Doğu Türkistan’da İnsan Hakları İhlâllerine Son Verilsin
Osmaniye’deki Sivil Toplum Kuruluşları Çin’in Doğu
Türkistan’da yaptığı zulmü kınadı.
Osmaniye’deki Sivil Toplum Kuruluşları düzenledikleri ortak
basın toplantısı ile Çin’in Doğu Türkistan’da yaptığı zulmü kınadı.
Osmaniye Fuar Alanı’nda yapılan etkinlikte STK’lar adına
açıklama yapan Türk Ocakları Osmaniye Şube Başkanı Mehmet Çetinkaya “Yıllardır
dinleri, dilleri ve kültürleri yüzünden çeşitli baskılara maruz kalan Doğu
Türkistanlı soydaş ve dindaşlarımızın özellikle son zamanlarda yoğunlaşan bir
sindirme ve soykırım hamlesine maruz kaldıkları açıktır. Çin Halk
Cumhuriyetinin önce tamamen inkar ettiği, mızrak çuvala sığmayınca da sözde
mesleki eğitim ve aşırılıkla mücadele adı altında meşrulaştırmaya çalıştığı
post-modern Nazi kampları uygulaması, aydın, sanatçı ve bilim adamlarının sudan
bahanelerle hapislerde süründürülmesi, Müslüman ailelerin evlerinde Komünist
Partisi görevlilerinin “zorunlu misafir” olarak bulundurulması vb. pek çok
insanlık dışı uygulama aylardır dünya kamuoyunun gündemindedir. Osmaniye’mizin
duyarlı Sivil Toplum Kuruluşları olarak Türk dünyasının bu kadim medeniyet
merkezinde yaşanan bu faciaya Türk kamuoyunun dikkatini çekmek için çeşitli
toplantılar ve imza kampanyaları düzenlenmiştir. Bugün burada kıymetli sivil
toplum teşkilat başkan ve mensupları ve çok değerli katılımcılar ile Çin’in
sözde kamplarında veya hapishanelerinde Doğu Türkistanlı kardeşlerimize
yaptıklarına bir kez daha kamuoyunun dikkatini çekmeye ve duyurmaya
çalışacağız” dedi.
“DOĞU TÜRKİSTAN’DA İNSAN HAKLARI İHLÂLLERİNE SON VERİLSİN”
Doğu Türkistan’daki Çin zulmüne biran önce son verilmesi
çağrısında bulunan Çetinkaya, konuşmasına şöyle devam etti: “1949’da Çin
tarafından işgal edilen ve 1955’de Sinkiang Uygur Özerk Bölgesi adıyla Çin
tarzı özerk bölgeye çevrilen Doğu Türkistan’da yaşayan ve çoğunluğu Uygur olmak
üzere Kazak, Kırgız ve diğer Müslüman Türk unsurlardan oluşan Doğu Türkistan
halkı, son yıllarda daha önce eşi benzeri görülmemiş baskı ve zulüm politikalarına
maruz durumdadır. Çin Devleti, Doğu Türkistan’da yaşayan ve çoğunluğu Uygur
olmak üzere Kazak, Kırgız ve diğer Müslüman Türk unsurlardan oluşan Doğu
Türkistan halkını kitlesel bir biçimde sözde Eğitim Kampları’nda tutmaktadır.
Araştırmacılar yaklaşık olarak bir milyon kişinin yargılama olmaksızın
kamplarda tutuklu bulunduğunu tahmin etmektedir. Bu tutuklular katı bir gözetim
altında, psikolojik baskılara tabi tutulmakta, ana dillerini, dinlerini ve
kültürlerini terk etmeye zorlanmaktadırlar. Kampların dışındaki Müslüman Türk
halk ise çok yoğun izleme sistemleri, kontrol noktaları ve kişilerin
birbirlerini gözetlemeleri gibi temel insan haklarını alenen ayaklar altına
alan yollarla büyük bir baskı altında yaşamaktadırlar. Bu şekilde devam etmesi
hâlinde, emsali görülmemiş bir soykırıma dönüşecek olan bu uygulama ve
baskıların gündeme getirilmesi, asla Çin’in iç işlerine karışmak olarak
değerlendirilmemeli; ekonomik ve stratejik işbirliği düşünülerek milyonlarca
Müslüman Türk’ün, tüm dünyanın gözü önünde asimilasyon ve soykırıma uğramasına
izin verilmemelidir.”
