Köşe YazılarıUncategorized

EVDEKİ HESAP ÇARŞIYA UYMADI

Bir varmış bir yokmuş, Baliye gidelim derken kendimizi Suudi Arabistanda bulmuşuz. Nasıl mı? Anlatayım.

Yakın arkadaşım ve bir çok yeri birlikte keşfettiğimiz yol arkadaşım Arzu ile aylar öncesinden biletimizi almış, planlara başlamıştık. İstanbul’da havaalanında buluştuğumuzda ikimizde çok heyecanlıydık. Kış ortasında yaza doğru, masalımsı bir diyara doğru yola çıkıyorduk. Yolumuz çok uzundu, normalden de uzundu. Arzu uzun süre uçmaktan korktuğu için, 4’er saatlik 4 uçuş yapıp Baliye öyle varacaktık. Yani planlar ve hayaller buydu. Ama Atalarımızın dediği gibi evdeki hesap çarşıya uymadı.
Güle oynaya geçen 4 saatten sonra, gece 1’de daha önce ismini bile duymadığımız Dammam’a, yani Suudi Arabistan’a varmıştık. Bizi geleneksel, yerlere kadar uzanan beyaz kıyafetleri ve başlarındaki geleneksel örtülerle karşıladılar. Karşıladılar derken direkt vize sordular. Ben epey araştırmıştım, transit geçeceğimiz için özel vize vardı ama nasıl alacağımızı bir türlü bulamamıştım. Hatta bu yüzden S.Arabistan İstanbul konsolosluğunu aramıştım. Bana transit vizenin gerekli olmadığını söylediler. İnanamadım, Arzudan da aramasını rica ettim. Onun aldığı cevap da aynıydı ama şimdi karşımızdaki Arap görevli vize istiyordu. Ve işte o zaman anladık ki eğer Saudi Airlines, THY, KLM gibi havayollarından biri ile uçtu iseniz, minik bir ücretle size otomatik transit vizesi veriyorlardı ama bizim gibi Pegasus ile uçtuysanız, normal turist vizesi almanız gerekiyordu. Bu da 395SAR, yani yaklaşık 4,000TRY idi. Bu bilgiler internette yoktu maalesef.
Hiç memnun olmayarak, sadece havalimanında bir kaç saat kalacağımızı düşündüğümüz bu ülkeye bu kadar para vermekten memnun olmayarak self-service vize makinalarına gittik. Görevlinin de yardımı ile ödedik paralarımızı ve ellerimizde makbuzlarımız ile giriş yapmak için, aynı şekilde geleneksel kıyafetler içindeki görevliye pasaport ve makbuzumuzu uzattık. Arzu geçti, sıra bana geldi. Bir şeyler dedi anlamadım. İngilizceleri pek yok. Sonra bizi ilk karşılayan, İngilizcesi iyi olan görevliyi çağırdılar. O, demez mi, vizemi, daha doğrusu ödemeyi göremiyorlarmış bilgisayarda ve tekrar ödemem gerekiyormuş. Elimde makbuz, ne olduğunu anlamaya çalışırken, self servise makinalarının yanına götürdüler beni ve birden boş olan masa doluverdi. Resmen zorla tekrar vize parası ödetiyorlardı. Çok sinir olmuş, anlam veremiyor, ödemek istemiyordum ama başka yolu yok gibiydi. Bu arada baktım, Arzu beni merak etmiş ve onu da yanıma getirmişler. Mecbur tekrar yaptım ödemeyi. Bana paramı kolaylıkla geri alabileceğimi söylüyorlar, telefon numarası veriyorlardı aramam için. Tamam da telefonum ingiliz telefonu olduğundan çalışmıyordu, ve bu devirde havaalanında wi-fi da yoktu. Neyseki benden ikinci kez parayı alan, yaşadığım sinir ve stresi gören beyazlar içindeki görevli bana önce bir şişe su uzattı, sonra da telefonunu. O dedikleri numarayı çevirmişti. Ben de zannettim ki konuşunca hemen hallolacak. Biraz rahatladım. Ama “Türkçe” konuşma seçeneğini tuşlama gafletinde bulundum. Sandım ki ana dilimde daha iyi anlaşabilirim. Daha fazla yanılamazdım galiba. Türkçe konuştuğunu düşünen bir Arap açtı telefonu. Anlaşana, derdimi anlatana kadar neler çektim anlatamam. Arada telefonun sahibi görevli mecburi araya giriyor, Arapça anlatıyordu. En az yarım saat, belki daha fazla konuştuk sanırım. Ama tabi ki paramı hemen iade etmediler, şikayet dosyası açtıklarını söylediler. O an anladım paramı hemen alamayacağımı ama en azından artık ülkeye giriş yapabiliyorduk.
Oradan sonraki durağımız Hindistandı. Check-in’lerimizi önceden yapmıştık. Uçuş kartlarımızı okutup görevlilere pasaportlarımızı gösterdiğimizde bize biletlerimize işlem yapılması gerektiğini söylediler. Ve Hint havayollarına ait görevlileri bulup konuştuğumuzda, sabahın 3’ünde hayatımızın şokunu yaşadık. Hindistan bizden (hem de ikimizin de Birleşik Krallık pasaportu var) vize istiyordu. Tamam gidince kapıdan alırız dedik ama yok olmaz vizesiz uçağa binemezsiniz dediler. Halbuki Arzu geçen yıl Maldivler’e giderken aynı bu rota üzerinden gitmiş ve vizesini girişte almıştı. Ama bu kez bizi dinlemediler bile. Dünyanın bir çok yerine seyahat etmiş olan ikimiz, orada öylece şaşkın bir şekilde kalakaldık. Bizi uçağa almıyorlardı. Sabahın bu saatinde uykusuz, yorgun, şaşkın birbirimize bakıp olayı kavramaya çalıştık ama kavrayamadık. Kaldık mı hiç kalmayı düşünmediğimiz, boşuna vize aldığımızı düşündüğümüz Suudi Arabistan’da.

Neyse Devamını haftaya anlatacağım.

Ama siz siz olun, en fazla iki aktarmalı uçuşları seçin. Suudi Arabistan ve Hindistan üzerinden olan uçuşlardan sakının. Ya da vizelerinizi (doğru bilgiye ulaşabilirseniz) gitmeden önce online alın. Biz dersimizi pahalıya aldık.
Bu arada ben hala Suudi Arabistan ile yazışma ve görüşmelerime devam ediyorum paramı alabilmek için. Sürekli dedikleri gibi umuyorum yakında alacağım.

Daha Fazla Göster

İlkgül Karaca

Gazeteci / Yönetici

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu
Kapalı