Tarhan ve Atasoy Uyuşturucu Raporunu Değerlendirdi
Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu (INCB) tarafından oluşturulan 2019 Raporu, dünya ile aynı anda paylaşıldı. Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı, 2005-2010 ile 2017-2022 dönemleri Birleşmiş Milletler Narkotik Kontrol Kurulu Üyesi ve önceki başkanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, Türkiye’ye ilişkin rakamların yanı sıra Orta Doğu ülkelerindeki uyuşturucu mücadeleye ilişkin verilerle ilgili bilgi verdi.
Sahte captagon üretimi ve kaçakçılığının Orta Doğu’daki uyuşturucu ile mücadeleyi ciddi biçimde etkilediğini belirten Prof. Dr. Sevil Atasoy, “Captagon tabletlerinin bir bölümü Orta Doğu pazarlarına ulaştırılmak üzere Türkiye’ye ve Suriye üzerinden Lübnan’a kaçırıldı” dedi. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan ise 2011’de uyuşturucuya bağlı 105 ölüm gerçekleşirken 2019’da bu sayının 9 kat artarak 945’e çıktığını söyledi. Ülkemizin yatarak tedavide başarılı olduğunu belirten Tarhan, buna rağmen yüzde 70 oranında hastanın rehabilitasyon ve sosyal entegrasyonu ile ilgili çalışmaların yetersizliği nedeniyle taburcu olduktan sonra yeniden kliniğe geri döndüğünü kaydetti.
Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Senato Salonunda düzenlenen basın toplantısında Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı, 2005-2010 ile 2015-2022 dönemleri Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Kontrol Kurulu Üyesi, önceki dönem başkanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu (INCB) tarafından oluşturulan 2019 Raporunu dünya ile aynı anda paylaştı.
Dünyada haşhaş üretimi artıyor!
Haşhaş üretiminin giderek arttığını söyleyen Prof. Dr. Sevil Atasoy, “Dünya genelindeki morfince zengin haşhaş hasadı 44 bin hektardan yaklaşık 61 bin hektara yükseldi. Bu yükselişte Türkiye’nin önemli bir payı var. Ülkemiz bir önceki yıla göre % 90 artış gerçekleştirdi ve halen elinde dünyanın en büyük morfince zengin konsantre haşhaş kapsül stokunu bulundurmakta ve Avustralya ve Fransa ile birlikte dünya morfin ihtiyacının % 88’ini karşılıyor” dedi.
Uyuşturucu sevkiyatına yeni yollar eklendi
Prof. Dr. Sevil Atasoy uyuşturucu nakil yolları ile ilgili şunları söyledi; “Son yıllarda geleneksel Balkan Yolu’na Suriye Arap Cumhuriyeti, Irak ve Güney Kafkasya ülkelerinden geçen yan yollar eklenmiş olsa da, Balkan Yolu hala Afganistan’dan İran’a, Türkiye ve Balkan Ülkeleri üzerinden Batı ve Orta Avrupa’ya afyon, morfin ve eroin taşınmasında başlıca güzergâh olmayı sürdürüyor.”
Avrupa’dan daha fazla eroin yakalıyoruz
Atasoy, “Eroin kaçakçılığı dendiği zaman Türkiye’nin adı mutlaka geçiyor. Bunlardan bir tanesi son BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi’nin raporunda söz konusu edilen Balkan Yolu ülkemiz üzerinde geçen yoldur. Yakalamalar dendiğinde yine en fazla eroin yakalayan ülkelerin başında Türkiye geliyor. Türkiye’de yakalanan eroin Avrupa ülkelerinin tamamında yakalanan eroinden çok daha fazla” dedi.
Denetlenmeyen madde kaçakçılığında artış var!
