İZMİR’E ÖZEL ETKİNLİKLER TASARLIYORUZ
200’den fazla sanatçı 2000’den fazla konser ve dans gösterisi ile Türkiye ve dünyanın birçok ülkesinde uluslararası organizasyonlar gerçekleştiren, Harem Projesi ile Türkiye’den bir albümü ilk defa tüm dünyaya ulaştıran ve sektörde 20. yılını kutlamaya hazırlanan Pasion Turca CEO’su Sinan Ufuk Nergis ile sanatsal çalışmaların ülkelerin kültür ve turizme katkılarını, korona virüsün sektöre etkisini ve İzmir projelerini konuştuk.
Yaklaşık 20 yıldır dünyanın birçok yerinde ve İzmir’de Uluslararası sanatçıların konserlerini gerçekleştiriyorsunuz. Yakın geçmişte İzmir’de Loreena Mckennitt, Glykeria, Monica Molina, Buika, Pink Martini gibi birçok dünya starını izledik. Başarılı bir organizasyon gerçekleştirmek için sihirli kelime sizce ne?
Kesinlikle ekip olmayı başarabilmek. Bizim işimiz bir ekip işi. Ben iyi bir organizatör olsam bile bilet kesen arkadaştan güvenliğe kadar bir organizasyonu temsil ettiğimizi unutmamamız gerekiyor. İnsanlar kapıda yaşadığı bir sıkıntıdan sonra organizasyon çok kötü diyebiliyor. Bu nedenle doğru koordinasyon ve iletişim ile sorunlar yerine çözümlere odaklanan bir bakış açısına sahip olmak gerekiyor. İzmir bu anlamda en rahat ve keyifli çalıştığımız şehirlerin başında geliyor.
Covid-19 dünya ekonomisine de ağır bir darbe vurdu. Sizce bu süreçten sektör içinde kim nasıl etkilendi?
Büyük resme baktığınızda aslında müzisyenler, sanatçılar ve organizatörler dışında bence en çok ve en olumsuz etkilenenler günlük çalışanlar oldu. Bir konser sırasında güvenliğinden temizliğine, teknik prodüksiyonundan reklamına yüzlerce kişi bundan kazanç sağlıyor. Yani konser sırasında gördüğümüz herkes bu zincirin bir parçası. Ancak şu an için açıklanan kurallar dahilinde işimizin başına geri döndük. Pandeminin seyrine göre umuyorum ki günden güne tüm sektörler bu zor dönemi en az hasarla atlatacaktır.
Pandemi, birbirimize mesafeli durmayı ve kalabalıklara karşı dikkatli olmayı öğretti. Peki kısıtlı kapasiteler maliyetlere nasıl yansıyor? Ne yapılmalı?
Tüm kalemlerin arttığı bir ortamda bilet gelirleri azalırken, sektörün ayakta kalması için daha fazla teşviğe ihtiyaç var. Bu anlamda etkinlik sektörü ile ilgili KDV indirimleri bizim ülkemizde açıklandı, bu bizler açısından güzel bir gelişme. Yurtdışında KDV indirimi dışında mekân, etkinlik alanlarına 1 sene süresince kapatılmama şartı ile kira yardımına veya sanatçıların üretim yapmaları için prodüksiyon desteklerinden, nakdi yardıma kadar birçok yardım sunulmuş durumda. Yapabileceğimiz en doğru şey insanlara korku aşılamaktan çok bu süreçte yeni kurallarla yaşamayı öğretebilmek.
Halka açık ücretsiz konserlerde durum nasıl?
Bizler her ne kadar proje geliştirecek ya da konserleri organize edebilecek durumda olsak bile, ekonomik olarak insanların bunu karşılaması ya da kurumların – belediye veya AVM’ler gibi – bu etkinlikleri yapabilecek bütçelerinin olması ayrıca insanların topluluk içinde olma korkularını yenip etkinliklere katılma istekleri ve maddi durumlarının uygun olması gerekiyor.
9 yıl boyunca Türkiye’nin Pr çalışmalarını yürüttünüz. Bu dönemde İzmir için de birçok çalışma yaptınız. İzmir’i nasıl anlattınız?
Aslında İzmir’i anlatacak çok şey var. Türkiye’nin Pr’ını yaptığımız dönemde çok fazla çalışma yaptık. Türkiye’deki her şehrin bireysel Pr çalışmaları yapması gerekiyor. Her şehrimizin bir gastronomi gücü ve ayrı bir tarihi var. Pedro Almadovar’ın “Konuş Benimle” filminin baş aktristi Rosario Flores’i Efes’e getirdik ve kütüphanenin önünde, antik tiyatroda fotoğraflarını çektirdik. Bu fotoğraf ile ben İzmir’i kucaklıyorum mesajını vermiştik. Fotoğrafları İspanya basınındaki önemli mecralarda yayınlanmıştı.
Yeni dönem eğlence anlayışı bundan sonra dijitale mi kayacak?
Dijital sayesinde şu an dünya ayaklarımızın altında. Dijitalin dilini öğrenip tüketici taleplerine bakarak zaman içerisinde doğru çalışmalar yapmalıyız. Biz bu süreç içinde sanatçımız LP’yi önemli bir marka ile bir araya getirerek online bir konser de gerçekleştirdik. Her konuda dezavantajı avantaja çevirmek bizim elimizde. İleriki zamanda online biletli konserler yapılabilecek mi? Bunu bence tüketici alışkanlıkları belirleyecek. Bizler sanatçılarımızla bu süreçte yaptığımız çalışmalarda hedefimizi marka değerlerini artırma ve konumlandırma üzerinde kurduk. 2,5 ay boyunca, Barbaros ile dünyanın çeşitli yerlerindeki sanatçılarımızı bir araya getirdiğimiz proje ile diğer Türk sanatçılar içinde Barbaros’un dünyaca ünlü isimlerle konumlanması ve yabancı sanatçılarımızın Türkiye’deki sevenleriyle yakın temas kurmasını sağladık. Algıyı doğru yönetmek dijital çağın en önemli oyunu bence. Biz Harem grubunu çıkardığımızda ülke ülke lisansladık. Kanada, Arjantin, Tayland, Fransa, Rusya, Kore gibi ülkelerde ürünümüzün satışı yapılıyordu. Şimdi çıkardığınız bir cd zaten tüm dünyada piyasada oluyor. Belli bir ücret verip hepsine sahip olabiliyorsunuz.
İzmir ile ilgili yeni projeler var mı?
Birçok projemiz var. İzmir’e özel etkinlikler de tasarlıyoruz. İzmir’in dünyaya armağan ettiği Dario Moreno için senfonik bir proje planlıyoruz. Dario Moreno’nun şarkılarını İzmir’den başlayarak her dilde Barbaros’un sesinden dünyaya duyurmak istiyoruz. İzmir şarkılarını da yabancı starların sesinden düetlerle sunabileceğimiz projeler geliştiriyoruz. İzmir her alanda uluslararası projeler gerçekleştirmek için çok doğru bir tercih.