Köşe Yazıları

DOĞANIN İSYANI

Geçen sabah uyandığımızda bembeyaz bir Ankara’ya uyandık. Lapa lapa kar yağıyordu. Uzun zamandır beklediğimiz bir tabloydu bu aslında. Ocak ayının ortalarına gelmiştik ama daha bırakın karı havalar soğumamıştı bile tam olarak. Hala sonbahar gibiydi, hatta ilkbahar havası vardı. Daha bir gün önce bile hava 17 derece idi.
Günlük güneşlik, masmavi bir gökyüzü ve  üşütmeyen güzel bir hava vardı epeydir. İzmir’in güzel ve ılık havasına alışmıştık ama Ankara’nın bu derece ılık olması tuhaf gelmişti aslında. Hem de kışın ortasında.
Gerçi eminim hepiniz artık farkındasınızdır, iklimler, mevsimler, hava koşulları çok değişti. Eskiden güzel ülkemizde 4 mevsimi de yaşardık. Her mevsim görevini, nasıl davranacağını çok iyi bilir, bizleri şaşırtmazdı. Ama şimdi öyle mi? Sadece iki mevsim yaşanıyor gibi. Arası yok.
Ekim ortasında 26 derece hava sıcaklığında İzmir Çeşme’de denize girmiş ve denizin ve havanın sıcaklığına inanamamıştık. Ama yılbaşı günü Bodrum’da ve Antalya’da hala denize girenler olduğunu görünce pes doğrusu dedik. Hem de hava sıcaklığı 22 dereceydi!

 

Evet bunlar tabi ki düpedüz küresel ısınmanın sonuçları. Ve artık “Doğa” isyan ediyor. Onu öylesine har vurup harman savuruyoruz ki, kıymetini bilmiyoruz. Hava sıcaklıklarının artışı, karbondioksit oranının yükselmesi, buzulların erimesi, tayfun, hortum ve fırtınaların artması, yağışlardaki dengesizlik, kuraklık ve çölleşmenin artışı, meteorolojik olaylarda büyük artış olması artık hepimizin istesek de istemesek de iklim değişikliği gerçeğinin sonuçları.
Bu küresel ilkim değişikliği insanı fosil yakıtlar tüketimi, endüstriyel ve tarımsal faaliyetlerin sonucu olarak atmosferdeki miktarı ve yoğunluğu artan sera gazlarının neden olduğu küresel ısınmadan kaynaklanmaktadır. Yani bizlerin eseri.
O yüzden bir gün önce Ankara’da hava 17 derece iken ertesi gün 4 dereceye düşerek kar yağması,  İzmir’de hava hala Ocak ayında 20 derecenin üzerinde giderken dayanamayıp gürleyerek, şimşekleriyle İzmir’i korkutup aydınlatarak, aşırı yağış ile sel felaketine sebep vermesi, başta Bursa olmak üzere bir çok şehirde Lodos’un önüne geleni uçurup devirmesi bizleri şaşırtmamalı aslında.
Hala etkisini sürdüren Coronavirus salgını ilk başladığı zamanlarda, neredeyse tüm dünya ülkeleri birden bire “DUR” düğmesine bastığında, uçuşlar yasaklandığında, fabrikalar çalışmadığında, yollarda çok az araç dolaştığında; hayat bir an derin ve temiz bir nefes aldı, doğa içine çekti bu temiz havayı ve canlandı. Hava kirliliği azaldı, denizler temizlendi,
balıklar, kuşlar ait oldukları yerlere döndüler. Ama maalesef bu durum çok uzun sürmedi, süremedi.
Doğa isyan ediyor yavaş yavaş. Daha fazla doğanın canını sıkmadan, daha büyük felaketler yaşamadan bi dur dememizin zamanı geldi de geçiyor bile. Ağaç dikerek, daha duyarlı olarak, enerji tasarrufu yaparak, daha az araç kullanarak, az tüketip, geri dönüşüme yönelerek, güneş enerjisi kullanarak küresel ısınmaya karşı kendimizce az çok demeden önlemler almaya başlayabiliriz.
Bu Dünya/ Evren hepimizin, korumak hepimizin görevi!
Daha Fazla Göster

İlkgül Karaca

Gazeteci / Yönetici

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu
Kapalı