Üçüncü Dünya Savaşı’na Türk Dünyası Nasıl Hazırlanmalı?
Savunma Bakanlığı ile Genel Kurmay Başkanlığı yapmış olan AK Parti Kayseri milletvekili Hulusi Akar'ın "3'cü Dünya Savaşı Hibrit olarak başlamıştır" sözleri "Türk Birliği ile Turan ve Türkçülük" akımlarında yankı buldu. Temelini Türkçülük ve Turancılıktan alan akımların üzerinden "yeni bir dünya düzeni" kurulabileceği tartışmalarını da kapalı kapılar ardında başlattı. Uzmanların, masaya yatırdığı konuların başında "Türkiye'de halk şimdilik üst düzeyde kalan bu kavramlara ve sancılı bir şekilde kurulması planlanan yeni dünya düzenine hazır mı?" Soruları geliyor. İsa Yusuf Alptekin Vakfı'nda düzenlenen bu tip toplantılardan birisini ben de Ege Time Dergisi için yazdım.
“Türk kimdir? Dünyada ki bütün Türkler, Türkiye’de mi yaşıyor? Orta Asya Türklerin Anayurdu ?” Gibi soruların cevabını pek çoğumuz doğru düzgün bilmiyoruz. Öte yandan ülkemizin resmi kimliği; “Türk, Türkiye ve Türkiyelilik” ile ilgili çok sık kullanılan “Turan, Türk Dünyası, Kızıl Elma, Türk Birliği, Turan Ordusu” gibi kavramların ise ne olduğu konusunda en ufak fikri olmayan milyonların yaşadığı bir ülkeyiz. Bu kavramlar, “sağ da milliyetçi” çizgide bulunan parti organlarınca bünyelerine alacakları kitlelere, dünya görüşlerine uygun eğitim amaçlı bilgiler verilir. Burada, kişinin algılama seviyesi veya bilgileri günlük hayata transfer edip edemeyeceği gibi teknik konulara dikkat edilmez. Ancak son aylarda Türkçü siyasi partiler ile vakıf ve derneklerin konusu haline gelen bu kavramların, günlük hayatımıza girmesi gerektiği konuşulur oldu.
Hatta pek çoğumuz birden bire “Türklük, Turan, Kızıl Elma” gibi kavramların neden önümüze geldiğini düşünebiliriz. Oysa herkesin, kendi dünya görüşüne göre içini doldurduğu bu kavramlar, durup dururken birden önümüze gelmedi.
Geçtiğimiz günler Genel Kurmay Başkanlığı ile Savunma Bakanlığı gibi görevlerde bulunan AK Parti Kayseri Milletvekili Hulusi Akar’ın Üçüncü Dünya Savaşı’nın hibrit ortamda başladığını açıklaması konunun özellikle akademik çevrelerde kapalı kapılar ardında tartışılmasına neden oldu. Ben de hafta sonu kendimi bu konunun tartışıldığı kapalı bir grubun içinde buldum. Pek çoğumuz gibi günlük hayatımızın ve yaşam alanlarımızın çok uzağında görüyordum savaşları. Bu toplantıda ise Türk dünyası, yeni konjonktür, olası bir Üçüncü Dünya Savaşı ile stres eşiğimiz gibi kavramlar tartışılıyordu. “Yediğim içtiğim bana kalsın” diyerek; duyduklarımı hem gazeteci hem de Tarih öğrencisi kimliğimle paylaşmak istedim.
İsa Yusuf Alptekin Vakfı’nca 15 günde bir sabah kahvaltısı eşliğinde yapılan Berceste Sohbetlerinin ikincisine geçtiğimiz pazar günü katıldım. Konuşmacı; İstanbul Üniversitesi Türkoloji Enstitüsü Tarih Kürsüsü Başkanı Doç.Dr. Ömer Kul idi. Bir ömrü, Türk dünyasını izlemeye adayan Ömer Kul hocamız “Yeni Dünya Düzenine Giden Süreçte Türkiye ve Türk Dünyası’nın Geleceğini” anlattı.
