Köşe Yazıları

Rüşvetin Babası “Bitli Rüstem Paşa”

Tarih, insanların büyük çoğunluğu için sıkıcıdır, o yüzden tarih yazıları oldu mu hemen kapatırlar sayfayı. Oysaki o yazılarda birçok gizem vardır. Eğer sizde bu kategoride yer alıyorsanız lütfen kendinizi zorlayın çünkü bu tür yazılarda entrikalar, bitmez tükenmez hırslar, çekememezlikler ya da ölümsüz aşklar yer alır.

Şimdi sizlere Osmanlı tarihinde önemli bir yer edilmiş bir kişilikten bahsedeceğim. Osmanlı’ya rüşveti sokan ve aynı zamanda Osmanlı’nın gelmiş geçmiş en zengin adamından bahsedeceğim.

Tarih çok garip vakalarla doludur. Onlardan biri de yazımızın konusu Rüstem Paşa’dır.

Kanuni Sultan Süleyman döneminin en renkli simalarından biri olan Rüstem Paşa, Osmanlıya bir devşirme olarak girmiş, Enderun’da yetişmiş, devletin en yüksek kademelerine kadar yükselmiş bir kişidir.

Fransızların “korkunç yaratık”, Almanların “gaddar ve menfur” diye tanımladığı, Venedikliler ’in çekindiği Rüstem Paşa, mantıklı sebepler ileri sürüldüğünde bunları kabul etmekten çekinmeyen zeki ve uzak görüşlü bir devlet adamı olarak tavsif edilir. 

Osmanlı kaynaklarında ise iyi tedbir sahibi, tutumlu, zengin, şairlerden hoşlanmayan, yararlı düşünceli gibi sıfatlarla anılır. 

Rüstem Paşa vefat ettiğinde 15 milyon dukalık büyük bir miras bırakmıştır. Osmanlı kaynaklarında serveti yaklaşık 12 milyon altın olarak zikredilir. 

Rüstem Paşa, Osmanlı vezirinin en rüşvetçisi olarak bilinir, devleti soya soya, öyle bir servet sahibi olmuş ki:

“815 çiftlik/476 su değirmeni (bu ikisi Rumeli’de ve Anadolu’da)/1700 köle/2900 at/1106 deve/100 gümüş eyer/500 altın ve değerli taşlarla donatılmış eyer/2000 zırh/1500 gümüş kaplı bihtak/130 çift altın üzengi/760 murassa kılıç/1000 gümüşle donatılmış mızrak/800 Mushafı Şerif (130 adedi ciltli)/5000 çeşitli kitap/78000 düka altını/11.200.000 akçe değerinde 32 cevahir…”

Eee, bal tutan parmağını yalar, devletin malı deniz, yemeyen…

Çok şükür, o devirler geride kaldı!..

Böyle şaşalı yaşam süren Rüstem Paşa’yı yücelten aslında bir bit olmuştur. 

Evet, yanlış okumadınız, bir bit…

Nasıl yani diyoruz, 

Bit bu kadar zengin olmaya nasıl etki eder ki. 

İnsan şanslı olduğu zaman bit bile onun işine nasıl yarıyor.

Rüstem Paşa’da da bu böyle olmuştur.

Rüstem Paşa, Sultan Süleyman Han ve Hürrem Sultan’ın dünyalar güzeli kızına âşık olur. Paşa bu evlilikle aslında bir taşla iki kuş vurmak istemiştir. Bir taraftan güzeller güzeli Mihrimah Sultan ile evlenecek diğer taraftan saraya Damat olacaktır. Paşa tüm hesaplarını bunlar üzerine yapmıştı.

Fakat bu aşk, sağda solda konuşulmaya başlayınca hakkında birçok dedikodu çıkar. Onlardan en önemlisi Rüstem Paşa’nın “cüzzamlı” olduğuna dairdir. Rüstem Paşa’nın düşmanları evlilik gerçekleşmesin diye bu dedikoduyu çıkarmışlardı.

Rüstem Paşa’nın cüzzam hastalığı dedikodusu Padişahın kulağına kadar gitmiştir. 

Dedikodunun asıl nedeni; 

Rüstem Paşa, Mihrimah Sultan ile evlenirse Sadrazamlığa geçecek ve bundan dolayı birçok kişinin makam, mevkii ve çıkarları tehlikeye girecekti. Bu nedenle sarayda Rüstem Paşa aleyhine bir lobi oluşmuştu. Bunlar hükümdarı kararından vazgeçirmek, Rüstem’i saraydan uzaklaştırmak için büyük bir yalanın peşindeydiler. 

Kanuni Sultan Süleyman duyduklarına çok üzülecek ve bu durumun doğrunun araştırılmasını isteyecekti.

Rüstem Paşa’nın cüzzamlı olup olmadığını nasıl anlaşılacaktı?

Yaşanan durum üzerine Sultan Süleyman sarayın hekimbaşını yanına çağırır ve ona bir insanın cüzzamlı olduğunun nasıl anlaşılacağını sorar.

Hekimbaşı, bu soruya karşılık Padişaha şöyle cevap verir:

  • Efendim eğer kişi cüzzamlı ise onda bit barınmaz.

Padişah bu söze karşılık Hekimbaşı’na:

  • O halde hekimbaşı yanına iki zabit al ve Diyarbakır’a git ve bu olayın aslını astarını öğren,

diyerek görevlendirir. 

Rüstem Paşa, o sırada Diyarbakır Beylerbeyi olarak görev yapmaktaydı.

Hekimbaşı apar topar Diyarbakır’a gider. Oraya varır varmaz, gizlice Rüstem Paşa’nın sarayına girer ve onun eşyalarını karıştırmaya başlar. Yaptığı çalışma sonuç verir ve Rüstem Paşa’nın giydiği elbisesinin birinde bite rastlar ve böylece Paşa’nın cüzzamlı olmadığı anlaşılmış olur.

Hekimbaşı durumu Padişah’a hemen bildirir. Artık Rüstem Paşa’nın, Mihrimah Sultan ile evlenmesinin önünde hiçbir engel kalmamıştır. 

Dönemin şairi bu durum üzerine şu mısraları yazmıştır:

“Olacak bir kişinin bahtı kavi, tali yar

Kehlesi dahi mahallinde onun işe yarar”

Günümüz Türkçesi ile ”Bir kişinin bahtı açık şansı iyi olursa, onun biti bile işe yarar” denilmektedir.

Kimi tarihçiler de mesleki kariyerini bitine borçlu olduğuna inandıkları Rüstem Paşa için “Kehle-i ikbal Paşa” (Bitin şans getirdiği paşa) lakabını yakıştırmışlardır.

Rüstem Paşa’nın adı tarihe bu olayla beraber “ Kehle-i İkbal” olarak geçmiştir.

Rüstem Paşa’ya takılan lakaplardan biri de pek haklı olarak “Ebvab-ı Rüşvet Fatihi” yani “Rüşvet kapısını fetheden” lakabıdır. Rüstem Paşa, Osmanlı devletine rüşveti sokan kişi olarak geçmiş Osmanlı’nın çöküş sürecini hızlandırmıştır.

Rüstem Paşa 19 Temmuz 1561 yılında 61 yaşında ölmüştür, naaşı, Şehzade Cami’nin türbesinde gömülüdür. 

Daha Fazla Göster

Abdullah Şahin

Tarihçi – Yazar

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu
Kapalı