Röportajlar

Bir Kadın Gazeteci Bir Başka Kırmızı

Bir Başka Kırmızı; Gazeteci-Yazar Nazan Öçalır’ın mesleki deneyimlerini de içinde anlattığı öz yaşam öyküsü…

Adı gibi kitap kapağı da dikkatleri üzerinde topluyor. Kelebek gibi özgürlüğüne düşkün, aynı zamanda kendi kırmızı çizgileriyle, yaşam sınırlarını belirlemiş, okumaya, öğrenmeye hevesli meraklı bir gazeteci …

Meraklı olmak gazeteciliğinin temelini oluşturuyor, sonrasında ise bu merakla başına gelen ilginç olaylar dizini…

Okuyanı sıkmayan bir akıcılıkla, sade ve anlaşılır bir dille, kısa ve öz cümleler kurarak öykülerini dile getirmiş yazar.

İnsanın gazeteci doğması beklenemez elbette ama yazar sanki doğuştan gazetecilik özelliklerine sahip olduğu için mesleği ile öyle bir bütünleşmiş ki, gazetecilik adeta yaşam biçimi haline dönüşmüş.

Kitabı okuyunca anıların yanı sıra bir kadın gazetecinin nasıl yetiştiğine tanık oluyorsunuz. Çocukluğundan gençliğine, eğitiminden iş hayatına ve deneyimlerine kadar geçen kırk dört yıllık bir hayat öyküsü, kırmızı aşkıyla birlikte ortaya dökülüyor.

Basın çevreleri kendisini; çeşitli gazete ve dergilerdeki muhabirliğinden, kurumlardaki halkla ilişkiler görevinden, televizyonlardaki programlarından tanıyor. Tanımayanlar da sanıyoruz ki bu kitabı okuduktan sonra tanımış olacaklar.

Kimine göre sadece 255 sayfa kendisini anlatmış, kimine göre kendisini anlatırken içinde binlerce insanın duygularına tercüman olmuş, kimine göre de kıssadan hisseler şeklinde yorumlanıyor.

Okuyanlar, okumayanlara tavsiye ederken etkilendikleri öyküleri de beraberinde anlatıyorlar.. Öykülerin bir bölümünde kahkahalara boğulurken, başka bir bölümünde hüzünleniyor, kendi anne babanız aklınıza geliyor ve gözyaşlarınıza hakim olamıyorsunuz.

Yazar başından geçen olayları anlatırken ve insanları tasvir ederken kendi süzgecinden geçiriyor. Aldığı aile terbiyesi ve eğitiminin etkisiyle toplumun kendisine sunduklarını karşılaştırarak tartışıyor.

Yazar hatalarını, saflığını tüm samimiyetiyle anlatırken, insanca duygularını dile getiriyor. Kaygılar, özlemler, arzular ve istekler…Tüm insanların ortak buluşma noktasını bir şekilde yakalıyor.

Bu ön bilgilerin ışığında kendisine tüm samimiyetimizle sorularımızı yöneltiyoruz:

GAZETECİLİK MESLEĞİ ÖLMEZ

-Nazan hanım kitabınız Bir Başka Kırmızı’dan yola çıkarak, gazetecilik yaptığınız dönemle günümüz gazeteciliğini karşılaştırır mısınız?

Çok şey değiştiğini söyleyebilirim. Ben 80’li yılların yetiştirdiği bir gazeteciyim. İletişim Fakültesini bitirdikten sonra deneyimli ağabeylerimizin bilgilerinden de yararlanarak mesleğimi yaptım.

Teknolojik gelişmeler 90’lı yılların başıyla beraber hayatımıza girdi ve aramızda ciddi bir eleme yaptı. Teknolojiye ayak uyduranlar çalışmaya ve üretmeye devam ettiler. Gazetecilik mesleği ölmez. Sadece şekil değiştirir. Çünkü insanların haber alma ihtiyacı bitmez. Çağın gereklerine göre şekil değiştiren bir elektronik gazetecilikten söz edebiliriz. Bilginin jet hızıyla değiştiği ve geliştiği günümüzde internet gazeteciliği yazılı basının yerini almıştır.

-Teknolojik gelişim haberin içeriğini ne kadar etkilemiştir?

Gazetecilik etik değerleri vardır. Hızlı gazetecilik yapacağız derken bu etik değerleri çiğneyip geçersek haberciliğe zarar vermiş oluruz ki günümüzde en çokta bu yapılıyor. Bence teknolojik ilerlemenin kimseye bir zararı yok tam aksine daha çok insana haber ulaşıyorsa hedefimize ulaşmışız demektir. Ancak yalan yanlış haberlerin yayılma hızı da aynı oranda ilerliyorsa teknoloji haberciliğe önlenemez zararlar veriyor demektir. İşte o zaman gerçek gazetecilerle diğerleri ayrımı ortaya çıkıyor. Önemli olan doğru bilgiye ulaşarak, doğru kanallar aracılığıyla, doğru haberler yapmaktır.

