Köşe Yazıları
Psikolog Seçimi
Türkiye’de klinik psikologların yaptığı çalışmaları görmek için araştırma yaptım.
Araştırmam sırasında, vasıfsız birçok psikolojik danışman ve terapistle karşılaştım (Yüksek Lisans Derecesi
olmayan sadece Bsc’ye sahip psikologlar). Bu yazının amacına gelince, ben sadece Psikoloji alanında lisans derecesini almış kişilere odaklanmaya karar verdim.
Niteliksiz, pratik yapan terapistler gördüm. Yani psikolojide, alınan sertifikalar ya da kurslar hastaları tedavi
edebileceklerine karar verilebileceği anlamına gelmiyor.
Profesyonel bir ortamda sadece lisans derecesi yeterli değildir. Mesela stajımı yaptığım hastanedeki psikolog danışmanımın bazen bazı hastalarla seanslar yaptığını gözlemledim.
Türkiye de bunu yapan o kadar çok psikolog olmasına rağmen halkın bunun ne kadar yanlış olduğunu göremiyor olması beni üzüyor çünkü bunu yapmak için yeterli bilgi veya eğitime sahip olmayan çok fazla insan var.
Araştırmam sırasında, psikologların yüksek lisans derecelerine sahip olmadıkları halde
klinik merkez açmalarında herhangi bir kısıtlama olmaması beni şok etti.
Örneğin, Avrupa Standartları Yasaları en az bir Yüksek Lisans derecesi almayı gerektirir.
Bir klinik yürütmek ve terapi uygulamak için psikolojide, yüksek lisans terapistin minimum gerekliliğidir.
Msc’nin yanı sıra diğer eğitim ve sertifikaların da gerekli olduğundan bahsetmiyorum bile.
Yine de Türkiye’de, psikologlar için yasa net olmadığı için devlet bunu yürürlüğe koyamıyor ve birçok
yüksek lisansı olmayan fakat sertifikalarla ve eğitimlerle halkı kandıran o kadar çok psikolog
görüyorum ki sadece minimum niteliklerle terapi yürütüyorlar.
Bununla birlikte, pek çok psikoloji mezunu klinik merkezlere, sertifika, eğitim veya ilgili destekleyici kurslar alarak
terapist olarak katılmaktadır ki bu, terapiyi arayan bir kişiyi tedavi etmek için açıkça yeterli değildir.
Açıkçası, lisans öğrencilerinin klinik psikolog olmaları tüm Türkiye’de büyük bir sorun.
Dahası, bu tür bir faaliyetin etik olup olmadığı büyük bir soruyu gündeme getirmektedir.
Hasta, terapistin yeterince eğitimli olduğuna güvenir. Bu kanaatimce hasta ile terapist arasındaki güveni
kırar.
Üstelik, eğitimsiz olmak, bir terapiye nasıl başlanır, nasıl yönlendirilir, hastaya nasıl cevap
verilir vb. Soruları getiren büyük bir sorundur. Her hastanın uygun şekilde tedavi edilme hakkı
vardır.
Terapi arayan hastalara bu bir haksızlıktır çünkü çoğu iyileştirilebileceklerine inanıyorlar ve
bunun üzerine bir eğilimde bulunuyor.
Eğitimsiz olup onları terapiye kabul etmek, sadece bir para tuzağıdır ve bunun hastanın haklarının ihlali olduğuna inanıyorum.
Öte yandan, yasal veya etik bir kısıtlama olmadığı için hastaların bu dolandırıcılığa düşmemek için araştırmalarını iyi yapmaları gerekiyor.
Ayrıca, psikologların kendilerini geliştirmeleri için hala yer var; ancak uygun nitelik, derece, sertifika ve eğitimlerden yoksun olma sorunuyla ilgili herhangi bir yasal
veya etik kısıtlama veya herhangi bir endişe olmadığından bu sorunun önümüzdeki birkaç yıl
içinde çözülmesi gerektiğine inanıyorum,
çünkü günümüzde eğitimli ve kültürlü psikologların çoğu bu soruna dikkat çekiyor.