Köşe Yazıları

Julian Schnabel’den Van Gogh’a Saygı Duruşu

Film Tasarımı

Julian Schnabel’den Van Gogh’a Saygı Duruşu

VAN GOGH: SONSUZLUĞUN KAPISINDA

Kuşkusuz ki Van Gogh, dünya tarihinde ruh hâli en çok merak edilen insanlardan biri. Sanatta yarattığı devrim bir yana, kulaktan kulağa yayılan vukuatları, melankoli dolu mektuplarıyla, ressam kimliğinin yanında efsaneleşmiş bir ‘karakter.’ Aynı zamanda Van Gogh, her ne kadar yaşadığı dönemde yoğun acılar ve yalnızlık çektiyse de bugünün en önemli popüler kültür ikonlarından biri. Ancak kendisi de yazdığı mektuplarında, yaptığı resimlerin gelecekte beğenileceğini öngörüyor. Popüler kültürün bu derece içinde bir kişi olarak Van Gogh pek çok filme konu oldu; kuşkusuz onun ruhuna en çok saygı duyan film Julian Schnabel’in çektiği ‘Sonsuzluğun Kapısında.’

Willem Dafoe’nun Van Gogh’a hayat verdiği film, onun sanatsal devrimlerini sinema perdesine yansıtmayı vaat ediyor hatta gerçekleştiriyor. ‘Loving Vincent’ vb. filmler her ne kadar oldukça özenli ve değerli yapımlar olsalar da, ‘Sonsuzluğun Kapısında’, diğer Van Gogh filmlerinin hiçbirinde yeterli seviyede bulunmayan çok değerli bir şey hediye ediyor bize: Vincent’ın ruhsal deviniminin perdeye yansımasını.

Yönetmen Julian Schnabel, Van Gogh’un modernist mirasına sonsuz saygı duyarak ve onun bu mirasından cesaret alarak oldukça yeni ve Brechtyen teknikler kullanıyor. Vincent’ın ruh hâline göre ekranı kaplayan sarı, mavi renkler, değişen perspektifler, Vincent ile eşzamanlı olarak duyguları yaşamımızı sağlıyor. Öte yandan kameranın aktüel olması, ve özellikle Van Gogh’un ilham anlarında daha da hareketlenip neredeyse düzensizleşmesi, bunlarla birlikte sahneleri zenginleştiren ses ve sanat yönetimi detayları, onun resme, doğaya ve hayata karşı duyarlılığını anlamamız ve duyumsamamız bakımından önem teşkil ediyor.

Filmde, Van Gogh’un kardeşi Theo, arkadaşı Gaugin ile ilişkisi ve meşhur kulak kesme olayına da şahit oluyoruz. Vincent’ın akıl hastanesine yattığı sahneler ise tüyler ürpertici. Dünyayı değiştiren birinin akıl hastanesinde yaşadıklarını tüm çıplaklığıyla görmek insanı irkiltiyor. Yine bu sahnelerde de geniş açılı lensler, ikiye bölünen ekran gibi tekniklerle Van Gogh’un akıl sağlığındaki problem, devamlı iki uç içinde yaşaması sinematografik olarak izleyiciye aktarılıyor.

‘Sonsuzluğun Kapısında’ gerek tekniği, gerek senaryosu, gerekse oyunculuğuyla benzerlerinden sıyrılıp biricikleşen bir yapım. Aynı zamanda bir film için biçim-dil-yöntem uyumunun ne derece önemli olduğunu gösterirken bu uyumun özgünce kullanılarak yeni bir sinematografik üslup yaratmadaki etkisini gözler önüne seriyor.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Kapalı