Sentetik opioid tramadol kaçakçılığındaki artışa ve nedenlerine değinen Atasoy, “Sahte “captagon” imalatı ve kaçakçılığı Orta Doğu ülkelerinin tamamını ciddi biçimde etkiliyor. Bu ülkelerden bazıları sadece hedef piyasalar değil, kaynak da olmaktalar. Ülkemizin de içinde bulunduğu bölgenin bir diğer sorunu uluslararası denetimde olmayan sentetik opioid tramadol kaçakçılığı ve kullanımında gözlenen artış. “Captagon” ve tramadol kaçakçılığının artışına bölgenin bazı yerlerindeki çatışma, fakirlik, ekonomik fırsat yokluğu katkıda bulunuyor” dedi.
Prof. Dr. Sevil Atasoy sözlerini şöyle sürdürdü: “Sahte “captagon”un üretimi ve kaçakçılığı Orta Doğu’daki uyuşturucu ile mücadeleyi ciddi biçimde etkiliyor. Başta Lübnan ve Suriye Arap Cumhuriyeti olmak üzere, gerek iç piyasa gerekse Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine kaçırmak amacıyla captagon imal eden yasadışı laboratuvarlar olduğuna dair işaretler var. Bu captagon tabletlerinin bir bölümü Orta Doğu pazarlarına ulaştırılmak üzere Türkiye’ye ve Suriye üzerinden Lübnan’a kaçırıldı. İran ve Ürdün’ün amfetamin kaçakçılığında kaynak ülke olduğu ileri sürülüyor.”
Prof. Dr. Sevil Atasoy, Orta Doğu ülkelerindeki uyuşturucu mücadeleye ilişkin verilerin yanı sıra rapordaki Türkiye’ye atfedilen bölümlere ilişkin bazı çarpıcı bilgiler verdi:
Türkiye geçmiş yıllarda olduğu gibi gerek bölgesel gerekse uluslararası düzeyde gerçekleştirilen pek çok eğitim ve operasyonda yer aldı. Örneğin yeni psikoaktif maddelerin, sentetik opioidlerin ve esrarın kaçağa kaydığı yollarla ilgili 19 bin 500 narkotik personelinin yer aldığı ve 11 ton uyuşturucunun yakalandığı, 579 kişinin tutuklandığı Orta Asya merkezli Kanal-Center operasyonunda Türkiye gözlemciydi.
Eroin eşdeğeri olarak hesaplandığında, dünya genelinde opiyatların % 39’u İran, % 26’sı Afganistan, % 14’ü Pakistan ve % 7’si Türkiye tarafından yakalandı.
Bölge piyasalarının önemli bir sorunu olan cannabis reçinesinin (esrar) kaynağı Afganistan. Esrarın % 90’ı kara ve deniz yoluyla Pakistan üzerinden, % 10’u doğrudan Afganistan’dan İran’a girdi. İran’dan çıkartılan esrarın % 55’i Arap Yarımadasındaki ülkelere, % 25’i Türkiye ve Güney Kafkaslara sokuldu.
Prof. Dr. Sevil Atasoy: “Bu yılki rapor gençler üzerine odaklandı”
Prof. Dr. Sevil Atasoy, bu yılki raporun, gençler üzerinde odaklanarak uyuşturucu maddelerin kontrolünün küresel görünümünü incelediğini belirterek “Devletlere uluslararası insan hakları standartlarına ve normlarına tam bağlı kalarak uyuşturucu bağlantılı sorunların çözümlerine yönelik tavsiyelerde bulunuyor” dedi.
Bu yılki raporda tematik bölümün gençlere ayrılmış bulunduğunu kaydeden Prof. Dr. Sevil Atasoy, “Gençlere yönelik madde kullanımını önleme ve tedavi hizmetlerini iyileştirme başlığı altındaki bölümde şu anda gençler arasında uyuşturucu kullanımını önlemek için uygun müdahalelerin mevcut olduğuna işaret ediyoruz. Uluslararası düzeyde kontrol altında olan maddeler arasında Cannabis (esrar) hem ergenler hem de yetişkinler arasında en önemli rolü oynamaya devam ediyor” dedi.
