan, aynı zamanda da Türk mı̇safı̇rperverlı̇ğı̇nı̇n sembollerı̇nden, konuk ağırlama ritüelinin vazgeçilmez ikramı kolonyanın 150 çeşit kokusu ve Bereket Tanrıçası Kybele’den Eyfel Kulesi’ne, Meryem Ana’dan Semazenlere dek geniş bir yelpazede kolonya şişesi koleksiyonuna sahip..
Kokuların dünyasında yolculuk ettiren koleksiyon
İzmirli koleksiyoner Ünal Çınar’ın, aralarında Osmanlı döneminde üretilen kolonyalar, Atatürk’ün tek kullandığı kolonya Hassan, 1886’da Amerika’da üretilen kolonyalar ile dünyada kolonyayı ilk üreten ülke Almanya’nın 1894 tarihli Köln suyu kolonyasının da bulunduğu yaklaşık 2 bin 500 kolonya şişesinden oluşan ‘Kolonya Koleksiyonu’nda 150 farklı koku çeşidi bulunuyor. Koleksiyonuyla kokuların dünyasında yolculuk ettiren Çınar’ın hedefi Türkiye’ye bir kolonya müzesi kazandırmak.
ÇINAR: KOLEKSİYONUMU BİR MÜZEYE HİBE ETMEK İSTİYORUM
Koleksiyoner Ünal Çınar, kolonya koleksiyonunu bir müzeye hibe etmek ve herkesle paylaşmak istiyor. Bu hayalini gerçekleştirmek için İzmir Büyükşehir Belediyesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İstanbul, Ankara ve Ayvalık’ta müzeleri bulunan kendisi de koleksiyoner olan işadamı Rahmi Koç’a çağrıda bulundu. Çınar, “Saygıdeğer Belediye Başkanımız Tunç Soyer, Sayın Kültür ve Turizm Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy ve değerli işadamı Rahmi Koç; birbirinden özel koku ve şişelerin yer aldığı kolonya koleksiyonumu adım korunarak hibe etmek ve Türkiye’ye bir kolonya müzesi kazandırmak istiyorum. Eşi ve benzeri olmayan ve bin bir emek ve zahmetle topladığım bu koleksiyonumun müzelerinizin birindeki bir sergi holünde sergilenmesini arzuluyorum. Koleksiyonumu duyan meraklılar ofisime gelip inceliyor. Daha geniş kitlelerin görebilmesi ve bunca yıllık emeklerimin boşa gitmemesi için büyüklerimizden yardım istiyorum. Koleksiyonu satıp para kazanayım diye bir düşüncem yok, hibe edeceğim. ” diyerek koleksiyonuna sahip çıkılmasını istedi. Çınar, konuyla ilgili 3 ay önce İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne başvuruda bulunduğunu ancak geçen zaman diliminde kendisiyle kimsenin iletişime geçmediğini de sözlerine ekledi.
BİR HEDİYE KOLONYA ŞİŞESİYLE BAŞLAYAN KOLEKSİYONERLİK
Emekli Elektronik Mühendisi Koleksiyoner Ünal Çınar, 15 yıl önce Balıkesir’li bir arkadaşımın hediye ettiği kolonyanın kokusuna, şişesinin zarafetine ve şekline hayran kalmasıyla ‘kolonya koleksiyonerliği’ne başladığını ve bu amaçla satın aldığı ilk kolonyanın eski İstanbul beyefendilerinin tıraş sonrası kullandığı 1889 yılında üretime başlayan revedor gülü ve portakal çiçeği esanslı Fransız kolonyası Révedor olduğunu söyledi. Koleksiyoner Çınar, “Bir hediye kolonya şişesiyle başladığım kolonya koleksiyonerliğimde yaşadığım şehir İzmir başta olmak üzere Balıkesir, Bursa, Ankara, Kayseri Kırşehir, Nevşehir ve İstanbul’da gezdiğim antika pazarları ile katıldığım mezatlardan ve kolonya şişesi merakımı bilen arkadaşlarımın da seyahat ettiği çeşitli şehirler ile dünyanın çeşitli ülkelerinden hediye getirdiği değişik boyda ve figürdeki kolonya şişeleriyle yıllar geçtikçe koleksiyonum oldukça zenginleşti ve büyüdü. Kolonya merakımı bilen antikacılar ellerine değişik bir figür geçtiğinde hemen beni arıyorlar. Amacım olabildiğince farklı figürlü ve antika tabir edilen daha birçok kolonya şişesini bu eşsiz koleksiyonuna dahil etmek.” diye konuştu.