-Bir kadın gazetecinin karşılaştığı türlü türlü zorlukları da öykülerinizin içinde dile getirmişsiniz. Örneğin; ilk bebeğinizi beklerken yaşadıklarınız… Gazetecilik bir kadın için zor bir meslek mi?

Gazetecilik, hem kadın için hem de erkek için zor bir meslek. Bizlerden türlü türlü fedakârlıklar istiyor. Ölüm ve kalım dışında bir bahane uydurmak mümkün değil, verilen görevden kaçamıyor, çoğu zaman da seçemiyorsunuz. İtiraz etmekte mümkün değil. Verilen görev her türlü zorluğa rağmen yerine getirilecek. Sonuç odaklı bir çalışma…

Bunu yaparken çalıştığınız kuruluşun temsilcisi olarak hal ve hareketlerinize, davranış ve konuşmalarınıza özen göstermek zorundasınız.

Kim için çalışıyorsunuz?

HALK EN ÖNEMLİ HEDEF KİTLENİZ

Halk; en önemli hedef kitleniz. Onların mutluluğu için çaba göstermek zorundasınız. Aldığınız bilgileri aktarırken doğruluktan ve dürüstlükten ödün vermeden konuşmalı ve yazmalısınız. Sonuçta size sorunlarını aktaran insanlar, sizden bir yardım istiyor. Gazeteci; halk ile yöneticiler arasındaki bir köprüdür. Bu hiçbir zaman unutulmamalıdır.

İşte bu görevi yaparken kişisel olarak çok sıkıntı çekiyorsunuz. Bebeğimi beklerken, doğum iznine ayrılmadan bir iki ay öncesi çok zorluk çektim. Hareketlerim ağırlaştı. Dikkatim dağıldı ve koşturamadım.

Bebeğim dünyaya geldikten sonra da en büyük üzüntüm ona yeterince süt verememek oldu. Evimle işim arasında inanılmaz bir uzaklık vardı ve ne yazık ki sütler boşa gitti.

Tüm zorluklarına karşın mesleğimi seviyor ve hayatımın sonuna kadar da etik değerlerinden ödün vermeden çalışacağımı düşünüyorum.

MİLLİ VE MANEVİ DEĞERLERİMİZ AİLE MİRASIMIZ

-Kitabınızda sadece kadın gazeteci olmanın zorluklarını değil bir de yetiştiğiniz aile ve değerlerinizle ilgili öykülere rastlıyoruz. Önemli bir baba faktörü var üzerinizde etkili olan…Biraz da bunlardan bahsedebilir misiniz?

Aile benim için çok önemli bir kavramdır. Çocuğa verilen anne baba terbiyesi kimlik ve kişiliğimizi oluşturan yapı taşlarıdır. Her şey bunun üzerine bina edilir. Babam çocuklarının sadece ihtiyaçlarını karşılayan bir insan olmanın dışında çocuklarını milli ve manevi değerleriyle yoğuran bir insandı. Geçmişinden gelen tüm doğruları (ki bunlar bizim toplumsal değerlerimizdi) bizlere aktardı. Öykülerimdeki geriye dönüşlerimde bu etkilerin izlerini mutlaka göreceksiniz.

Milli Mücadele yıllarımızda canla başla kendisine verilen her görevi başarıyla yerine getiren bir dede, onun yetiştirdiği Cumhuriyet çocuğu bir baba ve sonrasında bizler…

Vatanını, milletini, bayrağını el üstünde tutan, Atatürk ilke ve inkılaplarıyla yoğrulmuş bir nesil…

Anlaşılacağı üzere milli ve manevi değerlerimizi yaşatmak aile mirasımız. Ben de çocuklarıma aktardım.

-Bir Başka Kırmızı’da aynı zamanda toplumun yakından tanıdığı önemli siyasilerle aranızda geçen anlardan bahsediyorsunuz. Bu anıları seçerken ve öyküleri yazarken nelere dikkat ettiniz.

Güzel bir soru… Gazetecilerle siyasiler ve toplumun önde gelen kişileriyle ilgili çoğu zaman sadece iki kişinin bileceği çok özel anlar yaşanmıştır. Her şeyi yazmak gibi bir kaygım olmadı. Ben bunları dile getirirken insani yaklaşımlarını ele aldım.

Kimsenin kimlik ve kişiliğine zarar vermeden, taraf tutmadan tamamen objektif bir bakış açısıyla anlatılabilecek kadarını dile getirdim.

-Kitabın içindeki öyküleri anlatmaktan özellikle kaçtığınızı görüyorum.

Evet çok haklısınız. Özellikle anlatmak istemedim. Okumayı ve yorumlamayı okuyucuya bırakıyorum. Asıl önemli olan onların aklına doğru bir cümle yazabilecek miyim? sBenim için başarı budur.

-Bu güzel sohbet bıraksak sayfalar dolusu sürecek. Sizinle konuşmak kitabınızı ve sizi okuyucularımıza aktarmak bizim için zevkti. Çok teşekkür ederiz.

Asıl ben sizlere teşekkür ederim. Ege’nin sıcak insanlarıyla ilk fırsatta bir fuarda buluşmak isterim.

TANER GÜNAY / İSTANBUL

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu
Kapalı