Aylin Güney, modern tarzda yazılmış ilk romanı TEYEL ile okur karşısında
Ege’de küçük bir şehirde yaşayan üniversite mezunu, evli, çocuklu ve yaşadığı yere uyum sağlayamamış Serap, kendine oluşturduğu kilerden bozma kütüphanesinde turuncu renkli kişisel gelişim kitabına başlar. Ardından da Serap’ın okuduğu metin canlanır ve 7 ayrı karakter kendini bu kitabın bölümlerini fark ya da inkâr ederek okurken bulur. Böylece Serap’ın hayali mi yoksa gerçekte mi olduğu iç içe geçen bir kurguda, 7 farklı karakter, 7 farklı yaşamı aynı kitabın karakteri olarak yaşamaya başlar.
Edebiyat dünyasında daha önce öyküleriyle yer alan Aylin Güney, bu kez modern tarzda yazılmış ilk romanı TEYEL ile okurun karşısında. Seçkin kitap zincirleri ve online satıştaki yerini alan Teyel, okurlardan hayli ilgi gördü. Dağhan Külegeç Yayınları etiketiyle Hakan Akdoğan’ın Genel Yayın Yönetmeliği’nde yayınlanan Teyel, dünyayı anlamak için başvurulan kişisel gelişim kitapları üzerinden insanların iç dünyasını anlatan çok katmanlı bir roman.
Teyel, Kütahya’da yaşam süren Serap’ın hikayesiyle başlıyor. Mütevazı kitaplığında okuma ve yazmaya kendini veren Serap, sadece kendine ayırdığı bu dünyada turuncu renkli bir kişisel gelişim kitabını okumaya başlar ve bizleri Aylin Güney’in Teyel adlı metni ile tanıştırır. Kendisiyle ilgili keşifler yapan yetişkin bir erkek, konuşmadığı babasının cenazesi için gittiği huzurevinden dönen öğretim görevlisi, erkeklerle arasına keskin mesafe koyan bir edebiyat öğretmeni, ceza sebebiyle kitap okuyan liseli, küçük çocuğunu ve eşini eski aşkı için terk eden genç bir adam, gece İstanbul sokaklarında seyyar arabasıyla nohut pilav satan bir başkası ile uzun yol kamyon şoförü ve sevgilisinin yolları, Serap’ın okuduğu kişisel gelişim kitabında birleşir. Birbirine alt metinlerle bağlı olan karakterler, bu modern roman Teyel’in sürpriz final bölümüyle bir araya gelir.
Kişisel gelişim kitaplarının popülerliği üzerinden, okurlara yaptığı olumlu ve olumsuz etkilerin Aylin Güney’in yarattığı kurgu ile hikayelerin birbirine teyel ipliği ile bağlandığı roman, Türk edebiyatının yeni nitelikli modern metinleri arasında yer alıyor. Teyel’deki karakterlerin hepsi, göründükleri kişiler olmanın yanında olmak istedikleri kişinin hayatı için de verdikleri mücadeleden geri durmadıklarını okura gösteriyor. Bir ilk roman olmasına karşın, karakter yaratımı ve olay örgüsü başarısıyla Aylin Güney, edebiyat dünyasında uzun süre kalıcı olacağının işaretini de Teyel ile vermiş oluyor.
Geçtiğimiz yıl Oyuncu Dağhan Külegeç ve annesi Yazar, Oyuncu ve Çevirmen olan Ayşe Erbulak tarafından kurulan Dağhan Külegeç Yayınları, 2020 yılında 19 yeni yazar ve 1 çeviri kitabı Türk edebiyatına kazandırdı.
Aylin Güney, TEYEL, Türkçe Edebiyat, Dağhan Külegeç Yayıları, 2020, 144 sayfa
Bu bölümde 8-10 paragraftan oluşan kitaptan bir alıntı gerekli: “Bu beden sen değilsin. Bu beden senin.
Sen dediğin varlık bedeninde nerede? Beynin mi? Sürekli konuşan ve hatta hiç susmayan beynin sen ola- bilir mi? Küçük bir bebek görünce hissettiğin sevgi, sev- diğin birini kaybettiğinde duyduğun acı beyninde mi?
Sen dediğin varlık kalbin olabilir mi? Kalbine sö- zün geçiyor mu?
Sence nerede, senin ‘sen’ dediğin?
Otuz altı yaşındayım. Otuz altı yılda tam üç kez gördüm onu. Çektiği dertten kurtulmuş gibi rahat, gülümser gibiydi solgun yüzü. Elleri benim ellerime benziyordu, uzun parmakları, köşeli tırnakları vardı. “Baba!” diyemedim, “Güle güle Rahmi Bey,” dedim usulca. Korkarım sanmıştım ölümü görünce, korkmadım.
Salih: İlikli kemik moda mı oldu Ercan Abi? Eskiden kasaplar bunu çöpe atarlardı, şimdi değil köpeklere bize bile kalmıyor. Üstelik kilosu olmuş bir kilo pirinç parası.
