Mutluluk Amaç mıdır ?
Çevremizdeki bir çok insana amacının ne olduğunu sorduğumuzda ; iyi bir iş sahibi , çok para , mutlu olmak yanıtlarını duyarız. Yaşamda mutlu olmak ifadesini bir çok yerde duyarız. Genel bir yargı olarak hayatın amacının mutlu olmak ve mutluluğa ulaşmak olduğu , deyim yerindeyse bir saplantı haline gelmiştir.
Günümüz tüketim toplumunda mutlu olmak için çılgınca bir alışveriş hastalığı yaşanmaktadır. En son çıkan cep telefonları , arabalar , elbiseler ,takılar vs. hazcılık anlayışıyla , mutluluk arayışındaki bireyler tarafından hemen alınıyor.18. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan kapitalist ekonomik anlayışındaki iktisat , mutluluğun kaynağını insanların tüketim yoluyla elde ettikleri tatmin ya da haz duygusunda bulur . Birey ne kadar çok tüketirse , o kadar haz duyacaktır . Bireyin temel hedefi , nasıl olursa olsun hazza ulaşmaktır.
Toplumda her bireyin yaşamda hedef ve amaçları varıdır. Birey bu hedef ve amaçlarına emeğiyle ulaştığında mutlu olması gayet doğaldır. Ayrıca yaşamdaki insanların eylemlerinin ve davranışlarının bir sonucu olarak mutlu veya mutsuz olurlar . Bu bağlamda mutluluk, eylem ve davranışların neticesinde elde dilen bir sonuç veya çıktı olarak tanımlanabilir.Ancak yaşamda bunlar dışında da fizyolojik , duygusal ihtiyaçlar doyurulduğunda mutlu oluruz.
Beyinin fizyolojik ve duygusal ihtiyaçlarının uyarılması sonucunda dopamin , seratonin , oksitosin gibi mutluluk hormonları bireyin haz almasına neden olur.Uyarıcı dürtüler ortadan kalktığında bu hormonlar eski seviyesine döner .Bir sonraki benzer uyarıcı eşik değerini geçemediğinden dolayı mutluluk hormonu salgısında yeterli düzeye ulaşamaz . Bu olay acıya zamanla alışmakla benzer bir etkiye benzer.Uyaranın şiddetini arttırmak örneğin son model cep telefonu , araba almak haz hormonları salgısını artırır.
Mutlu olmayı kendine hedef haline getiren insanlar daha çok kazanmak için yaşamda mücadele eder çalışır. Geriye dönüp baktığında kaybolmuş yıllar , zaman içinde harcanan enerji ve yaşayamadığı anlardır. Zamanı geri getirmezsiniz , yaşamını hele hiç.
Mutluluk bireyin isteklerine ,arzularına ulaşmada diyebiliriz . Zihinsel ve duygusal olarak bir yeterlilik durumudur . Bunlar için beklentilerinizi ortaya koyarken, kişisel amaçlar ile karıştırmadan yaşadığınız her anda beklentilerinizi küçük tutun. Beklentilerinizi pozitif olarak belirleyerek elde ettiğiniz çıktılardan mutluluk duygusunu elde etmeniz mümkün olacaktır. Yaşam yalnız beklenti içinde olmak değildir, başkalarının da beklentileri olduğunu düşünmektir. İnsan yaşamında mutlu ettikçe mutlu olma şansınızı yakalayacaktır.
İçsel mutluluk (iç huzur) , dışsal uyarıcılardan daha da önemlidir ve kendi özünü tanımakla ilişkili bir durumdur. Bireyi negatif etkileyen dışssal unsurlar ile olan ilişkilerinizi nasıl yönetip değerlendireceğiniz tecrübe ve beklentileriniz ile alakalıdır. İçsel huzurunu yakalayamayan kişiler başarısızlıkla karşılaşır. Bireyin bilincini geliştirmesiyle erdemli insan olarak , yardımsever , şefkatli , hoşgörülü davranarak çevrenizdekileri mutlu edebileceğiniz gibi sizde mutlu eder.
Anlık hazlar peşinde koşarak , zengin olma kaygısıyla mücadele ederek , makam , mevki sahibi olmak için çabalayarak yalnızca zamanınızı kaybedersiniz . Beklentilerinizi yüksek tutarak daha çok mutluluk peşinde koşmak , daha az mutlu olmanıza neden olur. Oysaki hayat bunlar için çok kısa , öncelikle benliğinin , özünü keşfetmesine odaklan (bilincinin varlığını ) ve gerçek mutluluk bireyin kendisini tanımasıdır. Her zaman beklentilerini , amaçlarını kapasitene göre analiz ederek değerlendir.Benim seni mutlu edebilme ihtimalinin mücadelesi değildir bu , benin varlığımın özünü tanıyıp , zamanın edilgenliğinde geliştirerek oluşan bu bilincin erdemli yürüyüşünün sonucudur .
Yazımı Mevlana’nın güzel bir cümlesiyle sonlandırıyorum . “Bil ki mutluluk ve lezzet içtedir, dışta değil. Mutluluğu köşk ve kulelere sahip olmakta arayanlar aptaldır.”