Sağlık
Öfkeli insan beynini devre dışı bırakıyor
Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kriminal tipteki kişiler özellikle kadınlara değil kendini savunamayacak kişilere saldırıyor. Öfkelendiklerinde beyinlerinin düşünen kısmı devre dışı kalıyor çünkü hisleriyle hareket ediyorlar. Suçluluk ve pişmanlık da hissetmiyorlar, bu kişilere asgari değil azamiden ceza vermek lazım” dedi. Tarhan, trafikte saldırıya uğrayanlara kapılarını kitlemelerini ve araçtan çıkmamalarını tavsiye etti.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, trafik kazaları
sonrası karşı tarafa saldıran kişilerin karakter analizleri ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu
ve saldırıya uğrayanlara önemli tavsiyeler paylaştı.
3 farklı tipte trafik magandası var
Yaşanan bu olayların ne ilk ne de son olacağını söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Muhakkak
bu tarz olaylar ortaya çıkıyor. Trafik magandası olan failleri incelediğimizde üç tane insan tipi
görüyoruz. Birincisi engellenme eşikleri düşük ve suça becerikli kriminal kişiler. Bu kişiler her
istediklerinin olmasını istiyor ve aynı zamanda öfke ile sonuç almayı doğal kabul ediyor.
Bilerek yapıyorlar. Diğer bir grup ise maganda olarak görünen, belki madde kullanan ya da
alkolün etkisindeki kişiler. Üçüncü kişi tipi ise gizli depresyonda olanlar. Bu tipteki kişiler
depresyonlarını öfke şeklinde ifade ediyorlar. Aslında daha sonradan da ‘neden yaptım?’ diye
pişman oluyorlar” dedi.
Kriminal kişiler suçluluk ve pişmanlık hissetmiyor
Tarhan, ‘Bu yaşanan olaylarda karşımıza çıkan kişilerin büyük çoğunluğu da üçüncü grupta.
Üçüncü grup ise önlenebilir olan şiddet grubundadır. Tedavisi ve çözümü olan şiddet
grubundadır” dedi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Şiddet uygulayan kriminal tip birisiyse yani suça becerikli, merhamet duygusu olmayan,
acımasız bir kişiyse bu kişilere ceza verilirse bile asgariden değil azamiden vermek lazım.
Çünkü bu kişiler suçluluk ve pişmanlık hissetmiyorlar. Aslında gerçek maganda bunlardır. Bu
kişiler mahkemeye çıktığı zaman kravat taktı diye hâkim ve savcıların bırakmaması
gerekiyor.”
Kadını değil güçsüzü hedef alıyorlar
Şiddetin trafikte olduğu gibi evde de olduğunu ifade eden Tarhan, “Bu şiddeti kadına yönelik
şiddet olarak mı algılayacağız yoksa zayıfa yönelik şiddet olarak mı algılayacağız? Kadına
yönelik şiddet dediğimiz zaman kadın erkek savaşlarına itmiş oluyoruz. Evdeki şiddet
görüntülenemiyor ama bundan farklı değil. Bu kadına yönelik şiddet değil, kendini
savunamayacak kişiye yönelik şiddettir.
Kendilerini engelleyeni düşman görüyorlar
Öfke anında insan beyninin nöradrenalin gibi kimyasallar salgıladığını söyleyen Prof. Dr.
Nevzat Tarhan sözlerine şöyle devam etti:
“Karanlığın beş atlısı denilen beş grup kimyasal var. Kin, öfke, nefret, kıskançlık, düşmanlık.
Bu duyguda da beyin kendine yönelik kimyasallar salgılıyor. Öfkede de vücut savaş-kaç
tepkisi veriyor. Enerji kaynaklarını kana pompalar ve yağ asitleri artar, glikoz artar, kanda
şeker artar. Savaş veya kaç tepkisidir bu. Kişi burada savaş tepkisi verdiği için gözü artık hiçbir
şey görmez, kendisini engelleyen kişiyi de düşman gibi görür. Öfkeli insan hisseden beyni ile
hareket ediyor, düşünen beynini devre dışı bırakıyor. Böyle durumlarda akıllı olan kişiler nasıl
davranmalı? O kişinin hisseden beynini değil de düşünen beynini harekete geçirmek önemli.
