Yaşam

Bugün Ne Yesek?

Bu günlerde gastronomi ile ilgili yazıları okurken, en çok üzerinde durmam gerektiğine inandığım yegane şey okuma esnasında karnımın tok olması… Aç iken insan işine odaklanamıyor. Daha doğrusu itiraf etmem gerekirse ben, açlığa fazla tahammül edemiyorum. Her dönem beni tetikleyen yemek alışkanlıklarımı sürekli zenginleştirmek ve yenilemek için heyecanımı bir türlü bastıramıyorum. Ancak lezzet odaklı, maceracı bir aşçı olsam da yeni ve zengin tarifler deneyecek ve damak lezzetime göre her birinin pozitif sonuçlarını değerlendirip tekrar edecek yeterli zamanım var mı bilmiyorum. Benim bile zamanım yoksa, her gün işinden evine zar zor varmaya çalışanlar, kendilerini hiç bitmeyecek olan ‘bu gün ne yiyelim?’ sorunsalından nasıl sağlıklı bir biçimde çıkaracaklar?

Hayat o kadar meşgul ki, başımızı fazla derde sokmadan dolaptan ya da buzluktan yemeği çıkarıp, yalnızca bir kaç dakikada sofraya oturmak bize ödül gibi gelir. Bu ödüllendirmeyi ise dışarıdan hazır yemek satın alarak gerçekleştirmek, hem çok maliyetli hem de fizyolojik etkileri bakımından oldukça tehlikeli… Bu nedenle kendinizi fazla yormadan, güvenirliliğine inandığınız, başka bir deyişle içinde ne olduğunu bildiğiniz bir “ev yemeği” yapma girişiminde bulunmanız, bu kaostan kurtulmanız için önemli bir adım olacaktır. Yazının devamında size uykunuzdan ekstra yarım saat kazandıran kahvaltılar hazırlamak, ön hazırlığı olan yemekler yapmak için eğer belli sebeplerden ötürü mutfağa girmekten çekiniyorsanız, sizi bu konuda biraz cesaretlendirmeye çalışacağım.

Öncelikle gıdaların doğru saklama koşullarıyla ilgili bazı bilgilere ve yeterli ekipmana sahip olmamız gerekiyor. Saklama kapları, buzdolabı poşetleri vb … Gıdaya uygun saklama kaplarının tercihi kesinlikle keyfinize kalmış. Ben genellikle cam tercih etmeye çalışıyorum. Bu tercih buzluk için uygun olmadığından kilitli poşet veya sıvılar için mutfak dilinde ‘sızdırmaz kap’ dediğimiz, günlük hayatımızda aslında sürekli karşılaştığımız ve bazen de dikkat etmediğimiz belli bir ısıya kadar dayanıklı ve kullanışlı kaplar da mevcut… 

Tel dolaplardan derin donduruculara evrimleştiğimiz bu dönemde etleri, buzlukta saklamamız gerektiğini bilmeyen yoktur. Peki ya sebzeleri? Sebzeleri önceden doğrayıp, fırına girmek veya tavada sotelenmek üzere porsiyonlamak benim için adeta bir terapi seansı gibi… Üstelik uzun süre dayanıyor. Geriye soslar kalıyor. Sosların bileşenleri, blender veya food processor adı verilen mucizevi aletle, pratik bir şekilde birbirlerine tatlarını kokularını geçiriveriyor. Yumurta sarısını tuz, hardal, limon ve karabiber ile çeşnilendirip, makinanın üst kapağındaki deliğinden yavaşça sıvı yağ dökerken karışım bir anda koyulaşıp, katkısız ve maliyetsiz bir mayoneze dönüşüyor. (Dolapta saklayarak bir hafta boyunca güvenle tüketebiliyoruz.) Sarımsak, domates, yeşillik, baharat… Yaratıcılık kısmını ise size bırakıyorum. Karıştırın ve atın dolaba. İhtiyacın olduğunda çıkarın ve zamandan kazanın. Bozulmasından korktuğunuz gıdaları ise Confit (Fransızcada muhafaza etmek anlamına geliyor) yöntemiyle yağın içerisinde, yağdan adeta kapak yaparak koruyabilirsiniz. Makarnayı önceden pişirip (yarı pişme süresi ile…) yine dolapta saklayabilir ve basit görünen ama acıkınca sizi “aslında ben aldente seviyordum” psikolojisine iten durumundan kendinizi rahatlıkla kurtarabilirsiniz.

Favori pratikleşme operasyonum ise değerli yemek sularını dondurup sonradan sihirbaz misali ortaya çıkarmak. Özellikle etlerin suları… Mesela çorbalara öyle lezzetler katıyorlar ki stock dediğimiz bu özel sular, artık kimse lezzet sırrınızı çözemeyecek. Ancak bu hazırlıkları yapmak için bile zamana ihtiyacımız var değil mi? O zamanı da insan “yemek yapma tutkusu” ile bir yerlerden buluveriyor. Öğünlerin temel ihtiyaçtan bir ziyafete dönüşmesi ise sizin elinizde. Zamanımız yok ama bize zaman kazandıracak araçlarımız var. 

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu
Kapalı