Röportajlar

‘Ana Kuzu’ları Bu Peynirle Daha Sağlıklı Büyüyor

Başarılı bir kadın girişimci örneği sergileyerek Miralem Peynirlerini markalaştıran Canan Urhan ile samimi ve eğlenceli bir sohbet yaptık. Kendine olan inancını yitirmeden başarı merdivenlerini tek tek tırmanan Canan Urhan, bize anne hassasiyetiyle ürettiği peynirlerin hikayesini ve Miralem markasının oluşum sürecini anlattı. Miralem peynirlerinin en gözdesi ise “Ana Kuzusu”. Çünkü bebek ve çocuklar için üretilen peynirde tuz ve katkı maddesi yok.

Herkesin bir hikayesi vardır? Canan Urhan’ın hikayesi nedir?

1964 yılında İzmir’de doğdum. Çok küçük yaşta evlilik yaptım, eşimle evliliğimiz sevgi ve aşka dayanıyor. Uzun yıllar flörttük ve birbirimizi uzun süre beklemiştik. Oğlum Yarkın doğduğunda 23 yaşındaydım. Evimde vakit geçirmek, komşularıma gitmek, kahve keyfi yapmak, çeşit çeşit yemek yapmak bana mutluluk veriyordu. Oğlumun Fransa’ya gitmesiyle benim de hayatım değişti.

“PEYNİR YAPIMINI ÇIRAKLIKTAN ÖĞRENDİM”

Fransa ve Türkiye’de bilinen bir markasınız. Bize bu başarı yolculuğunu anlatabilir misiniz?

Babam hep “çıraklığı bilmezsen ustalığı da bilemezsin” derdi. Ben de peynir üretiminin her aşamasını kendim yaptım. Çok emek harcadım, yorulduğum günler oldu fakat bu işi mutfağında öğrendim. 15 yıl önce oğlum Yarkın, üniversite öğrenimi için Fransa’ya gittiğinde onu ziyarete gittim. Her annenin yapmak isteyeceği gibi Türk yemeklerinden yapmak için alışverişe çıktım. Fakat dil sorunu yaşadığım için elim boş döndüm. Bu olay inanılmaz derece beni üzdü. İzmir’de döndüğümde bir karar aldım ve Fransız Kültür Merkezi’nde Fransızca kursuna gittim. Daha sonra Fransa’ya gidişlerimi sıklaştırdım, orada dil eğitimlerine katıldım ve Fransızcamı geliştirdim. Fransa’da geçirdiğim 7-8 yıl boyunca peynir yapımıyla ilgili tüm eğitimlere katıldım. Fransa’da arkadaşım Carol’un da desteği ile peynir yapımının tüm inceliklerini öğrendim. Gözlemlerimle birlikte eğitimimi de harmanlayarak peynirlerimi Menemenin Emiralem köyünde bulunan çiftlik evimizde yapmaya başladım. 2008’de ise Miralem’i kurdum. Bir süre de amatörce peynir yapmaya devam ettim. İşimi daha profesyonel yapmaya karar verdiğimde tekrar Fransa’ya gittim oradaki mandıralarda stajlar yaptım, fabrikaları ziyaret ederek peynir yapım tekniklerini gözlemledim. 2015’te ise gerekli üretim izinlerini aldım ve yola çıktık.

“TÜRK PEYNİRİ ÜRETİYORUM”

Peynir üretim tekniklerini Fransa’da öğrendiniz. Ürettiğiniz peynirlere Fransız peyniri diyebilir miyiz?

Peynir üretiminde Fransız tekniklerini kullanıyorum fakat Fransız peyniri yapıyorum diyemem. Bunu dersem ülkeme haksızlık yapmış olurum. Çünkü bu topraklarda, burada yetişen keçilerin sütünden üretiyorum. Bir yandan Fransızlara da haksızlık yapmak istemem. Yaptığım peynirler taklit değil. Fransız ve Türk usulünü kendi tekniklerimle harmanlayarak yapıyorum. Peynirleri tadan Erzumlu bir kadın, annesinin yaptığı peynire benzetirken, bir Fransız da kendi topraklarında yapılan peynire benzetiyor. Peynirlerimi en çok beğenenler yine İzmir’de yaşayan Fransızlar.

“PEYNİRİLEİRMİN İSMİ ÖZ TÜRKÇE”

‘Miralem’ adı nereden geldi?

Üretim atölyemizin olduğu köyün adı ‘Emiralem’. Bu köyün asıl ismi ‘Miralem’ ve anlamı ‘Sancak Beyi’. Sonradan ismi değişiyor ve ‘Emiralem’ oluyor. Avrupa’da her peynir üretildiği yerin adını alıyor. Ben de bu köyün ismini vermem gerektiğini düşündüm.

Peynirlerinizin ismini nasıl belirlediniz?

