Köşe Yazıları

REGENT’S PARKTA YAZ

Londra’ya ilk geldiğimde duymuştum İngiltere’nin 3 “P”sinin meşhur olduğunu; Parkları, Pubları ve büyük şapkalı Polisleri.

Gezip gördükçe, yaşadıkça bunların gerçeklik payı olduğunu gördüm ve de anladım. Özellikle şehrin ortasındaki uçsuz bucaksız parkları gördükçe, bu kadar çok yeşil alan Türkiye’de olsa kesin şimdiye çoktan kocaman kocaman apartmanlar yapılmıştı diye düşünmekten kendimi alamadım.

Şehrin göbeğindeki, zaman zaman festival ve konserlere ev sahipliği yapan devasa park Hyde Park, Buckingham Saray’ını iki koldan saran adı gibi yemyeşil Green Park ve kuşları, ördekleri ve minik deresi ile St James’ Park, içindeki geyikleri ile sizi şehirden çok uzaklarda, ormanın içinde hissettiren Richmond Park, Denizcilik müzesi ve dünyaca ünlü gözlemevi’ni  içinde barındıran Greenwich Park ve saha niceleri. Bu liste uzayıp gider. Ama benim favorim, en sevdiğim park Regent’s Park.

Bu güzel parkta yukarıda saydığım diğerleri gibi 8 Kraliyet Park’ından bir tanesi ve Londra’nın ve eminim İngiltere’nin en çok ziyaret edilen müzesi Madame Tusseuds ve ünlü dedektif Sherlock Holmes müzesinin komşusu.

İsmini playboy prensi olarak da bilinen ve daha sonra Kral George IV (1762-1830) olan Prens Regent’dan alan bu park o kadar büyük ki.
395 dönüm ve bir ucu Baket Street’de, bir ucu Marylebone, bir ucu St John’s Wood, diğer ucu Camden’da.

İçindeki geniş açık alanları, ağaçlarla çevrili patikaları, dört çocuk oyun alanı, camisi, açık hava tiyatrosu, ünlü “London Zoo” hayvanat bahçesi, birbirinden güzel çiçek ve güllerin bulunduğu “Queen Mary’s Garden” Gül bahçesi ve içindeki kocaman gölü, bir çok kafe ve Londra’nın merkezindeki en büyük açık hava spor alanları hepsi bu parkta.

Ben de bir kaç gündür devam eden, alışılmamış sıcak Londra havasını fırsat bilip, bu çok sevdiğim ve epeydir de uzak kaldığım bu park’a gittim. Yine her zamanki gibi çok güzeldi. Yemyeşil doğası ve gölgesinde serinleyebildiğimiz birbirinden güzel ağaçları, masmavi gölü ve etrafındaki ördek, balıkçıl kuşlar ve kuğularıyla karşıladı bizi yine.

Yeşille inanılmaz uyum halindeki, özenle düzenlenmiş rengarenk çiçek ve gülleri ile her zaman yakalayamadığımız bu güzel yaz gününün  tadını çıkardık. Güzel bir gündü.

Bir de ben bu parka gittiğimde aklıma hep çok sevdiğim, ünlü İngiliz aktör Hugh Grant’ın filmi “About a Boy” (Türkiye’de film hangi isimle vizyona girdi bilemiyorum) geliyor. İzlediyseniz hatırlayacaksınız, Will (Hugh Grant) ve minik arkadaşı Marcus Regent’s Park’a pikniğe giderler ve Marcus ördekleri beslemeye çalışırken annesinin yaptığı ekmeğin tamamını suya atınca bir ördeğin kafasına gelir ve ördek ölür. Hemen olaya müdahale eden görevliyi de, aslında ördeğe yardım etmeye çalıştıklarına inandırırlar.

Sizinde aklınızda olsun, bu kraliyet parklarındaki tüm hayvanlar Kraliçeye ait ve bunları beslemek, yakalamak, eve götürmek ve yemek yasak. Yıllar önce bir kişi parktan kuğu alıp evine götürüp, onu kesip yemişti ve arkasından da tutuklanmıştı. Ve maalesef bu kişi bir Türk’tü.

Güzel ve çok sıcak olmayan bir hafta diliyorum.

Daha Fazla Göster

İlkgül Karaca

Gazeteci / Yönetici

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu
Kapalı