Ercan: Salih kardeşim haklısın moda oldu. Şimdi hanımlar evde ilikli kemik kaynatıp içiyorlarmış, “Gençlik iksiri,” diyorlar valla ben onlardan duydum. Bizde de geldiği gibi bitiyor kardeşim, inan kıymadan çok isteyeni var.
Başkasının Sendeki Yeri
Başkalarının düşünceleri seni ne kadar etkiliyor hiç düşündün mü?
Başkası kim dersen, senin dışındaki herkes başkasıdır. Eşin, annen, komşun, okul arkadaşın, patronun, akrabaların ve hatta çocuğun. Televizyonda izlediğin uzmanlar, cami hocaları bile başkasıdır. Onların fikirlerinin senin üzerindeki etkisi sandığından büyüktür.
‘Başkası ne der?’ diye yapmaktan vazgeçtiğin ya da sadece onların onayını almak için yaptığın şeyler var mı sence?
-Sen de istemiyon ama gene bana attın topu Nurten. Bak bu kitapta diyor ki, istemediğin şeyleri yaptığında sonra hayalet gibi musallat oluyormuş insana.
–O nasıl söz? Saçma saçma şeylere inanıyorsun Salih. Ne hayaleti? Herkes istediğini mi yapıyor ömründe? Bunu yazanların tuzu kuru, oturduğu yerden atıyolar. Allah Allah. Okuma bunları, az aklın var onu da alacaklar.
– Nurten öyle deme. Başkası ne der diye yaptıklarımız sonra bizi huzursuz huysuz yapıyormuş. Hani bazen içim çok sıkılır ya benim yok yere, karnım ağrır, işte ondanmış.
– Salih, ben kovayı getiriyom, sen şu kitabı da fikirleri de bırak. Herkes kendini bilmeli. Sen kim bunları düşünmek kim. Kastamonulu bir adamsın sen, evin yurdun belli. Öyle kafana göre bir şeyi yapmıyom diyemezsin. Herkesi karşına almak kolay mı? Hadi kalk da arabayı getir balkonun önüne.
Nasıl anlayabilirdim? Hele ilk zamanlar bulutlarda gibiydim. Her işe yardım etmesi, küçük sürprizler, tatlı sözler. Kimseye de söyleyemedim. Kim olsa anlayamazdı belki. Belki de. Amaaan nerden geldi şimdi aklıma bunlar? Şu kitaptaki bölüm de nasıl denk geldi. Kendimi affetmem lazım, benim suçum değil demem lazımmış. İyi de onca insan arasında niye benim başıma geldi?
“Ne yazmış ki? Ben zor anladım, kız nasıl anlasın? Türkçe notlar da var bazı yerlerde. Bak burda, ‘Nefes alamıyorum,’ yazılmış, eski sahibi yazmış galiba. Kitap güzel diyor da eksik, tam doğru değil, şimdi benim evim ailem gerçek değil mi yani? Tamam şimdi yaşadığım da gerçek de eskisi de gerçek. Oğlanın sünneti misal, onun tahtla sahneye gelişi, Saime ile dans edişimiz, akşam takıları saymamız, öbür gün ben bozdurmak isteyince evde kopan kıyamet… Bence hepsi hatırladığım gibi. Hoş Saime başka söylüyor, yani şimdi ben eksik mi hatırlıyorum? İçkiyi kaçırdım diye mi unuttum? Diyorlar ki nara atıp halay çekmişim, bak işte bunu bilmiyorum. Şimdi bugün, yarın gerçek onu iyi yaşamak lazım. Ah be sana on yıl önce rastlasaydım ya Daria. Bi on yıl önce olaydı…”
Aylin Güney Kimdir
1972 Ankara’da dünyaya geldi, ODTÜ İstatistik Bölümü’nü bitirdikten sonra bankacılık sektöründe İnsan Kaynakları ve Dijital Bankacılık bölümlerinde çalıştı. Kurumsal iş yaşamından ayrıldıktan sonra birkaç iş kurma tecrübesi edinmiş ve yeni şeyler denemeye, bu yolda devamlı öğrenmeye devam ediyor. Çocukluğunda içine yerleşen kontrol memurunu atlatmak için çeşitli yollar arayan Güney, kendini rahat bırakabildiği son yıllarda yoga ve yaratıcı yazarlık konularında çalışmaya başladı. Aynı zamanda bir eğitim gönüllüsü de olan Güney, Okul Destek Derneği’nde İK Direktörü olarak gönüllü çalışmakta ve öte yandan Yoga Eğitmenliği yapmaktadır. İki çocuğu ve eşine düşkündür, nine gibi her yerde örgü örebilir. Erbulak Evi Umut (2018) ve İhanet (2019) isimli kolektif öykü kitaplarında iki öyküsü yayınlandı. Teyel, yazarın ilk romanı.
e-Haber Ajansı (e-ha)