DEĞER KATMAK

Kimi zaman davranışlarımızla,
Kimi zaman söylediklerimizle,
Kimi zaman sustuklarımızla, değer katarız hayata ve hayatımızdakilere…
Kimi zaman kapıyı çalan olduğumuz bilindiği halde, içerden kapı açılmazken, kimi zaman kapıyı çalmaya bile gerek kalmadan, gelen biz olduğumuz anlaşılıp, kapı açılır bize…
Hadi o halde kahve tadında öykümüzü okuyalım.
Uzakdoğu’da bir budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli olan incelik; anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti. Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden kapıda herhangi bir tokmak, zil veya çan yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki budist, kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra söz’süz konuşmaları başladı. Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu. Budist bir süre kayboldu, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yabancıya uzattı. Bu, yeni bir aracıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti. Yabancı tapınağın bahçesine döndü, aldığı bir gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı. İçerdeki budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman ihtiyaç vardı.
İnsanlar iletişim kurmak için doğal ve yapay olmak üzere bir çok araç geliştirmiştir. Fakat sözsüz iletişim, konuşulan dilin dışında, jestler, mimikler ya da diğer dilsel olmayan işaretler aracılığıyla ifade edilen iletim biçimlerini kapsar. Günlük iletişimin önemli bir kısmı sözsüz iletişime dayanır. Sözsüz iletişimde bilginin iletimi kültüre bağlı değişiklikler gösterdiği gibi, cinsiyete bağlı olarak da değişebilir.
Sonuç olarak aslolan iletişimdir. Geri kalanı ise sadece şekilden ibarettir….sevgimle.
Uzm.psk.Emine Çiçek



