Yazı Yazmak
Yazı yazmak, hayatımızdaki en basit terapi yöntemlerinden biri olsa gerek. Çoğumuzun farkına bile varmadığı…
İki sene önce katıldığım bir yazı atölyesinde 6 dakikalık hikayelerden bahsetmişti hocamız. Elinde bulunan ekli eksiz kelimelerden oluşan kartları göstererek bir tanesini seçmemizi ama üstünde yazana bakmamamızı söylemişti. Kural basitti. Hoca 6 dakika sonra bitecek kronometreyi çalıştırdığı anda bakmalıydık elimizde tuttuğumuz kartların üstünde yazan yazıya ve süre başladıktan sonra hiç durmadan anlamlı anlamsız ne aklımıza geliyorsa durmamacasına yazmalıydık. Tek kural düşünmeden yazmaktı, sadece yazmak…
Ne yapmaya çalıştığımızı anlamadan hocanın başlayın cümlesiyle elimde tuttuğum karta baktım. “İçinden” yazıyordu. Bir diğer arkadaşımda “Zil”, ötekinde “Yüzmeye” yazdığını öğrendim daha sonra. Başladım yazmaya herkes gibi, ne yazdığımı hatırlamadan, planlamadan, anlamadan. Süre bitip de birbirimize hikayelerimizi okuduğumuzda o gün ilk defa tanışmış kişiler olarak çok şey öğrenmiştik biranda hakkımızda. Çünkü herkes farkında olmadan bilinçaltında gizli olan gerçek hislerini, beklentilerini, üzüntülerini, mutluluklarını paylaşmıştı yazdıklarında. Kimini başka birinin ağzından kimisini birebir kendi sözleriyle. Okunan hikayeler sonrası birinin eşi ile arasındaki sıkıntılı süreci, diğerinin hayata gelme amacını aradığını, bir diğerinin boşanmanın etkisinden çıkamadığını, diğerinin ise spora düşkünlüğünü öğrenmiştik. Tarifi olmayan ilginç bir duygu kaplamıştı içimizi. Sanki topluluğun önünde çıplak kalmışız gibi bir his…
İlerleyen haftalarda bir kursiyerin artık hikâye yazmak istemiyorum, çünkü sürekli kendimi anlatıyorum diye hayıflandığını hatırlıyorum. Bense içimdeki korkuları, kaygıları, karamsarlıkları, beklentileri kâğıda döktükçe huzur bulmaya başlamıştım. Hocamıza bu işin terapiye benzediğini söylediğimde başıyla beni onaylar bir hareket yaparak “Aynen öyle Bediz Hanım. Yazmak bir nev’i terapidir. Ne zaman içinizdekileri tüm içtenliğinizle dökersiniz kâğıda işte ondan sonra başlarsınız yeni karakterler yaratmaya ve tüm yazarlar her ne kadar hayali karakterler yaratsa da kendi hayatlarından kesitleri, kişileri, bakış açılarını yansıtır aslında yazdıkları kitaplarda” diye eklemişti.
On beş yaşımda günlük tutarak başladığım yazı hayatımın sıkıntılı ve duygusal dönemlerde terapi görevi göreceğini seneler sonra öğrenecektim.