Prof. Dr. Sevil Atasoy’un açıkladığı rapora göre, gençler (15-24 yaş grubu) arasında psikoaktif maddelerin kullanımı üzerinde yoğunlaşılması büyük önem taşıyor. INCB, psikoaktif maddelerin gençler üzerindeki etkilerinin yetişkinler üzerindekilerden farklı ve belirgin olduğunu vurguluyor.
Madde kullanımına başlama yaşı endişe oluşturuyor
Raporda, “Psikolojik, sosyal ve duygusal gelişimlerinden dolayı gençler özellikle söz konusu maddelerin uzun vadeli etkilerine karşı daha fazla savunmasız oluyor. Araştırma, ilk kullanım yaşı ne kadar erken olursa, yetişkinlikte madde kullanım bozukluğu gelişme olasılığının da o kadar yüksek olduğunu gösterdiğinden, madde kullanımına başlama yaşı en büyük endişe kaynağını oluşturuyor. INCB ergenlik döneminde sağlığın korunmasının halk sağlığının daha iyi olmasına ve ekonomiye ve topluma tahmin edilenden fazla yarar sağladığına dikkat çekiyor. Madde kullanımı ve madde kullanımı bağımlılığı gençlerin gelişimlerini olumsuz etkileyebilir. Ergenlik döneminde gelişimlerinde yaşanacak eksiklikler yaşam boyu peşlerini bırakmayacak olumsuzluklara ve hayatları için zararlı sonuçlara yol açabilecektir” denildi.
Alkol ve tütün kullanımını Cannabis ve diğer maddeler takip ediyor
INCB Raporunda çocuklar ve ergenlerin alkol ve tütün kullanımının psikoaktif madde kullanımına başlamalarıyla yakından bağlantılı olduğu belirtiliyor. Çoğunlukla alkol ve tütün kullanımını, cannabis (esrar) ve diğer kontrol altındaki maddelerin kullanımı takip ediyor. Çocukları ergenlik dönemine kadar takip eden profil araştırmalarında 16-19 yaş grubunda alkol, tütün ve cannabis (esrar) kullananların erişkinlikte opioid ve kokain kullanma ihtimalinin yükseldiğini ortaya koyuyor.
Dünyada en fazla afyon üretilen ülke Afganistan
Raporda Avrupa, Orta Asya ve Afrika’da ele geçen opioidlerin hemen hemen tamamının menşeininAfganistan olduğu belirtilerek “2018 verilerine göre dünyada en fazla kaçak haşhaş ekimi yapılan ve afyon üretilen ülke Afganistan’dır. Afganistan aynı zamanda dünya çapında en büyük cannabis reçinesi kaynaklarından biridir ve sınırları içinde sentetik uyuşturucu kaçakçılığında artış yaşamaya devam etmektedir” denildi.
Raporda Afganistan’dan Avrupa’ya uyuşturucu kaçakçılığının ana güzergâhı olan Balkanlar’da birçok yeni hattın kendini göstermeye başlamış bulunduğu, bu hatların bazılarının Suriye ve Irak ile Güney Kafkasya ülkelerini kapsadığına dikkat çekildi.
Avrupa’da kokain kullanımı artıyor
Rapora göre, Avrupa’da saflık derecesi yüksek kokain miktarı ve kullanımı artıyor. Birçok Avrupa ülkesinde 2018 ve 2019 yıllarında rekor seviyede kokain ele geçirilmesi, kokain kaçakçılığında artış olduğunu ortaya koyuyor ve bunun sonucu olarak da Avrupa’nın genelinde saflık derecesi yüksek kokain miktarında artış yaşanıyor. Kokain, Güney ve Batı Avrupa’da daha yaygın olmak üzere en fazla karşılaşılan yasa dışı uyuşturucu olarak karşımıza çıkıyor.
Avrupa’da en fazla ele geçirilen esrar
Esrar Avrupa’da en fazla ele geçirilen ve kullanılan uyuşturucu olmaya devam ediyor; bazı Avrupa ülkelerinde eroinin yerini fentalin alıyor. Avrupalı yetişkin nüfusun yaklaşık yüzde 29’u hayatlarının bir döneminde en az bir kez uyuşturucu kullanmış. En çok kullandıkları uyuşturucu ise esrar. Esrarın kullanım çokluğu diğer uyuşturuculara göre beş kat daha fazla.