MERYEM ANA’DAN SEMAZENLERE – VİKİNG GEMİSİ’NDEN EYFEL KULESİ’NE
Çınar’ın Gölgesi’nde Hobi Odası adını verdiği ofisinde sergilediği koleksiyonunda farklı ülkelerden ve farklı yıllarda üretilmiş 2 bin 500 kolonya şişesi ve 150 civarı farklı koku çeşidi bulunduğunu aktaran Koleksiyoner Ünal Çınar koleksiyonundaki bazı şişe figürleri ve kokular arasında hangileri olduğu hakkında şu bilgileri verdi:
“Koleksiyonumda farklı malzemelerle üretilen şişe figürleri arasında Fransa’nın Eyfel, İtalya’nın Pisa ve İzmir’in simgesi saat kuleleri gibi kuleler, dikilitaşlar, bereket tanrıçası Kybele, Meryem Ana, semazen, minare, cami, biblo, Viking gemisi, otomobil, uçak, tren, at arabası, motosiklet gibi araç figürleri, at, balık, kuğu, aslan, kartal, kedi, köpek, deve gibi hayvan figürleri, tabancadan tüfeğe ateşli silah figürleri ve daha birçok farklı figürde, renkte ve malzemede (cam, porselen, gümüş, metal) kolonya şişesinden oluşan oldukça geniş yelpazede kolonya şişesi örnekleri yer alıyor.”
İZMİR GECELERİ KOKUSUNDAN TÜTÜN- HAMSİ KOLONYASINA
“Farklı çiçek ve meyvelerden üretilen kokular arasında ise İzmir’in Altın Damlası, Gizli Çiçek, İzmir Geceleri, Kordon büyüsü, Balıkesir’in beyaz zambağı, Isparta’nın gül, Edremit ve Ayvalık’ın zeytin çiçeği, Antalya’nın turunç çiçeği, Amasya’nın elma, Düzce’nin ceviz yaprağı ve tütün, Sındırgı’nın çam kolonyası, Diyarbakır’ın karpuz çiçeği, Urfa’nın biber, Trabzon’un hamsi ve fındık, Rize’nin çay, Gaziantep’in biber ve fıstık kolonyaları gibi daha birçok farklı ülke ve şehrin kokuları mevcut. İlk üretildiği yıldan itibaren zaman içinde hemen her bölgenin kendine has bir kolonyası olmuş. Koleksiyonumdaki şişelerin çoğu dolu olmasına karşın bazı şişeler esansı kalmış olarak duruyor. Bunun sebebi de kolonyaların içindeki alkol. Alkol uzun süre durduğunda ne yazık ki uçuyor ve şişenin dibinde ancak kokunun esansı kalıyor. Ayrıca edindiğim boş kolonya şişelerini de içine kendi kokularını doldurarak saklıyorum.”