Bunu yaptığınız zaman o kişiyi kendi savaş alanınıza çekersiniz. Bu anlarda mağdur olan kişi,
öfkeli kişiye tepki verirse bu durumda güç savaşları başlar. Zayıf olan kaybeder.”
Şiddet karşısında ‘Donakalım Tepkisi’ vermeli
‘Ailede eşiniz bağırıp çağırmaya başladığında sakin olmasını ve düşünmesini sağlarsanız bunu
yapacaktır’ diye konuşan Tarhan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Öfkelenen kişi bağırıyorsa sende ona bağır, o tabak fırlatıyorsa sende ona fırlat, ya da o
senin üzerine geliyorsa sende onun üzerine git gibi yaklaşım yerine eğer sözden anlamayacak
birisiyse donakalım tepkisi vermek gerekiyor. Öfkenin sonucunda genellikle cinayetlerin
çıkma sebebi de iki tarafın aynı şekilde birbirine yaklaşmasıdır. Yani bu kişilere karşı sessiz
kalıp beklemek gerekiyor. Donakalım tepkisi onun şiddetinin ilerlemesini engeller. Donakalım
tepkisini vermeyip ona cevap yetiştirmeye çalışmak daha çok körükler. Onun zaten orada
muhakemesi ve zihin kontrolü bozulmuş. Öyle yapmamız olayı daha çok büyütmeye sebep
olur. Böyle durumlarda kendimizi ezdirmeyeceğiz fakat aklımızı kullanacağız. Kendimizi
hislerimizle değil aklımızla koruruz.”
Görüntü kaydı karşı tarafın öfkesini artırıyor
Trafikte kendine yönelik bir saldırı varsa kişinin araçtan çıkmaması gerektiğini vurgulayan
Tarhan, “Mümkünse hemen camları kapayıp ‘donakalım tepkisi’ verilmeli. Telefonla kayıt
alınması karşı tarafın öfkesini daha çok arttırır. Zaten böyle durumlarda öfkelenen kişi
bağıracak, çağıracak, bir iki kez arabayı tekmeleyip gidecektir. Eğer sözden anlayacak gibi bir
izlenim varsa dışarı çıkıp yapılabilir. Ama böyle durumlarda donuk, ifadesiz tepki vermek
gerekiyor. İfadesiz tepkiyle karşı taraf sizi düşman gibi görmemeye başlıyor. Şiddet
davranışıyla yaklaşan biriyle denk gelirsek ilk tepkimizin genellikle donakalım tepkisi olması,
dur bekle olması gerekir. Karşılık vermemek gerekiyor. Eğer tepki vermeye çalışırsak risktir
bu durumda” diye konuştu.
İkna yöntemi ile karşı taraf sakinleştirilebilir
İkna yöntemi ile olay çıkaracak kişinin sakinleştirilebileceğini belirten Tarhan, “Bu bir
yöntemdir. Bu gibi yöntemler, öfke anında insanlara karşı yaklaşılabilen ve olaya özgü
durumlardır. Görüntülerdeki hanımefendi gibi olay yerinde video çekildiği zaman karşı taraf
daha çok öfkeleniyor. Tehdit olarak algılamış, daha da çılgına dönmüş. Böyle durumlarda
çevredekilerin de soğukkanlı olması gerekiyor. Sıfır mimik ile ona yaptığının yanlış olduğunu
anlatmamız ve sakinleşmesini beklememiz lazım. Beş dakika bile olsa öfkesinin geçmesini
bekleyeceğiz. İkincisi, böyle durumlarda karşı tarafa tepki vermezsek elinde silah varsa bile o
silahı kullanmıyor. Burada duygusal zekâsı üstün kişiler öfke yönetimini iyi yaparlar” dedi.
Öfke genellikle bulaşıcıdır
Tarhan, ‘Öfke genellikle bulaşıcıdır, öfkelenen kişiyi sevenler onun öfkesini satın alırlar ve
hatta onun öfkesiyle beslenirler’ dedi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Öfke öyle bir duygudur ki çok ilginç. Öfkeyle beslenen kişilikler vardır. Öfkelenmediği zaman
rahatsız olurlar. Çoğu önlenebilir öfke. Bu olayların yüzde 60-70’i eğer tedavi olsalar öfke
kontrolü konusunda avantaj sağlar. Onun için öfke kontrolü sorunu olanlar varsa bu problem
yaratmıyor demesinler. Öfke kontrolüyle ilgili dürtü kontrol yöntemleriyle terapi yapılıyor.
