OYNATMAYA AZ KALDI
Nasıl bir ülke haline gelmişiz, inanın her geçen gün daha da hayretle izliyor ve şaşırmaya devam ediyorum. İnanamıyorum. Bu kadar mı uzak kalmışım ülkemden? Yoksa insanlarımız mı birbirinden uzaklaşıyor?
Ana haber bültenlerini izlemeye korkar oldum. Her gün dehşet ve endişe içinde izliyorum haberleri. Şiddet, cinayet, cinnet, taciz, kaçırma, intihar, saldırı… Bu liste uzayarak gidiyor.
Hani anneanneler, dedeler hatta anne babalarımız derler ya hep, bizim zamanımızda yaşam ve insanlar böyle miydi diye? Ben bile artık bunu söylüyor oldum. Benim çocukluğumda da böyle değildi güzel ülkem ve güzel ülkemin insanları.
Komşuluklar vardı, dayanışma-yardımlaşma vardı, en önemlisi güven vardı. İnsanlar böyle birbirlerine saldırmıyor, incitmiyor, birbirlerini hunharca göz kırpmadan öldürmüyorlardı.
Düşünüyorum da gerçekten de ne güzelmiş bir çok şey benim çocukluğumda. Daha güvenilir, daha yaşanılır bir haldeymiş.
Ben ilkokula başladığımda, babamın şark görevi nedeniyle Urfa’da idik. Hatırlıyorum da iki yandan bağlı, kurdeleli saçlarımla, kara önlüğüm, beyaz dantel yakam ve kırmızı çantam ve mataram ile okula tek başına giderdim mutlu mutlu. Hem de sallana sallana, 10-15 dakika yürüyerek, sakin sakin, endişe ve korku olmadan. Ne ailemin ne de benim aklımızın ucuna bile gelmezdi korkmak ya da endişelenmek. Güzel güzel gider, aynı şekilde dönerdim eve.
Şimdi öyle mi? Ortaokul hatta lise öğrencileri bile neredeyse yalnız gitmiyorlar okullarına. Kimse kimseye güvenmiyor. Herkesten korkar olduk,
insanlarımız çıldırmış gibiler. Kimseye bir şey söylenmiyor, herkes barut fıçısı gibi.
90’lı yılların dillerden düşmeyen Fatih Erkoç şarkısında olduğu gibi, herkesin dilinde aynı şarkı “Oynatmaya Az Kaldı, Doktorum Nerde?”