ATATÜRK’ÜN KULLANDIĞI TEK KOLONYA HASSAN İLE 128 YILLIK KÖLN LAVANTA KOLONYASI DA KOLEKSİYONDA
Koleksiyonunuyla kokuların dünyasında yolculuk ettiren ve koleksiyonundaki her bir parçanın özel olduğunu ama içlerindeki bazı koku ve şişelerin çok daha değerli ve özel olduğunu vurgulayan Çınar, “Koleksiyonumda 120 senelik Osmanlı döneminden kalan şişe, Hasan Şevki Efendi’nin 1920’de üretmeye başladığı Hassan kolonyası (Atatürk ilk milli kolonya fabrikası ürettiği için, ondan başka kolonya kullanmazdı. Gazeteci yazar Yılmaz Özdil ‘Atatürk’ adlı kitabının 324. sayfasında “Ulu Önder Atatürk parfüm kullanmazdı. Sadece kolonya sürerdi. Hasan Şevki Efendi’nin ‘Hassan’ kolonyasını tercih ederdi” diye yazar), Fransa’da Osmanlı sarayı için üretilen kolonya şişesi, 1894 yılına ait Almanya-Köln lavanta kokusu olan 128 yıllık bir şişe, bir müzayededen aldığım İzmir’de eczacılar tarafından kurulan Anadolu Fakirler Eczanesi’nin Bahar Kolonyaları isimli kolonya şişesi, 1886 yılında David H. M.C. Connell tarafından Amerika Birleşik Devletleri’nde kurulan Avon firmasının değişik objelerden ürettiği kolonya şişeleri (insan figürleri, çeşitli hayvan figürleri, ateşli silahlar, otomobil markalarının minyatürleri, top arabaları, tren çeşitleri, gemi figürlü şişeler) gibi figürler koleksiyonumun değerli parçaları arasında. Özellikle Osmanlı ve Cumhuriyet dönemine ait şişeler koleksiyonumun göz bebekleri. Koku önemli ancak birçok kolonya şişesinin, içinde barındırdığı kolonyadan daha pahalı olduğunu da belirteyim.” dedi.
KOLONYA, ORTAÇAĞ’DA İNSANLARIN VAFTİZ SUYU ÜZERLERİNDEN GİTMESİN DİYE YIKANMAYIP, KÖTÜ KOKTUKLARI VE BU KOKUYU BERTARAF ETMEK İÇİN İCAT OLMUŞ
Geçmişi 17. yüzyıla dayanan ve o tarihten bu yana ferahlatıcı etkisi ve güzel kokusuyla temizlik, ikram ve hoş kokmak için kullanılan kolonyanın tarihine de değinen Çınar şu bilgileri verdi:
“Kolonyanın ilk icadı hakkında iki hikaye mevcut. Ortaçağ Avrupa’sında yeni doğan bebeklerin kiliselerde kutsal su ile vaftiz edilmesi ve bu kutsal suyun ölünceye kadar üzerlerinden gitmesin diye yıkanmamaları sonucunda pis kokmaları ve bu kötü kokuyu bertaraf etmek için arayış içine girmelerinden sonra kolonya icat olmuş. 1690 yılında Almanya’nın Köln şehrindeki Jean Paul Feminist ismindeki bir temizlik işçisi pis kokudan öyle bunalmış olacak ki güzel kokan çiçeklerden etkilenip kolonyanın reçetesini yaparak arkadaşı İtalyan asıllı Giovanni Antonia Farina adlı Alman’a vermiş. Giovanni Antonia Farina verilen reçetenin üzerinde çalışarak 1712 yılında hoş kokulu lavanta suyunu yapmış ve Köln de temizlik maddesi olarak üretmeye başlamış. Kolonya icat olmadan önce bir Alman kolonisi olan Köln, kolonyanın üretilip, İnsanların fazla yıkanmadığı o dönemde kötü kokudan kurtulmak için üzerlerine kolonyayı dökmelerinden sonra Köln ismini almış. Köln, ‘kolonya’ demek. Üretimine 1799 yılında Köln’de başlanan ‘Eau de Cologne 4711’ kolonya markası ise dünyanın halen üretilen en eski kolonyası.”
