İLGİNÇ GÖRÜNÜMLÜ SARMAL GÖVDELİ AĞAÇ NANE
Sağlıklı bir yaşam için ilaçsız ve hormonsuz yetişen doğal ürünlerin tüketilmesine inandığını söyleyen Şenay İnceoğlu: “Annemden aldığım ve çocukluk dönemimden kalma en az 50 yıllık çeşitli ata tohumlarını 34 yıldır bahçeme dikiyorum, ancak gövdesi sarmal şekilde büyüyen ve sonrasında da bonsai ağaca dönüşen bir naneye ilk kez şahit oldum.”
Mitoloji sebebiyle sevgiyi, aşkı, bağlılığı, tutkuyu, kaybolmayan güveni, ulaşılamayan aşkı ve erdemi simgeleyen ‘Nane’ (Mentha), adını Yunan mitolojisindeki acıklı bir öyküden alıyor..
Kıskanç karısı Persephone tarafından öldürülen yasak aşkını, güzelliği kokuya bürünsün ve ebediyen kaybolmasın, yeri geldiği zaman da şifa dağıtsın diye ‘NANE’ye çevirerek yeryüzüne gönderen ölüler ülkesinin tanrısı Hades ile yasak aşkı su perisi Minthe (Mentha), kim bilir belki de Şenay İnceoğlu’nun bahçesindeki bu ilginç sarmal gövdeli nanede yeryüzünde buluşup, vücut bulmuşlardır..
Ölüler tanrısı HADES ile Su Perisi MİNTHE’nin buluştuğu NANE
İLGİNÇ GÖRÜNÜMLÜ SARMAL GÖVDELİ AĞAÇ NANE
Eşsiz kokusuyla bahçelerimizi ve sofralarımızı süsleyen, içerisinde barındırdığı vitamin ve minerallerden dolayı sağaltıcı nitelikleriyle yüzyıllardan beri tıp ve eczacılıkta da
yararlanılan ve neredeyse tüm dünya mutfaklarında yaygınlıkla kullanılan nane, emekli ev hanımı Şenay İnceoğlu’nun bahçesinde gövdesi sarmal şekilde büyüyüp, mini bir ağaca dönüşünce ilginç görüntülere sahne oldu. İzmir’in tarihi dokusu ve coğrafi yapısının zenginliğiyle ünlü ilçesi Urla’nın şiirin balıkçı kasabası ve sahil beldesi Çeşmealtı’ndaki evinin bahçesinde en az 50 yıllık ata tohumundan yetişen nane, diğer ata tohumu ürünler ipek maydanoz ve pazıların arasında sarmal gövdeli ağaç görünümlü olarak büyümeye devam ediyor.
TADINDAKİ ACIMSILIK VE BURUKLUĞUN HÜZÜNLÜ MİTOLOJİK ÖYKÜSÜ
Bilim insanlarının, beş milyon yıl önce Pliyosen dönemden kalma fosillerini bulduğu ‘Nane’ (Mentha)veya diğer ismiyle Minthe, adını Yunan mitolojisindeki acıklı bir öyküden alıyor. Efsaneye göre öykü Anadolu’da geçer. Bugün Bursa, İzmit, Kocaeli çevrelerini kaplayan antik dönemin Bithynia bölgesindeki Triphyle (Yonca) dağında. Dünya, Tanrı Kronos’un üç oğlu olan Zeus, Poseidon ve Hades arasında paylaşılmış, Zeus mavi göklerin tanrısı ve baş tanrı olmuş, Poseidon denizlere hükmetmekte, Hades’in payına ise yer altı ve dolayısıyla ölüler dünyası düşmüş. Roma mitolojisindeki adı Pluton olarak geçen Hades, daima yer altında zifiri karanlık bir gecenin içinde, kendisini görünmez yapan bir miğfer taşıyarak tek başına yaşarmış. Yeryüzüne çıktığı nadir günlerden birinde Zeus ve Demeter’in kızı güzeller güzeli Kore’ye (Persephone)’ye görür, aşık olur ve onu kaçırarak evlenir. Ancak birçok aşk gibi bu aşk da ihanetle kirlenir. Hades karısını çok sevmesine rağmen rahat durmaz ve güzelliği dillere destan su perisi Menthe ile bir ilişki yaşar. Nihayet kaçamak, Hades’in karısı ölüler kraliçesi Kore’nin kulağına gider. Aldatılan kadın kızgınlıkla Menthe’yi ayaklarının altında ezerek öldürür. Duruma çok üzülen Hades, kendi yüzünden yaşamını yitiren Menthe’ye acır ve ıstırap ve acının nehrinde yıkanan bu periyi, etkilendiği güzelliği kokuya bürünsün ve ebediyen kaybolmasın, yeri geldiği zaman da şifa dağıtsın diye naneye çevirerek yeryüzüne gönderir. İşte ondandır nanedeki hafif acılık ve burukluk.
