Neslihan Yiğitler, Kitapta farklı tarihlerde yaşamış insanların hayatları öykü oldu
Bediz Saka Neslihan Yiğitler ile yaptığı röportajda ilginç konularla karşılaştı.
Hayat tesadüflerle dolu diyoruz ancak hiç kimsenin de hayatlarımıza tesadüfen girmediği bir gerçek. Katıldığım bir yazı atölyesi sayesinde tanışma fırsatına sahip olduğum çok değerli arkadaşım Neslihan Yiğitler ile bir gün röportaj yapacağım hiç aklıma gelmezdi. Ama biz tanışıklığımızı tesadüf diye yorumlarken, meğer kader ağlarını örüyormuş diğer yandan.
Şimdi sizleri izninizle geçtiğimiz günlerde Yegane Yayınları aracılığıyla basılan “Geçmiş Muayene İstasyonu” isimli kitabın yazarı olan Neslihan Yiğitler ile tanıştırmak istiyorum. İlk kitabı İle okurlarının karşısına çıkan yazarımızın gelecek günlerde adından çokça söz ettireceğine hiç şüphem yok.
Neslihan’cım seni tanıyabilir miyiz? Kimdir Neslihan Yiğitler?
1976 İzmir Karşıyaka doğumluyum. Ege Üniversitesi Su Ürünleri mezunuyum. Aslında uzmanlık alanımla ilgili çalışmak istememe rağmen hayat şartları beni hep eğitimim haricindeki sektörlere yöneltti. Bankada başlayan yönetici asistanlığı görevime Yaşar Holding’de ve Ege devam ederek sonuçta 27 senelik bir tecrübeye sahip oldum.
Annem “Yeter artık! Okuma” derdi
Yazı yazma hikayen nasıl başladı?
Benim hayatımda yazmaktan daha önemli bir şey var, o da okumak. Öyle ki bazı zamanlarda annem “Yeter artık! Okuma.” derdi ve elimdeki kitabı bırakmamı isterdi. Bu kadar çok kitap okuduğun zaman, sen de ister istemez yazarak yaşadığın hayatı kendi kelimelerinle ifade etmek istiyorsun.
Ünlem Sanat ve Hece dergilerinde bazı öykülerim yayınlandı.
Bankada çalıştığım dönemde sanıyorum 2. yılımdı, bir yazı atölyesine katıldım. Oradaki hocam Hidayet Karakuş yazı yazma konusunda beni çok yüreklendirdi. O dönemde yazdığım bazı öyküler “Ünlem Sanat” ve “Hece” dergilerinde yayınlandı. Tam yazı anlamında bir yol almışken annemin rahatsızlığı sebebiyle yazı serüvenim bıçak gibi kesildi. Uzun süreli bir tedavi dönemine girince yaklaşık sekiz sene yazmayı bıraktım. Babamı da erken yaşta kaybetmiş olmanın verdiği üç kişilik aile bağlılığımız biranda iki kişiye indirgenince çok zor günler geçirdim.
Hiç mi yazmadın 8 sene boyunca?
Hiç! Tek yaptığım okumaktı. Annem yoğun bakımda yatarken dahi kitap okuyor ve birçok insanın aksine bu karamsar günlerde bile ilginç bir şekilde okuduklarıma odaklanarak adeta hikayelerin içinde gezinebiliyordum.
Evellallah Yazdırırız!
Sonraları tesadüfen Barış İnce’nin yazı atölyesine katıldım. Hiç unutmuyorum, kendime güvenimi yitirmiş bir durumda iken “Önceden bazı dergilerde hikayelerim yayınlandı ama ben artık yazamıyorum hocam” dediğimde bana “Evelallah yazdırırız” dedi. İşte beni sekiz yıl sonra yazı hayatına yeniden döndüren bu cümle oldu! Hocamın desteğini her daim arkamda hissettim.
“Spil, güneşten aldığı sıcağı Manisa’nın üstüne fırlatıyor, şehri kendine has sarı renge boyuyordu.”
Kitap yazma fikri nasıl gelişti?
Öykü, her zaman yazma isteğimden daha büyük bir yer tutuyordu hayatımda. Bir yerlerde olaylara denk geldiğimde “Bundan çok güzel bir öykü olur” diye geçiriyordum içimden. Bunu bazen yazıya dökebiliyor, bazen de olmuyordu. Kafamın içinde bir yerlerde asılı kalıyordu.
Ölmekten Korktuğu Anlaşılır mı İnsanın?
Geçmiş Muayene İstasyonu, çocukluğumdan beri adına bile karar verdiğim, yazmak istediğim bir kitaptı. Aklımdaki öyküleri belli bir kurgu İle kitaplaştırma konusunda gittiğim yazı atölyesinden aldığım destekle harekete geçtim ve siz okurlarımın beğenisine sundum.
Kitapta farklı tarihlerde yaşamış insanların başından geçen çeşitli olaylara şahit oluyoruz. Özellikle kullandığın betimleme ve metaforlara hayran kaldığımı söylemeliyim.
Kitabında sorduğun soruyu ben sana yönelteyim. Ölmekten korktuğu anlaşılır mı insanın?
Bu soru, beklemediğim yerden geldi. Babamı çok küçük yaşta kaybettik onu hatırlayamasam da çok fazla ölüme şahit oldum yakın çevremde. Ölüm anına yaklaşan kişilerde gözlemlediğim duygu korku ve cesaret aslında. Ne olursa olsun kimse ölümü yakıştıramıyor kendine.
Yaşanılan acıların kişiyi olgunlaştırdığını düşünüyor musun?
Muhakkak. Ancak olgunlaşmak için acı çekmek şart mı tartışılır. Düşündüğümde sanki mutlu bir hayat sürerken olgunlaşma fikri daha zor gibi geliyor.
Peki yine kitaptan bir soru sorayım. Başkasının yaptığı bir şeyden utanç duydun mu hiç?
Bunu hissetmek için televizyon açmak yeterli sanırım. Bu utanç duygusu elbette ki hassas insanların yaşadığı bir duygu olsa gerek.
“Bazı günler uyumak için alarm kuruyordum!”
Ne kadar zamanını aldı kitabı bitirmek?
Geceli gündüzlü 6-7 ay diyebilirim. İnanır mısın bazı günler uyumak için alarm kuruyordum.
Esinlendiğin yazarlar kimlerdir?
Sait Faik Abasıyanık, (Füruzan), Sabahattin Ali, Ernest Hemingway. Öykü yazmaya başlamadan önce muhakkak okurum bu yazarları.
Ayrıca Sezen Aksu dinlemek de ilham verir. Son katıldığım yazı atölyesinin bana en önemli katkılarından biridir. Enstrümantal müzik eşliğinde yazma fikri. Sezen, enstrümantal olmasa da müzik eşliğinde yazmak çok daha ilham verici bir ortam sağlıyor bana.
Seni daha yakından tanımak adına kendinle ilgili takdir ettiğin üç özelliğini söylemeni istesem?
Kibir olarak anlaşılmayacağını düşünerek, çalışkan olmak, şefkatli olmak ve dakik olmak diyebilirim.
Söyleyeceğim kelimeler ile ilgili aklına ilk gelen kelimeyi söyler misin?
Kitap: Yaşam
Barış İnce: Heves
Ölüm: Kavuşmak
Kadın: Mutluluk
Hayat: Güzel
Gelecek planlarında yeni bir kitap yazmak daha var mı?
Bitirmek üzere olduğum bir öykü kitabı daha yazıyorum diyebilirim.
e-Haber Ajansı (e-ha)