Doğru ve Yanlış
Doğduktan bir süre sonra duyularımızı kullanmaya, ardından organlarımızı en sonunda da aklımızı kullanmaya başlıyoruz.
Aklımızı kullanma aşamasına geçene kadar bizden önce aklı olanların bize öğrettikleriyle yıllar boyu yaşayıp gidiyoruz. Türk toplumu olarak da hamurumuz buna çok yatkın. Çevre baskısının, toplumsal yargıların yoğun olduğu ülkelerde kişilerin kendilerini sorgulama süreçleri biraz geç başlıyor diğer ülkelere nazaran. Hatta ve hatta hayatında hiç sorgulama yapmadan öteki boyuta geçen insan sayısı da hatırı sayılır çoğunlukta olabiliyor bu tarz toplumlarda.
Kendini, hayatı, tanıdıklarını, amaçlarını, hedeflerini, konumunu, doğruyu, yanlışı sorgulamaya başlayan insan ilk önce gerçeklerle yüzleşmeye başlıyor. İşte bu ilk aşama! Sancılı bir süreç oluyor ilk başta. Görmek istemediklerini görüp, duymak istemediklerini duyabiliyor yüzleşmeye açık insan.
Yüzleştikçe kendisine yanlış yapıldığını farkediyor senelerce. Artık buna izin vermeyeceğim diye gardını alıyor. Sonra kendi yaptığı yanlışları görüyor. Çevresindeki yanlış insanları ayıklayıp, doğru insanları hayatına sokuyor. Doğru insan gibi davranmaya başlıyor. Kendince doğru davranışlarda bulunuyor. Yanlış bir insan olmamak için çaba sarfediyor ki bir daha aynı tecrübeleri yaşamasın.
Bu seviye, kişide ciddi bir tatmin sağlıyor. Doğruyu yanlışı ayırt edebildiğini, kendi doğrularına göre yeni bir yaşam tarzı çizdiğini düşünüyor önceleri.
Taaa ki bir üst level’a çıkana kadar. Bir bakıyor; doğru diye nitelendirdiği kişiler yanlış yaparken, yanlış diye nitelendirdiği kişiler de kendince doğru davranıyor. Bu durumda doğru ile yanlışı sorgulamaya başlıyor. Doğru nedir? Yanlış nedir? Kime göre doğru? Kime göre yanlış? İnsan olarak yaratıldıysak, kusursuz değilsek hata yapmanın ya da yapmamanın doğru ve yanlış olarak nitelendirilmesindeki gereksizliği farkına varıyor.
Bakış açını değiştirdiğinde ya da empati yapabildiğinde aslında herkesin haklı olduğunu, yanlış denen şeyin diğer kişinin tarafından bakıldığında doğru olduğunu algılıyor. İnsan farkındalığının en üst mertebesine doğru yol alan bir seviyeye geçiyor kişi. Kabul’e. İnsanları, olayları olduğu gibi kabul edip, istemediği olaylarla karşılaştığında “Bu olay bana ne öğretmeye çalışıyor?” diye sorarak daha da üst level’a atlamak için çaba sarfediyor.
Peki sizce Nedir doğru? Nedir yanlış? Yanlış davranmak size ne kaybettirir? Buna kim karar veriyor? İçinizden geçtiği gibi davranabiliyor musunuz, tüm yargılamalardan kaçıp? Hiç düşündünüz mü?