Köşe Yazıları

“AYŞE TATİLE ÇIKSIN”

Sevgili okurlarım; bu haftaki yazımıza bir türkümüzle başlıyor, “bu kadar yürekten çağırma beni” diyoruz.

Tarihimiz şanla şerefle dolu birçok olayı içinde barındırmaktadır. Bu olayların birçoğu toplumumuzda derin izler bırakmıştır. Biz bağımsızlığımıza, hem birey olarak hem de millet olarak çok düşkünüz. O yüzden bir başka milletin egemenliğinde yaşamaktansa ölmeyi tercih ederiz.

İşte o topraklardan bir tanesi “KIBRIS ”tır.

Kıbrıs, tarih boyunca akdenizin önemli bir adası olarak yerini korumuştur. Birçok uygarlık bu bölgeye hükmedebilmek için saldırılar düzenlemiştir. Türklerin adaya hâkimiyeti Osmanlı Padişahı II. Selim zamanında olmuştur. Lala Mustafa Paşa 1571 yılında adayı ele geçirmiş ve böylece Osmanlı Devleti Doğu Akdeniz’e tam hâkimiyet kurmuştur.

Hatta bu fetihten sonra Sokullu Paşa tarihe geçen önemli bir sözde söylemiştir. Osmanlı 1571 yılında İnebahtı Savaşı’nda Haçlı güruhuna yenilmiş, bu yenilgi, uzun yıllardır galibiyet yüzü görmeyen Haçlı donanmasında büyük sevinç yaratmıştır.

İnebahtı yenilgisinin hemen ardından Osmanlı donanması Kıbrıs’ın fethini gerçekleştirmiş, bu fetih sonrası Sokullu Paşa dünyaya şöyle mesaj vermiştir:

“Siz bizi İnebahtı’da yenerek, sakalımızı kestiniz, biz ise sizden Kıbrıs’ı alarak, kolunuzu kestik, kesilen sakal yerinden gür bir şekilde çıkar ama kesilen kol yerine gelmez.” Sözleriyle Osmanlı’nın ne büyük bir başarı elde ettiğini ortaya koymaktaydı.

Evet, sevgili okurlarım, Kıbrıs bizim can damarımızdır. Güvenliğimizin yegâne teminatıdır.

O yüzden Haçlı zihniyeti Kıbrıs’ı almak için bizimle sürekli siyasi ve askeri çatışma halinde olmuşlardır.

1571 yılında ele geçirilen Kıbrıs’taki hâkimiyetimiz 1878 Berlin Antlaşmasına kadar devam etmiş, bu antlaşma ile ada İngilizlere kiralanmıştır. Ardından İngilizler I.Dünya Harbi’nde adayı işgal ettiklerini açıklamışlar, Lozan Barışı ile adanın İngiliz sömürgesi olduğu kabul edilmiştir.

1950’li yıllarda İngilizlerin ada’dan çekilmesiyle birlikte, ada da iki toplumlu bir devlet kurulmuş fakat uzun ömürlü olmamıştır. Çünkü adada Rumlar, yönetimdeki üstünlüğünü kullanarak Türklere karşı soykırıma varan katliamlar yapmışlardır. Türkiye bu duruma sessiz kalmamış Rumlara karşı adada Türkleri korumak için Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş önderliğinde Türk Mukavemet Teşkilatını kurarak bağımsızlık mücadelesine girişmiştir.

1974 yılına kadar süren Rum saldırılarına son vermek, adaya barış ve huzuru getirmek amacıyla Türk Silahlı Kuvvetleri çıkarma harekâtı gerçekleştirmiştir.

Birleşmiş Milletler, diplomasi kanallarını kullanarak bölgedeki çatışmaya son vermek istese de Rum tarafı buna yanaşmamış Türk katliamlarını her geçen gün sistemli bir şekilde arttırmaya devam etmiştir.

Türkiye tüm barışçıl yaklaşımları desteklemesine karşın sonuç elde edemeyince askeri harekâta karar verecektir.

