Köşe Yazıları

Tanrı Değiliz Tanrı’nın Suretiyiz!

(Korona felaketini evlerimizde sakin bir şekilde atlatmalıyız. Bu felaket belki bizi gelecek olan diğer ağır sınavlarımıza hazırlayan ön uyarıcıdır.)

Korono 19 virüsüyle ilgili her kafadan bir ses çıkıyor. O halde ben de bu bahaneyle yıllardır içimde tuttuklarımı salayım meydana.

İnsanlık tarihi, Göbeklitepe’nin tesadüfen Alman Profesör Klaus Schmidt’in çabalarıyla ortaya çıkartılmasından sonra yeni bir ivme kazandı.

Sonra öğrendik ki dünya 4-5 milyar yaşında. Dinleri referans alırsak ilk insan olarak kabul edilen Hz.Adem’in de 4850 yaşında olduğu gerçeğiyle yüzleşiriz. Tek tanrılı dinlerin başlangıcı olarak Davud’un Zeburu M.Ö. 560 yıllarında ilahi formlar olarak insanlığın karşısına çıkmıştır. Musevilerin kitabı Tevrat ile bugün neredeyse birleştirilmiştir. Yaklaşık Musevilik-Zebur 2 bin beş yüz yaşında. Hristiyanlık 2020 yaşlarında İslamiyet 1410 yaşında. Peki hiç mi sormuyoruz:

Dünyanın yaşı: 4 ya da 5 milyar.

Tesadüfen bulunan Urfa Göbeklitepe’nin yaşı 12 bin.

Mısır Piramitleri, İnkalar, Maya Uygarlığı, Kapadokya vs. Hakkında hala çözülemeyen binlerce sır karşımızda durmaktadır.

Bu yüzyıldan önce yaşayan uygarlıklar, insan toplulukları, dinleri ve dilleri ya da kültürleri hakkında ne kadar bilgiye sahibiz?

Uzatmayayım:

Bugün dünya uzaya gidiyor geliyor, deniz altları yaparak okyanusların altında fink atıyor, yaptığı bombalarla, füzelerle oturduğu yerden dünyanın herhangi bir bölgesini yok edebiliyor. Bütün bunlar tanrının dünyasını ve yarattıklarını yok etmek için yapılanlar.

Peki aynı insan kendisini keyifli bir şekilde yaşatmak için neler yapmadı ki?

İnternetin bulunmasıyla dünyada yeni bir çağ başladı. Görüntülü konuşmalar, oturduğun yerden istediğin alış verişi yapabilmeler, akıllı arabalar, akıllı evler, uzun boyluysan kısa boylu olma isteği, yiyip yiyip şiştiğimizde mide küçültme ameliyatlarıyla sıfır beden olmalar, yağ çektirip yağ ekleterek farklı fizik yapılarına bürünmeler, yapılan burun, çene, göz, kulak ameliyatlarına hiç girmiyorum bile. Bunlar kısaca kendimiz için yaptıklarımız. Bu arada organ nakilleri ile ömür uzatma fantezileri vs. güzel kokular ve farklı damak tatları için harcanan servetler…

Peki bütün bu maddi değişimler güzel iyi hoş. Ben de dahil hepimiz bunları kullanıyoruz sonuçta. Şimdi kendimi aborjin masumiyetinde sunamam. Hiç birimiz masum değiliz ayrıca da. Her şey insanlık için dedik ya. Her din de ne hikmetse bütün bu yaratılan zenginlikleri de egoist bir şekilde kendi inananları için olduğunu savunuyor. Bu yüzden bu zenginliklere kavuşmak için her türlü hileyi ve yok ediciliği de kendinde hak görüyor.

Din adamları, tanrıyla pazarlık yaptılar da tanrı da bu hakkı Müslümanlara ya da Hıristiyan veya Musevilere verdi de. Bir böbürlenme bir küstahlaşma bir sapkınlık. Bu zenginliklere kavuşmak için akla hayale gelmeyen işkenceler.

Kısaca dünya bugün nasıl bir korona virüsüyle baş edemiyorsa, aynı şekilde Göbeklitepe’nin de kim tarafından nasıl ve neden yapıldığını da bilemiyor. Aynı şekilde Kapadokya’yı da kimin neden hangi maksatla yaptığını da Mısır pirametlerini yapan teknolojiyi de bulabilmiş değil: Daha pek çok uygarlığın da sırrını çözemedik.