Ürettiğimiz peynirlerinin hepsinin kendine has ismi var. İlk çıkardığım ürünün adı ‘Canrûba’dır. Anlamı ise gönül çelen, hoşa gidendir. Marka ismi Osmanlıca olduğu için peynir isimlerinin de özellikle öz Türkçe olmasını istedim. Daha sonra çıkardığımız peynirin üzerinde karabiber olması nedeniyle ‘Tarzı Siyah’ adını uygun gördük. Piramit şeklinde olan ‘Aşiran’ peynirimizin adı çok özel bir durumla ortaya çıktı. Peynirin adını düşünürken bir anda radyoda Sertap Erener’in ‘Lal’ şarkısı çalmaya başladı. Sertap Erener şarkıyı söylerken, ‘Ağlasa nihavend acemaşiran’ dedi ve peynirimizin adı konuldu. Ardından ‘Endamı Nur’ adıyla, Türk peyniri sevenlerin damağına uygun olarak ürettiğimiz peyniri yaptık. Eşimin yönlendirmesiyle diğer bir peynirimiz çıktı. Adını ‘Ana Kuzusu’ koyduk. Daha da peynir çeşitleri

çıkaracağız. Yolda bir peynirimiz daha var. Henüz adı yok ama Avrupa’daki gibi daha yumuşak kıvamlı, yoğun aromalı olacak fakat Miraleme özgü tekniklerle yapılmış bir şekilde çok yakında satışa çıkacak.

‘KUZULAR’ İÇİN KATKISIZ ‘ANA KUZUSU’

‘Ana Kuzusu’nun hikayesini anlatabilir misiniz?

 ‘Ana Kuzusu’nun isim babası eşim. Bebek ve çocuk gıdalarının paketinde ‘çocuklar içindir’ gibi bir ibare yazmanız yasak. Biz de ürünümüzün ismi okuduğunda bunun bebekler için olduğunu anlamalarını sağlamak için çağrışım yöntemini kullandık ve adını ‘Ana Kuzusu’ koyduk. ‘Ana Kuzusu’ için en gözde peynirim diyebilirim. Çünkü çocuklar için sağlıklı olmayan birçok ürün üretiliyor. Çocuklarımız bizim geleceğimiz ve onlar her şeyin en iyisini hak ediyor. ‘Ana Kuzusu’, bebek ve çocuklar için ürettiğimiz tuzsuz ve katkısız bir peynir. Aynı zamanda doktorların da tavsiye etti bir marka olduk. Çünkü, birkaç doktor beni arayarak peynirimizin değerlerini istediler ve tuzsuz ve katkısız olduğunu belirlediler. Ebeveynler gönül rahatlığıyla ‘Ana Kuzusu’nu çocuklarına yedirebilirler.

Ekip arkadaşlarınızdan da bahsedebilir misiniz?

Ben ve ablam dediğim görümcemle birlikte 5 kadından oluşan bir ekibiz. Birlikte çalıştığımız kadın arkadaşlarımız Emiralem köyünden. Miralem markasını hep beraber büyütüyoruz ve bu başarıyı daha da yukarılara taşıyacağız.

Miralem Peynirleri’ne nasıl ulaşabiliriz?

Peynirlerimin İzmir’de çok tanınmadığını bildiğim için cumartesi günleri Urla’da ‘Üretici Kadın Pazarı’na gidiyorum. Pazarda küçük bir standım var. Peynirlerimi sevebilecek herkese tadım ve çevresinde kendimize taban oluşturduk. İzmir’de çok tanınmıyorduk ama yavaş yavaş bunu aşıyoruz. Birçok restoran da bizim peynirlerimizi kullanıyor ve müşterilerimiz sitemiz üzerinden de alışveriş yapma imkanına sahip oluyorlar. Market zincirlerinde de satışlarımız var. Macro Center’ın Mavişehir mağazasında da bulunuyor.

“MİSAFİRLERİME İKRAM ETMEDİĞİM ÜRÜNLERİ KİMSEYE VERMEM”

Peynirlerinizi alan kişilerden geri dönüş alıyor musunuz?

Peynirlerim benim çocuğum gibi, severek üretiyorum. Ve çok da severek yenilsin istiyorum. Temiz ve titizlikle peynirlerimizi üretiyoruz. Müşterilerimle her daim ilgileniyorum. Onlara ulaşıyorum ve ne tarz peynir seviyorlarsa seçimleri konusunda yardımcı oluyorum. Sonrasında ise onları tekrar arayarak, beğenip beğenmediklerini soruyorum. Şimdiye kadar hiç bir sorunla karşılaşmadık. Hep söylediğim gibi misafirlerime ikram etmeyeceğim hiçbir ürünü müşterilerime vermem. Hepimiz misafirlerimiz için en güzel sofraları hazırlamak isteriz, şeklini beğenmediğimiz hiçbir yiyeceği sofraya koymayız. Aslında ben bu işe anne hassasiyetiyle girdim. Biz anneyiz ve ürünümüzü kendi çocuk ya da sevdiklerimiz yiyecek gibi üretiyoruz. Ürettiğimiz ürünlerin içinde katkı maddesi yok. Yüzde 100 keçi sütünden yapılıyor. 

Son olarak gençlere ve kadınlara tavsiyeniz nedir?

Üniversitede düzenlenen bir panelde öğrencilerle bir araya gelmiştim ve onlara tavsiyem sevdikleri işleri yapmaları oldu. İnsanlar sevdikleri ile zaman geçirdiğinde saatleri önemsemezler. Bu iş hayatı için de geçerlidir. Sevdiğiniz işi yaparsanız mutlu olursunuz. Kadınlarımız için ise sorun daha başka. Ev hanımları için gizli işsiz deniyor ama gizli işçi demek daha uygun. Evde verdikleri emek yadsınamaz. Kadınlarımızda çok ciddi bir şekilde üretme potansiyeli var. Bunu ortaya koymaları gerekir.

Etiketler
Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu
Kapalı