Köşe Yazıları

İLLA EDEP İLLA EDEP…

Yazılarımı takip eden okurlarım bilir, yazdığım yazıların çoğunda erdemli insandan bahsetmişimdir. Bunun sebebi ise, günümüzde birçok değerimiz gibi, erdemli olmayı, edepli olmayı unuttuk.

Hele günümüzde insan ilişkilerinde kibir ön plana çıkmaya başlamış. Kendini beğenmişlik, karşısındakini yok sayma ya da tek taraflı yargılama almış başını gidiyor.

Deyim yerindeyse gücü yeten yetene…

Bu kibir budalalarına birde yetki verirsen, bak sen o zaman,

Edep erkân bilmez, erdem bilmez kişi, yetkiyi de alınca kendini Kral yerine koyar.

Eski dönemlerde böyle yöneticiler veya idareciler o kadar çoktu ki…

Bakın eski Mısır Uygarlığına birçok Firavun yetişmiştir. Her biri ayrı bir kibir budalası…

Babillerde Hammurabi,

Sümerlerde Urgakina,

Tarihin en acımasız hükümdarı Cengizhan,

Babür Devletinde Ekber Şah,

Ve daha niceleri…

Bu gibi yöneticiler yaşadığı dönemlerde halkın isteklerini yapmak yerine kendi egolarını tatmin etme yoluna gitmiştir.

Sevgili okurlar; içinde bulunduğumuz dönemde bu tür insanların sayısı giderek artmaktadır. Astlarına karşı bir güç gösterme, onları yok sayma, ben yaptım oldu anlayışı…

Acaba dedim bu bir hastalık mı?

Araştırdım bir de ne bulayım?

Bu durum hastalık hastalığı “Hubris Sendromu”

Evet şuan içinde yaşadığımız toplumun en büyük hastalığı bu…

Maalesef ki işin ehli olmayan insanlara yetki ve makam verilmiş,

Bu makam sahipleri koltuğuna oturur oturmaz kendini nimetten saymış, küçük dağları ben yarattım zannetmeye başlamış, sonuç olarak kibir tavan yapmış.

Oysaki  “KİBİR” bizim kültürümüzde, tarihimizin hiçbir döneminde olmamıştır.

Koskoca Osmanlı Padişahi Yavuz Sultan Selim Han kibir için makam ve mevki için ne demiş:

“Padişah-ı âlem olmak bir kuru kavga imiş,

Bir veliye bende olmak cümleden a’la imiş.”

 

Bizim Yunus ne güzel de söylemiş;

Gezdim Halep ile Şam’ı,

Eyledim ilmi talep,

Meğer ilim bir hiç imiş,

İllâ edep illâ edep.

 

Ne güzel de söylemiş Mevlana;

Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.

Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.

Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.

Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.

Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.

Hoşgörülükte deniz gibi ol.

Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.

 

Sevgili okurlar;

Mesele makam sahibi olmak değil, o makama hakkını verebilmektir.

Mesele makamda Ömer olabilmektir.

Mesele makamda Osman olabilmektir.

Mesele Şemzi Tebrizi olabilmektir;

(Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen HİÇ ol. Şems-i Tebrizî)

Bunu yapabildiğimiz zaman aşamayacağım dağlar başaramayacağımız hiçbir iş olmayacaktır.

Evet Sevgili Okurlar;

Sanırım bu hastalığı “Hubris Sendromu’nu” ortadan kaldırmanın en etkili yolu eğitimle olacaktır. Bundan dolayı öğretmenlerimize bu konuda büyük iş düşmektedir. Onların atacağı her bir adım ülkemizin kısa zamanda bu hastalıktan kurtulmasına yardımcı olacaktır.

Biz bu hastalığı yenip yeniden insanlarımızın fikirlerine, isteklerine önem vermeye başlarsak bu ülke daha yaşanabilir bir hal alacaktır.

O yüzden öğretmenlerimize bugünkünden daha fazla önem vermeliyiz. Onları eskiden olduğu gibi yeniden çarkın en büyük dişlisi haline getirmeliyiz.

Bu vesile ile yeni eğitim öğretim yılının milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

 

Daha Fazla Göster

Abdullah Şahin

Tarihçi – Yazar

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu
Kapalı