İLK KEZ KÖLN ŞEHRİNDE ÜRETİLEN KOLONYANIN ATASI MACAR SUYU
“Diğer bir hikaye ise; Kolonya ilk kez Almanya’da yaşayan İtalyan seyyar satıcı Giovanni Paolo Feminis tarafından Almanya’nın Köln şehrinde üretilmiş, adını da bu şehirden almış. Tarihçesi 1709 yılını işaret etse de aslında bilinen ilk formu daha eskilere dayanıyor. ‘Macar suyu’ olarak da bilinen ilk kolonya Macaristan kraliçesi Elizabeth için bir keşiş tarafından üretilmiş. Bu koku kolonyanın atası. Floransa’daki Santa Maria Manastırı rahibelerinin ‘Aqua Reginae’ (Kraliçenin Suyu) adıyla 14. yüzyıldan itibaren üretime geçtiği bu kokunun 17. yüzyılda bir gezgin olarak Floransa’da bulunan İtalyan parfümcü Giovanni Paolo Feminis’in ilgisini çekmiş ve baş rahibeden formülünü öğrenmiş. Feminis, Almanya’ya döndüğünde karışımın içine limon, portakal ve bergamot gibi farklı esanslar ilave ederek kolonyanın bugünkü haline gelmesine katkı sağlamış. Bu hoş koku daha sonra Köln Üniversitesi’nin kolonyayı tıbbi ürün olarak 1727’de onaylamasından sonra Avrupa’da giderek yaygınlaşmış ve bütün dünyaya yayılmış. Almanya’nın Köln şehrinde üretildiği için kolonyanın adı bu yüzden Köln suyu anlamına gelen “Kölnisch Wasser”, Eau De Cologna olmuş. Kolonya ilk geliştirildiği yıllarda tıbbi amaçla kullanılmış. O günlerdeki formülüyle biberiye, portakal çiçeği, bergamot ile limondan oluşan ve ferahlatıcı özelliği yüzünden rağbet gören karışım, sindirim sistemi rahatsızlıklarında şeker üzerine damlatılarak alınıyor ya da şaraba karıştırılarak içiliyormuş. Antiseptik özelliğinden ötürü ağız çalkalamada, yara temizliğinde kullanılıyor, kas ve eklem ağrıları için harika bir friksiyon solüsyonu oluyormuş. Uzun yıllar tedavi edici özelliğinden yararlanılan bu sıvı, tuvalet amacıyla kullanılmaya başlandıktan sonra bir devrim yüzyılı olan 18. yüzyılda adeta bir çığır açmış. Sınıf savaşının en keskin biçimde yaşandığı yıllarda yükselen burjuvazi sınıfının karşısında, ağır parfümler yenik düşen kolonya, hafif ve ferahlatıcı kokularıyla sadeliğin, saflığın ve sağlığın simgesi haline gelmiş ve burjuvazinin gözdesi olmuş. Almanya’da icat olunan, ardından Fransa’ya sıçrayan kolonya, 1800’lü yıllarda Osmanlı Devleti’nde kullanılmaya başlanmış.”