50 YILLIK ATA TOHUMU
Mitolojik hikayenin baş kahramanları yeraltı dünyasının ve ölülerin tanrısı Hades ile kıskanç karısı Persephone tarafından öldürülen aşkı su perisi Mentha’nın, belki de bahçesindeki bu ilginç sarmal gövdeli nanede yeryüzünde buluşup, vücut bulduklarını söyleyen Şenay İnceoğlu, “Sanki iki nane dalı aynı kökten çıkmış, tek gövdede tek vücut olmuş ve birbirlerine sarmaş dolaş sarılmış şekilde büyüyorlar. Bu mitolojik hikayeden yola çıkarak naneye Minthe (ilk harfler) ve Hades’in (son harfleri) kısaltması ‘Mintdes’ adını verdim. Sağlıklı bir yaşam için ilaçsız ve hormonsuz yetişen doğal ürünlerin tüketilmesine inanırım, annemden aldığım ve çocukluk dönemimden kalma en az 50 yıllık çeşitli ata tohumlarını 34 yıldır bahçeme dikiyorum ancak ilk kez gövdesi sarmal şekilde büyüyen ve sonrasında da ağaca dönüşen bir naneye şahit oldum. Naneleri bahçeme 1988 yılında dikmiştim. Köklerini de çocukluğumdan beri annemin bahçesinde her yıl kendiliğinden çıkan nanelerden kökleyerek almıştım. Yani yaklaşık 50 yıllık ata tohumu tabir edilen eski nanelerden diyebiliriz. Çok yıllık ve hızlı yayılan otsu bir bitki türü olan naneler, o yıllardan beri bahçelerimizde her yıl kendiliğinden çıkıyor. Kış aylarında çok soğuklarda biraz duraksasa da havalar biraz ısınmaya başladığında kökler tekrar ürün vermeye, yeşermeye başlıyor. Bu yıl kış ara döneminden sonra Mart ayının sonu gibi tekrar çıkmaya başladılar. Ancak diğer yıllara göre bu yıl daha gür ve sapları daha kalın olarak çıktılar. İçlerinden bir kök ise ilginç bir tarzda sanki iki nane birbirine kenetlenmiş olarak sarmal şekilde büyümeye başladı. Şuan ağaç görünümüne büründü. Sanki gövdesi, dalları ve ucunda da yaprakları olan bir ağaç oldu. Nane ağacının ilginç görüntüsünü gören eş-dost da ilk kez böyle görünümlü bir naneye şahit olduklarını söyleyip, ‘acaba köklerinden alsak ve diksek çıkar mı bizde de’ diyorlar. ” diye konuştu.
ISLAK ORTAMLARI, NEMLİ TOPRAKLARI VE GÜNEŞİ SEVER
Nanelerin bahçede güneşe karşı dikildiğinden dolayı yıllardır hiç aksamadan tekrar yeşerdiğini belirten Şenay İnceoğlu naneleri nasıl yetiştirdiğini şöyle anlattı:
“Öncelikle ıslak ortamları, nemli toprakları ve güneşi seven nanelere bu ortam sağlıyorum. Böylece çabuk büyüyüp, hızla etrafa yayılıyor ve bolca da yeni sürgünler veriyor. Yaklaşık 3 yılda bir daha eski kökleri söküp, daha verimli yeni sürgünleri bırakıyorum. Yılda birkaç kez komple biçip, kurutuyorum. Biçildikten sonra daha gür çıkmaya başlıyorlar. Bolca suluyorum. Yılda iki kez keçi ve koyun gübresi veriyorum. Gübre sonrası daha da coşuyorlar. Hüzünlü mitolojik hikayeyi doğrular gibi kokuları çok keskin, tatları hafif acımsı ve buruk, dokunulduğunda koku insanın elinde kalıyor. Aroması da oldukça güçlü. Renkleri koyu yeşil, çiçekleri erguvan renkli.”