“HİBRİT SAVAŞ BENZETMESİ ÖNEMLİ”
Eskişehir’de “Üçüncü Dünya Savaşı bilinenlerin aksine hibrit olarak başladı” diyen Milli Savunma Eski Bakanı Hulusi Akar’ın sözlerinin öneminin altını çizdi Ömer Hoca: “Bu sözler ciddi. Önemli bir konuyu Hulusi Akar açıkladı. Burada bizim yapmamız gereken hazırlıklarımız var. Bunların neler olduğu ise belli” diyerek dikkat edilmesi gereken konuların altını çizdi:
“Savaşların Asya Pasifik merkezli olacağını düşünüyorum. Ancak büyük savaş öncesinde dünyada lokal küçük savaşlar yaptırılıyor. Bazen de büyük bir devlet küçük devlet ile savaştırılıyor. Ya da iç savaşlar oluyor. Yemen, İsrail – Filistin, Ukrayna – Rusya, Suriye örneklerinde olduğu gibi. Bu savaşa, hangi kutuptan baktığınız önemli. Hazırlığınızı da ona göre yapmanız gerekiyor. Batılıların gözünden Rusya, Çin ve İran bypass yapılmalı. Bunun için Rusya yorulmalı, Çin yalnızlaştırılmalı. İran ise büyük parçadan kopartılmalı. Her ne olursa olsun planlara göre de ayakta kalması istenilen ülkeler var. Türkiye’de, Rusya’da bu ülkeler arasındadır. Öte yandan Hulusi Akar’ın dikkat çektiği bir diğer önemli husus; Türkiye’nin yıllardır mücadele ettiği PKK terör konusu. Ne yazık ki bu artık kanıksandı. Her şehit geldiğinde sıradan tepkiler verilmeye başlandı. Bu dönemde “vekalet savaşları” dediğimiz terör konusu da dünya ülkelerinin gündeminde olmaya devam edecek görünüyor.”
“GEÇMİŞTEKİ SAVAŞLARDAN FARKI NEDİR?”
Büyük savaş öncesinde dünyanın şu an hazırlık sürecinde olduğunu düşünen Doç.Dr. Ömer Kul, geçmiş dönemler ile günümüzdeki farklılıkları da şu şekilde anlattı:
“Yeni Dünya Düzeninde geçmişte olduğu gibi net ittifaklar, toplu hareketler, müttefikler ve birbirine düşman taraflar yok. Proje temelli stratejik ortaklıklar ile işbirlikleri var. Amerika ile Türkiye birbirini sevmek zorunda değil. Ancak belli konularda işbirliği yaparak, ortak olmak zorunda. Ya da Rusya ile Türkiye veya başka ülkelerle kurulan ilişkilere buradan bakmak lazım. Buna göre ülkemizin de geçmişe göre stratejik değişikliklere gitmesi gerekiyor. Artık imkanlar kısıtlı, sahip olduğumuz kaynaklar ise çok değerli. Proje temelli stratejik ortaklıklarda elimizdeki kaynakları en doğru şekilde kullanabilmeliyiz. Bu dönemde vakit, kaynak ve insan gücü israfı yapamayız. İyi eğitimli ve o işi en doğru yapacak ekiplerle projeleri hayata geçirebilmeliyiz.”
YENİ DÜNYAYA HALK HAZIR MI?
Kul, “Yeni Dünya Düzenine” geçiş sırasında hali hazırda yaşanan veya yaşanması olası stres, basınç ile değişime Türk halkının yeterince dayanıklı olmadığını düşünüyor. Kul, “İnsanımız çok değişti. Geçmişte olduğu gibi ruhen sabırlı, fizikken güçlü değiliz. Özellikle stres eşiğimiz çok düştü. Bu süreçte stresimizi sağlık bir şekilde yönetebilmeliyiz. Öte yandan pek çok yeni kavramı da hayatımıza sokmamız gerekebilir. Örneğin; bu dönemde Türk Dünyası ile daha yakından ilişki kurulmalı, Turan Ordusu ve Türk Birliği’ni hayata geçirebilmeliyiz. Bunu belki tek başımıza başaramayabiliriz. Ama bu konuda ortaklık yapacağımız ülkeler olabilir. “Turan” bir ırkın adı değildir. Bir coğrafyanın adıdır. Turan coğrafyasını hayata geçirecek işbirlikleri yapabilecek birikimi ve alt yapıyı kurmalıyız. O zaman Macaristan ve Ukrayna’nın da dahil olduğu Turan Coğrafyasının çok güçlendiğine şahit oluruz.” dedi.
MİLLİYETÇİ SÖYLEMLERİN ANLAMINI BİLİYOR MUYUZ?
