SUUDİ ARABİSTAN’DA “ZORAKİ” TATİL
![](https://egetime.com/wp-content/uploads/2025/02/2dd7e040-aa01-4b8b-8abe-766fa5e4179b-780x405.jpeg)
Merhabalar, nerde kalmıştık. Hiç beklemediğimiz bir şekilde Suudi Arabistanda, ismini, varlığını yeni öğrendiğimiz Dammam’da, havaalanında kalakalmıştık değil mi? Devam edeyim.
Arzu da ben de çok seyahat eden insanlarız ve ilk kez böyle bir saçmalıkla karşı karşıya kalmıştık. Ve Hindistan uçağına binemeyince haliyle diğer uçaklarımızı da kaçırmış oluyorduk. Şaşkın, uykusuz, olanlara anlam veremez bir halde dolanırken Starbucks gördük. İnternet buluruz ümidiyle gittik, neyseki yanılmamıştık. İnternete girdik. Ve o gün orada Dammam’da kalmaya, biraz uyuyup sonra ne yapmak istediğimize karar vermeye karar verdik. İkimiz birden otel aramaya başladık ve çok geçmeden bir otel ayarladık. Ne ilginç ki transit vizesi yerine bizi turist vizesi ile ülkeye aldıklarında, havaalanından dışarı çıkacağımız aklımızın ucundan bile geçmemişti. Ve işte şimdi Suudi Arabistan’a adım atıyorduk.
Dışarıda sıra sıra bekleyen türbe yeşili taksilerden birine bindik, Uber’in varlığından habersiz. Bu arada olur da yolunuz S.Arabistan’a düşerse Uber kullanın. Yeşil taksilere göre çok çok ucuz. Hem de son model, yepyeni kocaman, konforlu arabalar ile geliyorlar. Neyse saat 5 falan olmuştu sanırım, hava daha aydınlanmamıştı. Karanlıkta çölün ortasında yaşadığımız şok ile gidiyorduk.
Otelimize vardığımızda bizi tek kelime İngilizce bilmeyen bir görevli karşıladı. “Google Çeviri” sağolsun, onun sayesinde anlaşabildik ve saat sabahın 6’sı olmasına rağmen bize oda verdiler. Odaya çıkar çıkmaz yattık. Arzu hemen uykuya daldı ama ben uyuyamıyordum. Gözlerimi kapatır kapatmaz kendimi bir kabusun içinde gibi hissediyordum. Gözlerimi açtığımda kendimi Baliye gidecek uçakta bulacağımı umut ediyordum ama maalesef Arabistan’da bir otel odasındaydım. Ne kadar zaman sonra uyudum bilmiyorum ama birkaç kez uyuyup uyandım ve en son saat 13’de kalktım. Baktım Arzu da uyanmış. Kalkıp hazırlandık. Ve dedik ki hayat bize limon verdiyse, biz de bunu değerlendirip limonata yapalım.
Zoraki de olsa tatildeydik. Biraz araştırma yapıp şehri görmeye, dışarıya çıktık. Çıkmadan önce de resepsiyonda çarşafı ile çalışan ve İngilizce anlayan bir kız vardı. Şeriat’in hakim olduğu bir ülkede olduğumuz ve sorun yaşamak istemediğimiz için ona sorduk; saçlarımız açık, tişörtle falan gezebilir miyiz diye? Cevap evetti.
Dammam deniz kıyısında bir şehirdi. Biz de deniz kenarında yürüyüş yapmaya, şehri keşfetmeye karar verdik. Hava da güzeldi ama sıcak değildi. 17-18 derece falandı. Halbuki Arabistan’ın daha sıcak olacağını tahmin ediyordum.
Neyse LA’yi andıran geniş kocaman yollardan geçip deniz kenarına ulaştık. İlk dikkatimizi çeken siyah çarşaflı ve peçeli kadınlar oldu. Kimisi eşleriyle, ailesi ve çocukları ile, kimisi arkadaşları ile deniz kenarında ya da çimenlerin üzerine oturmuş piknik yapıyorlardı. Kıyı boyunca durum böyleydi. Bir de ezan okunduktan sonra, bir çok insan açık havada, oldukları yerde namaz kılıyorlardı. Bu bana oldukça ilginç geldi.
Neyse epey yürüdük ama bir tane cafe ya da restauranta rastlayamadık. Tam o sırada başka zaman kapısından içeri girmediğimiz McDonalds’ı görünce hazine bulmuş gibi sevindik. Kahvaltımızı orada yaptık.
Sonra biraz daha yürüyüş yaptık ama hala restaurant ya da cafeye rastlayamamıştık.
Tam bu sırada bizim gibi turist oldukları çok belli, iki kızla karşılaştık. Onlar da bizi görünce şaşırdılar. Hosteslermiş, dolayısıyla onların burada olması normaldi ama bizim ne işimiz vardı?
Güneş batmak üzereydi artık. Martıların yerine kargalar bağırıp, uçuşuyorlardı kızıllaşan gökyüzünde. Denizin üzerine her zamanki güzelliği ile yansıyan güneş ve çekildiğimiz fotolar Dammamdaki en güzel anlarımız oldu diyebilirim.
Bu arada otelimize dönmeden önce bir şeyler yiyelim istiyorduk ama dediğim gibi bir yer bulamamıştık. Yolda karşılaştığımız birinden yakında bir alış veriş merkezi olduğunu öğrenmiş ve orada bir şeyler yemeye karar vermiştik. Alışveriş merkezine giderken, üst geçitten geçiyorduk ve burada bize oldukça kibar ve ürkekçe yaklaşan Hintli çocuğun bize sorduğu soruyu buraya yazmayacağım ama tatilimizin en trajikomik hatırası olarak yerini aldığını söyleyebilirim.
Neyse alış merkezine vardığımızda şaşırdım. Gördüğüm en boş ve en sakin alış veriş merkeziydi diyebilirim. Ve orada da yiyecek bir şeyler bulmakta zorlandık doğrusu.
Otelimize döndüğümüzde hemen internete sarıldık ve nereye gidebiliriz diye araştırmaya başladık. Bu şehirde bir gün daha kalmak işkence gibi olacaktı.
Bir sonraki durağımız bir sonraki yazımda. Görüşmek üzere.