Köşe Yazıları

İLKLERİN ŞEHRİ BOSTON 

Hiç hesapta yokken yeni yılın ilk günlerinde Boston’u ziyaret ettim. Aslında çok uzun zamandan beridir gitmek istediğim yerler listesindeydi. 

Normalde Londra gibi genelde yağmurlu ve kapalı olan Boston beni çok güzel karşıladı. Bir gün önce yağan yağmur durmuş ve beni günlük güneşlik bir gün ve masmavi gökyüzü ile karşılamıştı. Bu konuda şanslı olduğumu, güneşli hava durumu ne derse desin getirdiğimi benimle seyahat eden, yakın arkadaşlarım bilirler. Bu kez de aynen öyle oldu. Boston’daki 4 günüm soğuk ama güneşli ve aydınlıktı. Ayrıldığım gün havanın bozduğunu söylememe gerek var mı bilmiyorum.
Neyse Boston beni en çok şaşırtan Amerikan şehirlerinden birisi oldu. Tahmin ettiğimin aksine oldukça küçük ama New York ve Şikago gibi oldukça kozmopolit, öğrenci ve iş dünyasına ev sahipliği yapan, diğer bir çok Amerika şehrinde olmayan toplu taşım sistemine sahip bir şehir. Ayrıca, Charles nehri, Harvard ve MIT Üniversiteleri, ünlü TV sitcom “Cheers” ile özdeşleşmiş, Çay Parti gemisi ve müzesi (Tea Party Ship & Museum), Özgürlük Yolu (Freedom Trail), Quincy Market, istiridye çorbası (clam chowder) ve ıstakozları ile ünlü, ve adeta denize iniyormuş hissi uyandıran, en riskli havaalanlarından birine sahip bir şehir Boston.
Ama en önemli özelliği Amerika’nın en eski şehri ve Amerika’daki tüm ilklerin buluştuğu (Avrupa ile kıyaslanamayacak kadar yeni bir tarihçesi olmuş olsa bile Amerika’ya göre) tarih kokan bir şehir. Nereye baksam, nereye gitsem, Amerika’nın en eski restaurantı, en eski barı, Amerika’nın ilk halka açık parkı, ilk botanik parkı, Amerika’nın en eski kütüphanesi Boston’da. Üstelik dünyadaki ilk maraton da 1897’de Boston’da yapılmış.
Avrupa’dan ilk göçmen alan bölgelerden de birisi Boston. İlk gelip yerleşenler İngilizler olmuş olsa da İrlanda ve İtalyan asıllılar çoğunlukta. Yani anlayacağınız ilklerin şehri Boston. Ben de bir ilk, yani İlkgül olarak ziyaret edip ilkler listesindeki yerimi aldım.
Bu arada ben dört günlüğüne gitmiştim ve bu kadar zaman yeter mi, nereleri gezebilirim falan diye düşünürken, 2 günde tüm şehri gezdim bitirdim, hatta dünyanın en iyi üniversitelerinden birisi olan Harvard üniversitesine tur bile aldım. Üçüncü gün de Amerikalı tanıdığım Bruce ve yakışıklı köpeği Bowie ile Boston turu attık, özgürlük yolunu takip ettik, Boston Common ve Boston Public parklarını ve Mapparium’u ziyaret ettik, İtalyan mahallesinde yemek yedik, İrlanda Barında Guinness içtik.
Dördüncü gün ise Çin mahallesi ziyareti ve liman kıyısında yaptığım yürüyüşten sonra dönüş vakti gelmişti. Boston da sevdiğim, güzel anılarla ayrıldığım Amerikan şehirlerinden birisi olarak listeme girdi. 
Daha Fazla Göster

İlkgül Karaca

Gazeteci / Yönetici

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu
Kapalı