Köşe Yazıları

KARLAR DİYARINA BAHAR GELDİ

Zemheri ayı , bu yıl daha bir derin hissettirdi  kendini  , düşünceler  buz kesti   , yürekler   titredi , kar , boran , tipi heybetli dağlardan ve ovadan eksik olmadı  . Bir yandan buz tutmuş bir diyar ve bir o kadarda da sarp , yüksek  ve geçit vermeyen dağların  ihtişamlı doğasında Gever ,  bir ritüel olan beyaz gelinliğine veda zamanı seremonisi hazırlığına girmiştir.

Gece ayaz ve soğuk , buz kesiyor düşler bahçesinde umudun karanlık yüzleri , yine bir döngünün sessizliğinde ilerlerken zaman  gökyüzü  kasvetli perdesini aralıyor sabaha , tanyeri ağarırken   5 aylık zorlu bir gebelik süresinin sonunda , ahırdan koyunların  sancılı meleme sesleriyle yankılanıyor  .Yavaş yavaş her  taraftan yükselen kuzu sesleri  İlkbahar’ın müjdecisidir  .

Kardelenler Güneş’in ışığına , sıcaklığına  hasret  , nazlı bir çocuk gibi bütün ihtişamıyla başını bembeyaz kar içinden doğrularak  uzatırken, sabahın mağrurluğu da  çocukların saf ve temiz gülüşünde yeni bir gün ve Bahar gelmektedir .

Gever’ de dağlar o kadar  yalçın , sarp  ,geçit vermeyen yamaçlara sahiptir  ve ovaya ve köylere  ulaşmak için yollar bir yılan gibi  kıvrıla kıvrıla  , geçitlerden oluşan bazen yokuş , bazen iniştir , yolun sonunu kestirmek güçtür  .Bu yollar , adrenalin düzeyi  yüksek   , tansiyonun artıp azaldığı  bir yolculuk yaşatır.  Yollar,  Cilo dağlarının eteklerinden  , geçit vermeyen yamaçlarından  ve  size  rehberlik edecek  olan Zap Suyu’ nun  kenarından geçer.

Zap Suyu ,dengbejlerin kilam ve stranlarında yıllardır hasıl olan acıları , gözyaşlarını, umutlarını , sevinçlerini barındırır. Zap Suyu  bazen dinlemekte , bazen de  ağzından köpükler saçarak şaha kalkıp coşan asi bir yılkı tayıdır.

İlkbahar ile güneşin sıcaklığındaki türkülerde umut ezgileri söylenirken karlar erimeye başlar . Cilo dağlarının sarp yamaçlarından,  bir dengbejin kilamındaki  acıda söylenen ağıttaki göz yaşı gibi damlalar süzülmeye başlar . Belki yüz yıllık bir acıdır bu ağıtlardaki dizeler  , uzadıkça söylenmeye devam eder . Sonra süzülen damlalar birleşir ve yamaçların arasından akmaya başlar . Annesini arayıp  koşarak ulaşmak isteyen bir sürüdeki kuzuların heyecanı  gibi , her yamacın oluğundan dökülmeye başlar.Küçük şaleler oluşturup bir halaya katılmak için umut ve heyecan ile  akar ,sonunda kavuşur  Zap Suyu’na ve bir döngünün sessizliği daha burada bitmiştir. Artık ağzından köpükler saçarak ilerleyen asi bir yılkı tayıdır o , önünde engel tanımaz ve karlar diyarındaki uykusundan uyanmıştır.

Güneşin aydınlığında , doğanın uyanışıyla  Bahar’ın coşkusunu, sevincini  yaşayan , köpükler çıkarıp , çağlayarak akan Zap Suyu’nun kenarında  bir büyük ihtişamlı kırmızımsı büyük kaya vardır . Kayanın arkasında , çalılardan kopan küçük dal parçaları girdap oluşturmuş ve orada dönüp durmaktadır. Sanki  her şeyden habersiz ,   belki yıllardır burada bu görüntü vardır . Ne zaman akan coşkuya katılacak  belli değil . Her şey gibi doğanında  zamanı geldiğinde  , Zap Suyu asiliğini bırakıp  dinginleşir ve kayanın arkasındaki  dal parçaları girdaptan kurtulur bir ömür gibi kaybolur  gider. Bu ritüel her daim oluşan bir fenomendir.

Üstadın dizelerindeki gibi …

Su başında durmuşuz.
Su serin,
Çınar ulu,
Ben şiir yazıyorum.
Kedi uyukluyor
Güneş sıcak.
Çok şükür yaşıyoruz.
Suyun şavkı vuruyor bize
Çınara bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze…

Daha Fazla Göster

Rahmi Mart

Eğitimci

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu
Kapalı