Bütün bunlara rağmen güç şımarıklığında ise sınır tanımıyoruz. Suriye’yi yerle bir ederken, Irak’ı yok ederken, Cezayir, Mısır, Tunus, Fas, Afganistan ve daha pek çok ülkeyle halklarını en ilkel canlılar haline getirirken hangi egomuzu tatminin peşine düştük? Buralarda yaşayan halkları Akdeniz’in sularında hangi tanrı ve hangi uygarlığın adına boğulmaya terk ettik?

“Demokrasi getirdik” masalına sığınmayalım. Çünkü kimse yutmuyor. Bu yüzden daha fazla birbirimizi kandırmayalım. Sen demokrasiden önce bütün dünyayı kırıp geçiren Korona ve daha bilmediğimiz pek çok virüsle, kanserle, kolestrol vs. ile baş etmeyi öğren önce demezler mi adama?

Nano tekneloji’ den bahseden bir dünyada bugün İnternet hizmeti bile doğru düzgün sunulamıyorken üstelik!..

Bu arada korona virüsüyle ilgili bulunan aşı çalışmalarıyla ilgili her gün bir doktor haberi çıkıyor. Burada bile küçük kompleksli canlılar oluşumuz, hâlâ başımıza gelenlerden en ufak bir ders almadığımız o kadar belli ki:

“Yok efendim korona virüsü aşısını Türk doktor buldu. Yok be Osmanlı Ermenisi’nin torunu aşıyı buldu. Hadi be herkes çekilsin. İsrailli bilim adamları çalışıyor. Olur mu? Almanlar buldu yine. Amerika kesenin ağzını açtı. Aşıyı bulanı dünyanın en zengini yapacak. Küba’yı görmüyorlar bak şunlara hele…” Vs. Küçük ve yetersiz insanlara özgü kimlik kavgaları en iğrenç haliyle böyle bir konuda bile dünyada devam ediyor. Hem kel hem foduluz.

Kısaca gerçek Tanrıdan gerçek yaratıcıdan uzaklaştık, kendimizi aynı bütün kutsal kitaplarda yazdığı gibi tanrının gücünün yerine koyduk.

Astık kestik biçtik diktik.

Oysa kadim Türk kültüründe yönetici aynı zamanda Tanrısal özelliklere sahip olmalı. Adaletli, cesur, sevgi ve merhamet dolu. İyi eğitimli olmalı. Bir bakın etrafınıza. Bütün dünya kimlerin yönetici diye en ilkel vicdanlarına kaldı? Vazgeçtim kadim Türk kültüründeki yöneticinin tanrısal özelliklerinden, insani özelliklerine bile hasret kaldı dünya yöneticilerinin.

Her dönem dünyada kan donduran görüntüler oldu. Bu dönemi yaşadık. Hiçbir zaman gözümün önünden gitmeyen görüntüler neler mi? Saddam’ın, Kaddafi’nin ölüm anı, Amerikalı askerlerin işkence görüntüleri, İŞİD’in Türk askerlerini yakması, İŞİD’in Ezidi kadınlarıyla çocuklarını köle pazarı kurarak satışa çıkartması, Alyan bebeğin Akdeniz’de karaya vuran cansız bedeni. Taksim’de savaştan kaçan Arap kadınlarıyla çocuklarından sokak ortasında fuhuş pazarının kurulması, Rus bombalarında yüzlerce fakir ailelerin çocuklarının ekmek parası uğruna kabul ettikleri paralı askerlik mesleğinde can vermeleri… (Türkler hep paralı asker olmuşlar. Özellikle Roma döneminde. Ancak doğdukları andan itibaren Peçenek, Kıpçak, Oğuz, Avar, Hun Türkleri askerlik mesleğiyle eğitiliyorlardı. Ölmek ve öldürmek kadim Türkler için peynir ekmek gibiydi. Günümüzde olduğu gibi işsiz kaldıkları için asker, polis ya da bekçi olmuyorlardı.)

Kısaca bu virüs ve gelecek olabilecek diğer virüsler de bize unuttuğumuz tanrıyı yeniden hatırlattı.

Herkese sağlıklı günler dilerim. Virüsü yaymamak için uzmanları dinleyelim. Hijyen kurallarına, sağlıklı beslenmeye ve evimizden zorunlu olmadıkça dışarıya çıkmamaya dikkat edelim.

Ülkemizin imkanları sınırlı. Hastalanarak devletimize, canla başla çalışan doktorlarımız ile diğer sağlık personeline yük olmayalım. Tedbirlerimizi alalım gerisi artık Allaha kalmış.

Etiketler
Daha Fazla Göster

Nurten Ertul

Gazeteci / Yazar

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu
Kapalı