SAĞLIĞIMIZ İÇİN DE ŞİFA DEPOSU
Kuvvetli kokusuyla, ferahlatıcı ve rahatlatıcı etkiye sahip nanenin yapraklarının lezzetli bir baharat olmakla birlikte geniş bir kullanım alanına sahip olduğuna dikkat çeken Şenay İnceoğlu “Karakteristik kokusuyla hemen her çeşit yemeğe, salatalara, çorbalara, etlere, pizzalara, hamur işlerine, ayrana ve limonataya ayrı bir lezzet katan naneyi hem taze hem kurutulmuş olarak oldukça çok tüketirim. Aromasıyla yiyecekleri zenginleştiren nane sağlığımız için de şifa deposu. A vitamini bakımından oldukça zengin. Bunun yanı sıra kalsiyum, magnezyum, potasyum, folat ve omega-3 yağlarını da bol miktarda barındırıyor. Bu etkisiyle de sindirimi rahatlatmaya, hafıza kaybına, kilo vermeye, mide bulantısını önlemeye, yorgunluk ve baş ağrısından kurtulmaya, astıma, stres atmaya ve cilt problemlerinin tedavisine dek birçok alanda kullanılıyor. Pek çok kültürde misafirperverliği sembolize eden nane, Orta Doğu’da da halen misafirlere ikram edilen ilk içecekmiş. Ben de özellikle yaz aylarında birkaç dal naneyi sürahideki suyun içine atarak tüketmeyi ve yoğurdun içine kattığım 3-4 dal nane ile yaptığım yeşil ayran içmeyi çok seviyorum. Herkese etkisini hissetmeye başladığımız bunaltıcı yaz sıcaklarından bu ferahlatıcı naneli içeceklerden tüketerek serinlemelerini öneririm. ” dedi.
İNSANIN KENDİ ELİYLE DİKTİĞİNİ YETİŞTİRMESİ VE YİNE KENDİ ELİYLE TOPLAYIP, PİŞİRİP YEMESİ BAMBAŞKA
Bahçesinde ata tohumu pazı ile ipek ata tohumu maydanozun da olduğunu vurgulayan Şenay İnceoğlu sözlerini şöyle noktaladı:
“Ata tohumlar harici bahçemde pembe domatesten yeşil – beyaz patlıcana, sivri biberden bal kabağına, dağ kekiğinden mercan köşke, doğal semizotundan salatalığa, limon, portakal, şeftali, yeni dünya ağaçlarına kadar birçok bitki ve ağaç çeşidi var. Bahçeyle uğraşmayı seviyorum. İnsanın kendi eliyle diktiğini yetiştirmesi yine kendi eliyle toplayıp, pişirip yemesi bambaşka. Hele günümüzde birçok meyve ve sebzeye kimyasal ilaç ve hormon verildiğini düşünürsek, tamamen doğal halde güneş, su ve hayvan gübresiyle yetişen ürünleri tüketmek sağlığımıza yapacağımız en büyük yatırım diye düşünerek, bahçemi çeşitlendiriyorum.”
RUHU CANLANDIRDIĞINA, KÖTÜ RUHLARDAN KORUDUĞUNA VE ALGIYI ARTTIRDIĞINA İNANILIYOR
Anavatanı Akdeniz bölgesi, özellikle Anadolu ve Mısır olan ve dünyanın tüm ılıman ve astropikal bölgelerine yayılan nane, ülkemizde de hemen hemen her bölgede doğal koşullarda rahatlıkla yetişiyor. Dünyada 30-40 kadar türü bulunan, ülkemizde de 7 türü yetişen nane, 10-120 cm boyunda büyüyebiliyor ve belirsiz bir alana hızla yayılabiliyor.
Dünya mutfağında ve sağlık amaçlı kullanımı binlerce yıl önceye dayanan nane, tarih boyunca karakteristik kokusuyla popüler parfümlerin imalatında kullanılmış. Romalılar bu bitkiyi arı sokmalarına karşı, hastalıklardan korunmak ve samimi duyguların ifadesi için kullanmışlar. Ortaçağda nanenin ruhu canlandırdığı ve kötülüklerden arındırdığı düşünülmüş. Yunanlılar geleneksel tıp ve mitolojilerde yerini alan nane kokusunun gücü simgelediğine inanmışlar. Antik çağdan bu yana ruhu canlandırdığı, kötü ruhlardan koruduğu, manevi güç ve kuvvet verdiği, algıyı arttırdığına inanılmıştır. Bu nedenle cenaze törenlerinde, dini ritüeller ve ibadetlerde, bazı inanışlarda trans ve kanallaşma olarak adlandırılan medyumluk gibi amaçlar için kullanılıyor.
Fulya OMAÇ / İZMİR – URLA