Türk-Yunan savaşlarında 1922 Büyük Taarruz harekâtından beridir Taarruzda olan ordumuz, Kıbrıs’a da ani bir çıkarma harekâtı düzenlemiştir. Bu harekât gizlice gerçekleştirildiğinden bir parola belirlenmesi gerekmekteydi. Bu şifre İngiliz istihbaratı ve diğer tüm istihbarat örgütlerinin çözemeyeceği bir parola olması gerekmekteydi.

Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan, Dış İşleri Bakanı Turan Güneş ile Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Semih Sancar bir araya gelerek şifreli parolayı belirleyeceklerdi.

Parola “Ayşe Tatile Çıksın”

Neden böyle bir parola oluşturuldu?

Kararlaştırılan senaryo şöyleydi:

Dışişleri Bakanı Turan Güneş’in bir kızı vardı, adı “Ayşe” idi.

Ayşe tatile gitmek istiyordu, fakat babası Turan Güneş buna hiçbir şekilde izin vermiyordu.

Ayşe bu duruma çok üzülmüştü.

Dışişleri Bakanı Turan Güneş, o günlerde Kıbrıs’la ilgili bir toplantı için Cenevre’ye gidecekti.

Ayşe, babasının gideceğini duyunca daha da morali bozulacaktı.

Turan Güneş Cenevre’ye gider.

Toplantıdayken Türkiye’den bir telefon gelir, Ayşe’nin çok üzgün olduğu belirtilir. ( Aslında toplantının nasıl geçtiği sorulmakta. Yani Rumlar geri adım attı mı, atmadı mı? O merak edilmekteydi. )

Turan Güneş toplantıdan sonuç çıkmayacağını görünce yetkililerden bir telefon isteyerek kızını arayacağını belirtir.

İngiliz delegasyonu duruma şaşırır ve heyecanlanır, çünkü Turan Güneş bu telefonla gizli görüşme yapacak, İngilizler bu telefonu dinleyecek, böylece Türklerin planını çözeceklerdi. Fakat Turan Güneş kızıyla görüşeceğini belirtir ve aranmasını ister.

İngiliz delegeleri şaşkınlık içindedirler, hatta şunu söylerler:

“Yahu adamın memleketi elden gidiyor, o kızını düşünüyor.”

Bilmiyorlardı ki o telefon konuşması dünyanın kaderini değiştirecekti.

Böylece kendini çok zeki zanneden İngilizler, bir kez daha Türk zekâsına mağlup oluyordu.

Neyse,

Turan Güneş telefonu alır ve Ankara’yı arar.

Ve telefondaki yetkiliye o tarihi şifreli mesajı söyler.

“AYŞE TATİLE ÇIKSIN”

Hiçbir istihbarat bu şifreyi çözemedi.

O günlerde, Rum radyoları ‘Bekledim de gelmedin’ şarkısını çalıyor, Rumlar Türklerle alay ediyorlardı.

20 Temmuz sabahı daha gün ağarırken Lefkoşa semalarında Türk paraşütçülerini gören Rauf Denktaş, arkadaşlarına sarılıyor ve ‘yağmur gibi indiler, en mutlu günüm.’ diyordu.

Türk askeri Kıbrıs topraklarına inerken radyolarda ‘Bu kadar yürekten çağırma beni, bir gece ansızın gelebilirim.’ şarkısı çalıyordu.

O gün yaşanan başarı Türk milletinin kalbinde ayrı bir yer edinmiş ve dağa taşa “KARAOĞLAN” yazarak bu başarıyı tarihe altın harflerle kazımışlardır.

Bu başarıdan dolayı çocuğumuza;

Bülent dedik,

Ecevit dedik,

Necmeddin dedik,

Cadde ve sokaklarımıza;

Refik Cesur,

Cengiz Topel,

Rauf Denktaş diyoruz…

Tüm Kıbrıs destanını yazanları rahmetle ve minnetle anıyor, yaşayanlara sağlık ve sıhhat diliyorum…

Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bağımsızlık günü kutlu olsun

 

Daha Fazla Göster

Abdullah Şahin

Tarihçi – Yazar

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu
Kapalı