İnsanın hayatı, insanın hayalidir
Elimde kitap gözlerim satırlarda, aklım nerede Allah biliyor, kulaklarım online ders alan ergenimde.
Öğretmenin sesini duyuyorum biranda. “Milletvekilliği seçim yaşı 20’ye düşürüldü, cumhurbaşkanlığı da 40’a arkadaşlar” diyor öğretmen.
O an aklımda bir ampul yanıyor. Ampul dediysem hemen yanlış anlamayın, 60 Watt’lık elektrik üreteninden. Kızıma dönüyorum ve “ben 42 yaşında olduğuma göre Cumhurbaşkanı olabilirim” diyorum. “Nasıl fikir?”
“Ol bence de” diye cevap veriyor. Günlük rutin sohbetlerden biri bu bizim için. Bizim evde hiçbir şeye şaşırılmaz, hatta şaşırmaya şaşırılır.
Biranda hayaller kurmaya başlıyoruz sonra. “Bence yaparım ben bu işi diyorum, biraz pozitif enerji vermek lazım yurttaşlara”. Kızım heyecanla “Ohh ben de rahatça Amerika ‘da okurum “ diyor. “Tabii ki diyorum ardından “biz önceden de zengindik, buradan kazandığımız parayla okutmuyorum kızımı derim, zaten vardı biz de.” diye ekliyorum. Hani olmaz ya, sorarlarsa diye. Memleketi çaldı çırptı, bizden topladığıyla çoluğunu çocuğunu okutup, yaşatıyor demesinler diye.
Sonra evi de büyütürüz bahaneyle anne diyor kızım. Mantıklı diyorum, daha büyük evde yaşarız. Sonra ikimiz de aynı anda kafasına elma düşmüş Newton edasıyla “Ne evi yaa, sarayda yaşarız!” diyoruz. Olaya bak sen, nerdeeeen nereye. Normal kendi halinde yaşayan bir vatandaşken, Cumhurbaşkanı olunca nasıl da değişti hayatım iki dakikada.
Düşünsenize, siz de şuan Cumhurbaşkanı’nın yazdığı yazıyı okuyor olurdunuz. Bakalım ne yazmış bugün diye baktığınız yazı benim yani Cumhurbaşkanınızın yazısı oluveriyor biranda.
Hayaller gerçekleri çağrıştırıyor sonra zihnimde. Babamın bir zamanlar aday adayı olduğu DYP seçimleri. Tansu Çiller’in bacımız olduğu yıllar. Demirel’in de Cumhurbaşkanı olduğu. Şehrimize geldiklerinde konvoylara takılıp dattara düttürü peşlerinden sokak sokak gezdiğimiz günler ve özel uçaklarında babamla yanyana çekilmiş fotoğraflarını hatırlıyorum. Hevesle herkese iki anahtar verileceğini düşündüğümüz yıllar.
Bursa’daki tüm köyleri semtleri sesi kısılasıcaya gezip vaatler verip bolca alkışlanan babam ve biranda milletvekili çocuğu olduğumuzu hayal edip mutlu olduğumuz günler. Demek babamdan geliyor bu huy. Gerçi o eyleme geçerdi çoğunlukla. Nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın. Sonuç fiyasko oldu bizim için. Biz çok sallamadık ama babam baya bir çökmüştü yanılmıyorsam. Her alkışlayanı, her el sallayanı kendisine oy verecek sandı tahminimce.
Halbuki insanlar çiğ süt emmiş, herkesten her şeyi bekle, daha doğrusu kimseden bir şey bekleme, takıl sen kafana göre.
Şimdi günümüze dönüp bir Cumhurbaşkanı olarak satırlarıma burada son verirken, yorulduğumu fark ediyorum. Çekemeyeceğim kimsenin kahrını, kim oluyorsa olsun benden sonra başkan. Koltuğumu an itibariyle yeni nesillere bırakıyorum…
Akşam olunca kitabımı hangi odada okuyacağıma karar veremediğim için istifa ediyorum.