Konuşmasında Doğu Türkistan’daki Çin zulmünün değişik
şekillerde yorumlandığını ifade eden Çetinkaya, “Burada bazı hususların altını
çizerek konuşmamı tamamlamak istiyorum. Bazı çevreler ABD’nin bu meseleyi, Çin
ile arasındaki dünya hakimiyeti mücadelesinde kullandığını ileri sürüyorlar.
Bir kesim Çin ile olan samimi bağlılıkları dolayısıyla Çin zulmünü tamamen
inkâr ederken, bazı kesimler de iddiaları abartılı buluyor. Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkilerinin bundan etkileneceği de ileri
sürülüyor. Biz tam tersine, şayet Çin Türkiye ile Türk Cumhuriyetleri ile
ilişkilerini güçlendirmek ve karşılıklı güveni artırmak istiyorsa bu baskı
politikalarına son vermesinin her tarafın yararına olacağını savunuyoruz. Bu
hadiseyi kasıtlı olarak ABD’nin kışkırttığını bahane ederek görmezden gelenlere
soruyoruz: ABD’nin emperyalist politikaları kötü olunca Çin’in baskıcı
politikaları ve dünya ekonomisine egemen olma ihtirası masum mu olmaktadır?
Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak isteyen Çin, niçin tarih
boyunca Türk medeniyetinin en önemli beşiklerinden biri olmuş olan Doğu
Türkistan’da yaşayan soydaş ve dindaşlarımıza tahammül edememektedir?
İnsanların evlerinin, mahremiyetlerinin maruz bırakıldığı
aşağılık uygulamalar hangi “eğitim” sisteminde vardır? Bunun insan haysiyeti
ile bağdaşır hangi yanı vardır?
İlham Tohti’ler, Abdürehim Heyit’ler, üç yüze yakın aydın,
sanatçı ve alim niçin hapistedir? Hapislerde şehit edilen din alimlerinin
suçları nedir?
Milyonlarca kişiyi sözde eğitim adı altında kamplarda tutmak
hangi insanlık ve medeniyet anlayışının ürünüdür?
Bizim derdimiz Doğu Türkistan’daki Müslüman Türk varlığına
karşı yürütülen bu gayrı insanî kampanyanın sona erdirilmesidir.
Kardeşlerimizin emperyalistlerin savaşında malzeme olmasına hayır diyoruz. Çin
hükümetini; Türkiye ve diğer Türk devletleriyle iyi ilişkiler kurmak istiyorsa
bir an önce bu yoldan dönmeye ve Doğu Türkistan’ın Türk kimliğini silme
hevesinden vaz geçmeye çağırıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini, Türk
Konseyini, İslam Konferansı Teşkilatını ve Birleşmiş Milletleri Çin’e bu
insanlık dışı uygulamaları sone erdirmesi için çağrıda bulunmaya ve gerekli
tedbirleri almaya davet ediyoruz.
İnanıyoruz ki; Türk medeniyetinin bu muazzez ve mukaddes
beşiği, Kâşgarlı Mahmud’ların, Yusuf Has Hacip’lerin, Osman Batur’ların, İsa
Yusuf Alptekin’lerin yurdu Türk ve Müslüman olarak kalacaktır” şeklinde
konuştu.
Çetinkaya, basın açıklamasına destek veren STK
temsilcilerine ve katılan Osmaniyelilere teşekkür ederek son verdi.
e-Haber Ajansı (e-ha)