FARSHA SEVERLER
Otelimize vardığımızda kendimizi bir an Türkiye’de bir sahil kasabasında tatile gelmişiz gibi hissettik. Biraz eski ama güzel bir tatil köyü havasında bir resorttu. Etrafta bikini ve mayoları ile dolaşanları görünce daha çok hissettik bunu.

Çok incelemeden, araştırmadan ayarlamıştık otelimizi ama oldukça güzel görünüyordu. Kendine ait plajı vardı, hem de tam pansiyondu. Ne yiyelim derdimiz olmayacaktı.
Birer kokteyl içip tatilimize merhaba dedikten sonra, odamıza yerleşip, biraz dinlendik. Sonra da yemek saatine kadar yürüyüşe, şehri keşfetmeye dışarıya çıktık.
Tam bir tatil şehriydi. Marmaris,
Bodrum, Cancun havası vardı. Oteller, resortlar, hediyelik eşyalar satan dükkanlar, mağazalar, barlar, restoranlar doluydu. Ve hatta benim tatillerimin vazgeçilmez mekanı Hard Rock Cafe bile vardı. Tabi ki hemen girip koleksiyonunu yaptığım pinlerden aldım.
Kaç gündür yaşadığımız stresli günlerden sonra, burası şimdiden iyi gelmişti. İlk kez kendimizi tatilde gibi hissetmeye başlamıştık.
Ertesi sabah kahvaltımızı ettikten sonra otelimizin plajına gittik. Deniz ve kumsal çok güzeldi. Hava tahminimizden biraz daha serindi ama Kızıldeniz o kadar güzel görünüyordu ki adeta bizi davet ediyordu. Ve dayanamayıp kendimizi Kızıldeniz’in kucağına bıraktık. İlk girerken biraz serin gelse de sonrası şahaneydi. Ocak ayında yüzmenin tadı ayrı gerçekten. Sonra biraz güneşlenip, otelin animatörleri ile birlikte plajda kumların üzerinde zumba yaptıktan sonra odamıza döndük. Yemekten sonra da biraz yürüyüş yapmış, otelimize dönüyorduk ki sabah kahvaltıda tanıştığımız Can’ı gördük. Yanında da arkadaşı vardı. Onunla da, yani Samet ile de ayak üstü tanıştık. Ve merhaba naberden hemen sonra Samet bize,
“Farsha Cafeye gittiniz mi?” diye sordu. Bizim
böyle bir yerin varlığından bile haberimiz yoktu. Bunu duyan Samet,
“Tamam o zaman hadi gidelim.” dedi.
Bu ani ama güzel teklife hayır diyemedik. Daha yeni tanışmıştık ama düzgün, temiz ve kafadengi çocuklar oldukları belliydi. Samet yerinde duramayan, kıpır kıpır, konuşkan bir çocuktu. Can ise daha ağırbaşlı, sakin birisiydi.
Neyse taksiye atlayıp, pazarlık yaptıktan sonra yola çıktık. Samet buraya bir kaç kez daha geldiği için turist gibi davranmıyor, raconu biliyordu. Taksi şoförleri ile pazarlık yapmamız gerektiğini böylelikle öğrenmiş olduk. Samet gideceğimiz yeri de ballandıra ballandıra anlatıyordu. Çok güzel, çok beğeneceksiniz falan diye. Biz de iyice merak etmiştik. Nasıl bir yer olabilirdi ki?
Mekana geldiğimizde, Samet ve Can kapıdan girer girmez bize, ‘hemen gözlerinizi kapatın şimdi’ dediler. Ve gözlerimizi açtığımızda Arzu da ben de gerçekten gözlerimize inanamadık. İkimizin tepkisi de aynıydı. O kadar yer gezmiş dolaşmıştık ama böylesine güzel, otantik ve etkileyici bir yer görmemiştik.
Buraya kafe deyip geçmek olmazdı. Kızıldeniz’e uzanan bir dağın yamacında kurulmuş, sarı ve kırmızı ışıklar ile kırmızıya boyanmış, her köşesi yer minderleriyle, antika ve renkli lambalarla, Osmanlı, Bedevi ve Mısır figürleriyle dolu kocaman, kat kat, inanılmaz ve çok güzel bir mekandı.
Büyülenmiş bir şekilde aşağıya doğru ilerlerken, her adımızda bir Türk grubu ile karşılaşıyorduk. O kadar çok Türk vardı ki, sanki Türkiye’de bir mekanda gibiydik. Meğerse Farsha Cafe, Türkiye’de oldukça bilinen ve meşhur bir mekanmış. Bunu sonradan bizim otelde kalan, kızı ile tatile gelen Ece’den öğrendik. Onun deyimi ile instagram, Farsha paylaşımları ile yıkılıyormuş. Yani Arzu ile ben hariç herkes biliyormuş anlayacağınız. Sağolsun Samet; O olmasa haberimiz olmayacak ve böylesine meşhur ve güzel bir mekanı görmeden ayrılacaktık Sharm El Sheikh’den.
İçeri girince yer minderlerimize oturup, kırmızı ve sarı ışıkların rengarenk boyadığı dekoru ve karanlıktaki Kızıldeniz’i izleyip, yankılanarak çalan müziğin tınılarında kaybolurken; Samet çok sevdiği nargilesini fokurdatıyor, Can kırmızı çayını, biz de içkilerimizi yudumluyor ve sohbet ediyorduk. Müziklerde çok güzeldi. Hele “Satalana” isimli şarkı Farsha cafenin hatta tatilimizin jenerik müziği, vazgeçilmez bir parçası olmuştu.
Bu güzel ortamda Baliye gidemememiz, yaşadığımız stresli ve akıl almaz günler aklımıza bile gelmiyordu. Çok sevmiştik Farsha kafeyi.
Ertesi günde, plajda deniz, kum, güneş üçlüsüne takılıp akşam yine yemekten sonra Can ve Samet ile buluşup Farsha Severler grubu olarak yine Farsha Cafeye gittik. Bağımlısı olmuştuk mekanın. Ortam, müzikler, muhabbet çok güzeldi. Hatta Arzu bir ara İtalyan bir grupla dans bile etti. Neşemiz, keyfimiz yerine gelmişti.
Tatilimiz biraz stresli başlamış ve rotası şaşmıştı ama şimdi yerine oturmuş, çok güzel devam ediyordu.
Bu güzel tatilimizin, Sharm el Sheikh’in devamı haftaya. Görüşmek üzere, sevgiler.