Uzun bir yöntem ama şu anda psikiyatride çok faydalı ilaçlar var. Bağımlılık yapmayan, araba
kullanılmasına engel olmayan, çalışanların ve öğrencilerin de kullandığı ilaçlar var. O ilaçlarla
öfke kontrolünü yüzde 50-60 oranında toplumda azaltmak mümkün.”
Öfke kontrolünde artış var
Günümüzde öfke kontrolünün 50 yıl öncesine göre arttığını ifade eden Tarhan, “Çünkü sosyal
ve ekonomik hareketlilik var. İnsanlar daha çok şey istiyorlar ama güçleri daha az. Ciddi bir
tüketim çılgınlığı, tüketim ekonomisi var. Neden sinirlisiniz diye soruyorsunuz ekonomik
durum diyor. Bakıyorsunuz aslında o kişinin geliri temel ihtiyaçlarına yeter ama daha lüksü
olsun istiyor. Çıta yükselmiş, beklentiler yükselmiş. Yükselince, elde edemeyince öfke ortaya
çıkıyor. Modernizmin getirdiği bu durum da öfkeyi arttıran bir sebep” diye konuştu.
Kadınlar 3 misli fazla depresyon yaşıyor
Kadınların öfkelenecek bir durum olduğu zaman, engellendiği, kendini kötü hissettiği zaman
duygularını ağlayarak ifade ettiklerini söyleyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kadınlarda 3 misli
daha fazla depresyon vardır ama erkeklerdeki depresyonun duygu ifadesi öfke şeklindedir.
Beyindeki yapılanma nedeniyle erkek veya kadın kendilerine duygu eğitimi yapmışlarsa öfke
ve ağlama kontrolünde yerine ve zamanına göre kontrol edebilirler. Aslında erkeğin öfkeli
olması demek kadının ağlamasıyla eş değerdir. Bunu bilmek gerekir. Öfke erkeklerde 2-3
misli daha fazla. Duyguları öfke şeklinde ifade ediyorlar” dedi.
Bazı öfkeler hastalıktan kaynaklanıyor
Bazı durumlarda duygu durum bozukluğu rahatsızlığının görüldüğünü belirten Tarhan, “Öfke
şeklinde ortaya çıkıyor ama bakıyoruz ki eşik altı duygu durum bozukluğu var. Öfkeliliği
hastalıktan kaynaklanıyor. Duygu durum düzenleyici tedavilerle düzelebiliyor. Bunun için
öfkeli olup sonradan pişman olanlar varsa tedavisi var ve planlı bir tedavi yapılırsa çok
faydalanıyorlar. Ama öfkeyle beslenip vazgeçmek istemiyorsa bu kişilerin bedel ödemesi
lazım. İç kontrol yapamıyorsa dış kontrol gerekiyor. Ona davranışların doğal sonucunu
yaşatmak gerekiyor. Gerekiyorsa ceza verilir, mahrum bırakılır. Aile içerisinde de bu geçerli”
şeklinde konuştu.
Öfkeyle sonuç almayı çocuklukta öğreniyoruz
Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Öfkeyle sonuç almayı, öfkeyle elde etmeyi
çocukluğumuzda öğreniyoruz” dedi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Çocuk küçükken vur oğlum, aslansın oğlum, yap oğlum tarzı büyütürsek o çocuk ileride
öfkeyi öğrenir. Öfkeyi küçük yaşta farkında olmadan öğretiyoruz. Öfkeyi bastırmak doğru
değil, öfkeyi öğütmek gerekiyor. Öfkeyi bastırdığımız zaman içimize yöneliyor, tansiyon
yükseliyor, damar direnci artıyor, mide bağırsak spazmı oluyor, bağışıklık sistemi baskılanıyor,
alerjik hastalıklar çıkıyor. Birçok hastalık içe yönelmiş öfkeyle ilgili. Öfkeyi bastırmak yok
etmek doğru değil, öfkeyi öğütmek ve yönlendirmek gerekiyor. Toplumu öfkeliliğe, aile
içindeki şiddeti azaltmak için ceza vermek yerine sanata müziğe, edebiyat gibi alanlara
yönlendirmek gerekiyor. Osmanlıda kasaplara bir ay bahçıvanlık yaptırırlarmış, merhamet
duygularının azalmaması için. Merhamet duygusu azaldığı zaman öfkelilik artıyor. Karşı tarafı
karınca gibi görmeye başlıyor. Böyle bir kültürden geliyoruz.”