OSMANLI’NIN İLK KOLONYASI MISIRLI FARUKİ TARAFINDAN 1882’DE ÜRETİLDİ
Kolonyanın Osmanlı topraklarına girişinin, II. Abdülhamid döneminin ilk yıllarına rastladığını aktaran Çınar, “II. Abdülhamid’in imzaladığı ticari serbestlik anlaşmalarının ardından, o dönemde ithal edilen ürünler arasında Farina’nın “Odikolon”u (Eau de Cologne’u) da bulunuyordu. II. Abdülhamid özel kolonyasını daima üzerinde taşır ve her camiye gittiğinde üzerine sürermiş. Türk halkının kolonyayı çabuk benimsemesiyle birlikte hastalıklarda, misafir ve bayram ziyaretlerinde Osmanlı’nın son dönemlerinde geleneksel gül suyu ikramı yerine kolonya ikramı geleneğine bırakmış. Osmanlı topraklarında ilk kolonyayı 1882 yılında Mısır asıllı Müslüman bir İstanbullu ıtriyatçı Ahmet Faruki üretiyor. Ahmet Faruki o dönemlerde halk tarafından ‘Odikolon’ olarak adlandırılan hoş kokuya ‘kolonya’ adını veriyor. Yerli parfüm ve kozmetik sanayiinin kurucusu olan Faruki, kolonyaları yurt dışına da ihraç ediyor. Kolonya, ucuz ve hafif kokusu ile Osmanlı’nın son dönemlerinden Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarına kadar hızla yayılıyor. Ahmet Faruki’den sonra çok sayıda yerli üretici kolonya üretmeye başlamış. Ethem Pertev, Hasan Hassan, Hasan Şevki, Süleyman Ferit, Evliyazade Nureddin, Ekrem Yalçın, Kemal Kamil ve Eyüp Sabri Tuncer, yerli kolonyanın ilk temsilcileri. Süleyman Ferit’in ‘Altın Damlası’, adlı kolonyası, hala İzmir’in en meşhur kolonyası. Dünyanın pek çok yerine ihraç edilen Türk Kolonyaları, kültürel bir sembol olmalarının yanı sıra güzel koku içerikleri ve temizleyici özellikleri nedeniyle, günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası olarak varlıklarını sürdürüyor.”
KOLONYA TARİHİ VE ÇEŞİTLERİ ÜZERİNE KİTAP YAZIYOR
Ofisinin tüm duvarları tavana kadar çeşitli boylarda ve formlarda renk renk kolonya şişeleriyle süslü olan ve görsel bir güzelliğin yanında, tarihsel yolculuğa çıkaran ve kokularıyla da büyüleyen kolonya koleksiyonun nasıl başladığını anlatan Çınar sözlerini şöyle noktaladı:
Çocukluk yaşlarımdan itibaren koleksiyon merakım var. İlk olarak 10 yaşımda kibrit kutusu biriktirerek başladım koleksiyonerliğe. Sonrasında sırasıyla sigara, çakmak, kitap, rozet, anahtarlık, para, pul gibi objeler biriktirdim. 15 yıl önce bir arkadaşımın hediye ettiği kolonya ile bütün biriktirdiğim objeleri elimden çıkartarak kolonya şişesi biriktirmeye başladım. Çeşitli zamanlarda üretilen ve çeşitli korkulardan oluşan yaklaşık 2 bin 500 civarında kolonya şişesi ve 150 civarında kokuya sahip bir koleksiyon oluşturdum. Kolonya koleksiyonu artık benim vazgeçilmezim oldu. Ve hala koleksiyonuma yeni parçalar eklemek için seyahat ediyorum ve internetten mezatlara katılıyorum. Kolonya şişelerini seyretmekten büyük bir keyif alıyorum. Koleksiyonerlik geçmişi geleceğe taşıma sanatı. Elimde 100 yıllık ve üzeri kolonya şişeleri de var. O kadar uzun sürede kırılmadan bugüne kadar gelmişler, adeta zamana meydan okumuşlar. Zamanında kim bilir, kimlerin elinden geçmiş bu şişelere sahip olmak müthiş bir duygu. Herkesin bir şekilde koleksiyoner olmasını isterim. Çünkü yüzyıllar öncesine ait bir objeyi elinize alıp da ‘bunu geçmişte kim kullandı’ diye düşünmek harika bir şey. Benim çok hoşuma gidiyor. Onları korumak, muhafaza etmek, hatta sergileyebilmek çok güzel duygu. Yıllar boyunca kolonya şişesi toplarken, kolonyanın tarihi ve çeşitleri üzerine de araştırmalar yaptım ve bir kitap yazmaya başladım. Eğer sponsor bulursam kitabı çıkaracağım.”
Çınar, koleksiyonu için farklı şehir ve ülkelerden antika değerinde veya farklı kolonya şişesi olan okurlar olursa kendisiyle iletişime geçilmesini rica ediyor.
Fulya OMAÇ / İZMİR