İstanbul Üniversitesi öğretim görevlilerinden Doç.Dr. Ömer Kul’un yeni dünya düzeni ile hali hazırda gerçekleşen Hibrit Savaşlarda Türkiye’nin elini güçlendireceğini düşündüğü Türk Dünyası’na yönelik bir dizi hayata geçirilmeyi bekleyen konular var.
Bu noktada ise “Ülke olarak bu kavramların anlamını ne kadar biliyoruz? En önemlisi Türkiye’de yaşayanların anlatıldığı ve “Anadolu Türklüğü” olarak adlandırılan konuların içi dolduruldu mu?” Soruları hemen akla geliyor. Bunlara doğru cevaplar verebilmek için yukarıda bahsettiğimiz milliyetçi ve ülkücü sağ siyasilerin benimsediği kavramların içlerinin doldurulması gerekiyor. Aksi takdirde yeni sürece doğru ve güçlü bir şekilde uyum kurulamayacağı gerçeği de ortada duruyor.
MİLLİYETÇİ KAVRAMLARIN ANLAMINI BİLİYOR MUYUZ?
O halde vakit kaybetmeden “milliyetçi söylemler” olarak bilinen; buna karşılık Türk halkının çoğunluğuna yabancı temel kavramların anlamlarını açıklayalım:
Ömer Kul hocanın “Bir ırkın değil bir coğrafyanın adıdır” dediği Turan pek çok ülkücü ve Türkçü için ulaşılacak Kızıl Elma’nın sembolü gibi görülür. Oysa Turan içine Macaristan, Arnavutluk, Ukrayna, Çin, Kafkaslar ile Orta Asya (Avrasya) dediğimiz Türkistan bölgesini ve Anadolu’yu hatta İran’ın bir bölümünü de içine alan geniş bir coğrafyadır.
Turan Birliği ve Ordusu Kuruldu mu? Ocak 2013 tarihinde Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de uluslararası resmi bir örgüt olarak Turan Ordusu kuruldu. Türkiye, Azerbaycan, Kırgızistan ve Moğolistan kurucu üyeleridir. Ankara’nın çabalarıyla 3 Ekim 2009’da Nahcivan’da imzalanan Nahcivan Anlaşması ile Turan Birliği’nin temelleri daha önceden atılmıştı. Birliğin kurucu üyeleri Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye’dir.
Türk Kimdir? Prof.Dr. Faruk Sümer’e göre Turan coğrafyasında yaşayanların İslamiyet’i kabul ettikten sonraki ulusal adlarıdır. Ancak ön Türklere ait olduğu düşünülen kurganlarda ve yazıtlarda “Türk kimliğini” anlatan kelimelere rastlanır. Gök Tanrı ve Şaman inancındaki Türker’de tek tanrılı din kimlik olmuştur. İslamiyet’i kabul eden Türkler, ulusal kimliğini muhafaza ederken, Gagavuzlar ile Çuvaşlar dışındaki Hristiyan Türklerin içinde bulundukları milletlerin arasında eridikleri gözlemlenir. Museviliğe geçen ve Aşkenaz Yahudi grupları arasında yer alan Hazar – Karay Türklerinin de Siyonizm içinde hızla eridiği iddia edilir. Bugün Rusya’da ve Türkiye’de çok az sayıda Musevi inancında Karay Türkü yaşamaktadır.
Türkiye’de Türkçülük Kuramını Kimler Oluşturdu? Macaristan’da Turan düşüncesi, Orhun Yazıtlarının Vilhelm Thomsen tarafından çevrilmesi ve Macar Türkolog Arminius Vambery gibi birçok tarihçinin Türk tarihi ve kökeni hakkında bilgiler vermesiyle Turancılığın temelleri atılmıştır.
Avrupa’yla eş zamanlı olarak Osmanlı’da (Türkiye’de) milliyetçilik akımları gelişti. İlk dönemin en önemli Türkçüleri arasında Ziya Gökalp, Hamdullah Suphi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Edebiyatta ise Ömer Seyfettin akla gelen isimler. İdil Ural Altay’dan (Rusya) Türkiye’ye sürgün gelen Yusuf Akçura, İsmail Gaspralı, Abdülkadir İnan, Sadri Maksudi Arsal, Zeki Velidi Togan.
Türkçülüğün günümüzde de canlı kalmasını sağlayanlar arasında Nihal Atsız, Seyyid Arvasi, Oğuz Türkkan, Muhsin Yazıcıoğlu, Alparslan Türkeş, Devlet Bahçeli gibi isimler görülmektedir.
Nurten Ertul