Şiddete karşı ‘Doyum erteleme modülü’ var
‘Yumurtayı kullandıktan sonra kabuğunu kırmayın, öfkenizi beslemeyin’ anlayışını bilimsel
olarak kazanmamız gerektiğini ifade eden Tarhan, “Dünyada bilimsel olarak artık bunlar
keşfedilemeye başlandı. İnsanın içindeki vahşi duyguları kontrol edebilmesinin bilimsel bir
metodolojisi var. Bunları yapabilirsek eğer emin olun birçok kişi öfkesini ifade etmeyi öğrenir.
Aile içerisindeki şiddet konusunda doyum erteleme modülü var, öfke kontrolü ile ilgili modül
var. Modül modül insanlara bunları öğretiyoruz. Bunları öğretirsek emin olun birçok öfke
olayı azalır. Öfkenin sebebini bulmamız gerekiyor. Öfkeye itfaiyeci modeliyle yaklaşmamız
gerekiyor. Bir yerde yangın çıktığı zaman önce söndürülür, sonra soğutulur, sonra sebebi
araştırılır. Öfke anında da bu modeli uygulamamız gerekiyor” dedi.
Öfke krizine karşı eğitim almak gerekiyor
Tarhan, öfkelenen kişinin de haklı olabileceğini belirtti ve sözlerine şöyle devam etti:
“Haksız yere biz farkında olmadan onu sinirlendirecek bir şey de yapmış olabiliriz. Bazı
durumlarda da kendi kusurumuzu da karşı tarafa fark ettirebilirsek karşı taraf da dejenere,
psikopat dediğimiz cinsten değilse o kişi de böyle durumlarda hemen alttan almaya başlıyor.
Öfke krizine karşı eğitim almamız lazım. Şu anda buna karşı en güzel yöntem öfke kontrolü
eğitimidir. Karşı tarafın öfkesiyle karşılaşınca ne yapacağımız da, kendi öfkemizle nasıl başa
çıkacağımız da önemli. Öfke kontrolü eğitimi modülleri var. Bu modülün en önemli özelliği ise
sebebe inmemektir. Böyle durumlarda sebebe girmeden durumu anlamak, konuşmak
önemlidir. Hemen savunmaya geçmek de risklidir.”
Olayların yüzde 30 – 40’ı ceza gerektiriyor
‘Kriminal tipse, suça becerikliyse, geçmişte sabıkası veya alkol, madde gibi etkenler varsa
davranışının karşılığı yasalarda neyse onu ödemesi gerekir’ şeklinde konuşan Tarhan, “Ama
kişi bunu yapmış, sonradan da pişman olmuşsa samimi pişmanlık varsa böyle durumlarda
verdiği bir zarar varsa onun telafisini yapar. Ama bu olaylar sık oluyorsa bu durum tedavisi
olan bir durum. Bu tarz öfkelilik durumları kişinin kişilik yapısına göre değişiyor. Kişinin yaşam
felsefesine göre değişiyor. Örtülü bir depresyon var mı? Arka planda duygu durum bozukluğu
var mı? Hatta bazı durumlarda klinik tanım almıyor ama eşik altı duygu durum bozukluğu
oluyor. Tutarsız dengesiz kişiler olabiliyor. Bunlar önlenebilir öfke. Tedavisi olan, önlenebilir
bir öfke. %30-40’ı ceza gerektiren olaylardır. Bu nedenle böyle durumlarda öfkelenen
kimseye kızmak değil, acımak lazım. Çünkü öfkelenen kişi, kuyuya düşmüş, çıkamayan kişi
gibidir. Öfkeli kişilere kızmak yerine nasıl yardım edebiliriz diye düşünmemiz lazım” diyerek
sözlerini sonlandırdı.