Toplantıda Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan ise “Gençlerde uyuşturucu madde kullanımındaki gelinen nokta ve alınması gereken önlemler” başlığı altında görüşlerini paylaştı ve son gelişmeleri aktardı.
Metamfetaminler şizofreniye yol açıyor
Madde kullanımlarının bireylerdeki etkilerine değinen Tarhan, “Opioidler çok etkili ağrı kesiciler olarak da biliniyor. Hastalar bu ilaçları zorla doktorlara yazdırarak aşırı ve kontrolsüz kullanımla birlikte bağımlı hale geliyorlar. Bu madde ABD’de büyük krize neden oldu ve sağlık kongrelerinde konuşulan bir konu haline geldi. Türkiye’de yoğun kullanımı söz konusu olan metamfetaminler dikkat eksikliğini gideriyor, çocukların ders çalışırken daha konsantre olmalarını sağlıyor ama bunların da aşırı kullanımı şizofreniye yol açıyor” dedi.
Tarhan: “Hastaların yüzde 70’i taburcu olduktan sonra kliniğe geri dönüyor”
2011’de uyuşturucuya bağlı 105 ölüm gerçekleşirken 2019’da bu sayının 9 kat artarak 945’e çıktığını belirten Tarhan madde bağımlılığı tedavisinde uyguladıkları yöntemlerle ilgili şunları söyledi: “Yatarak tedavi yani detoks süreci olarak adlandırdığımız dönemde Türkiye oldukça başarılı. Ancak hastaların yüzde 70’i detoks dönemini tamamlayıp taburcu olduktan sonra rehabilitasyon ve sosyal entegrasyonları ile ilgili çalışmaların yetersizliği nedeniyle yeniden kliniğe geri dönüyor.”
Biz bilim ortağımız NPİSTANBUL Beyin Hastanesi’nde kurduğumuz AMATEM biriminde tedavi takip sistemi oluşturduk. Doğrulama laboratuvarlarımızda uyguladığımız ve yüzde 98 kesinlik sunan ileri toksikolojik testlerle kullanım ölçümleri gerçekleştiriyoruz. Böyle bir teste tabi tutulan kişinin kullandığını inkâr etmesi ve kaçışı mümkün olamıyor çünkü kullandığı tespit edildiğinde denetimli serbestlik kapsamında yargılanacağını biliyor. Risk gruplarında erken tanı ve tedavi uyguluyoruz. Madde kullanımının önlenmesiyle ilgili çalışmalarda, verilmek istenen mesajlarda çok dikkatli olunması gerekiyor. Burada kullanmayan kişilerin de aklında yer edinmesini, merak uyandırmasını sağlayacak mesajlardan uzak durulması, negatif yaklaşımlar yerine pozitif anlatımlarla ilerlenmesi gerekiyor.”
Tarhan: “Ebeveyn çocuğunun uyuşturucu kullandığını ancak 2 yıl sonra anlıyor!”
Ebeveynlerin çocuklarındaki uyuşturucu kullanımını ancak 2 yıl sonra anlayabildiğini belirten Tarhan, “Çocuk sürekli yalan söylüyorsa, ders performansında ciddi düşüşler yaşanıyorsa ve otokontrol mekanizması zayıfladığı için sıra dışı davranışlar, günlük yaşamında sürekli hatalar yapıyorsa bu durumdan şüphelenilmeli ve uzman yardımı alınmalıdır” dedi.
Bağımlılık ve Koronavirüs benzerliği
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, madde bağımlılığının insandaki etkisinin Korona virüsü ile aynı olduğunu belirterek “bağımlı bireylerde bağışıklık sistemi düştüğü için tıpkı virüslerden etkilenenlerde olduğu gibi hayatını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalırlar” dedi.
e-Haber Ajansı (e-ha)