Röportajlar

” Teknik bilmeyen yazar direksiyonsuz otomobil ya da gidonsuz bisiklet gibidir.”

Senarist Ebru Cengiz Ergen ile Röportaj ; Sinema dünyasının dikkat çeken yeni  senaristinden kısa anekdotlar.

 Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

1989 Yılında Ankara’da doğdum. 16 yıllık profesyonel yazı kariyerimi 2013 yılında önce televizyona sonra da ait olduğumu hissettiğim mecra olan  sinemaya çevirdim. Bence kısa soru kısa cevap modunda ilerleyelim. Çünkü kimsenin okumayacağı uzun paragraflardan oluşan bir röportaj olsun istemiyorum

 İnsanlar genellikle uzun uzun anlatmak ister.

Nasıl ki sinemaya izlenebilir işler sunmak için senaryonun matematiğine kafa yoruyorsam; yazdıklarımın da okunabilir olmasını önemsiyorum. Artık malumunuz herşey görsel şu röportajı görüntülü yapsak belki 45 dakika izlenir ama okunma süremiz en fazla 4 dakika.

 Hangi dizileri takip ediyorsunuz?

Yerli / yabancı ayırt etmeksizin hiçbir diziyi izlemiyorum. ben çok eski zamanlardaki e2 kanalında yayınlanan “Six Feet under, Mad Men, footboller’s wifes, South Park, The Tudors, Dexter” da kaldım. Onlardan beri yabancı dizi “Yaprak Dökümü, Aşk-ı Memnu, Kayıp Şehir, Uçurum” dizileriyle yerli dizi sektörünü kapattım. Dijitallerde bile dizi izlemiyorum. Dizi izlemeyi ruh halim kaldırmıyor. İçine seyirci olarak girdiğim yapımı izleyip özümseyip sentezledikten sonra zihnimde bir yerlerde rafa kaldırmam gerekli. Hiçbir projeyi arkası yarın mantığıyla izleyecek sabrı kendimde bulmuyorum.

 Biraz sabırsız mısınız?

Günlük rutinim ve hayatım taşikardi geçiyor.

Tempoyu mu seviyorsunuz?

Yazılmayı bekleyen o kadar çok hikaye var ki, zihnimde ve hayatımda. Hepsini en idealize şema ve doğru matematikle senaryolaştırma sürecinin bendeki karşılığı bu diyebilirim.

İlk filminiz “the hope” dram filmi. Hangi türlerde yazmayı tercih ediyorsunuz.

Tercihim dram, gerilim, korku, aşk ama tabii ki sinema bir endüstri ve senaristler de bacasız fabrikadır.  Yapımcının isteği doğrultusunda farklı türler kaleme almışlığım da var. Mesela geçen sene aile  komedisi yazdım.

Çok ilginç .Yapımcısı kim? Konusu ne kimler oynuyor

Yapımcısı Amerika’da yaşayan biri Özbek diğeri Hindu iki ortak . Proje aile komedisi . Şimdilik bu kadarını söyleyebilirim.

 Diğer işlerinizden bahsedermisiniz?

Nisan’da yönetmenliğini yaptığım bir belgesel var.  Adı “Avcılar & Toplayıcılar” .  Türkçe ve İngilizce olmak üzere iki dilde hazırladık. Orijinal müziğini değerli müzisyen arkadaşım Ömercan Özüaydın besteledi. Bütün süreciyle bizzat ilgileniyor. The Hope ve diğer film senaryolarına ticari sebeplerden doalyı ağırlık vermek durumunda kaldığım için montajının revizesini halen bitiremedim ama ocak yayında belgeseli bitirmiş olmayı planlıyorum. İlk müstakil yönetmenlik deneyimim olması nedeniyle ve röntgenini çektiğimiz konu itibariyle çok özendiğim bir proje diyebilirim. Ayrıca Aralık ayınca sete çıkacağımız gerilim filmi “Kaderin, Kaderim” in senaryosunu tamamladım. Amerika’dan Türkiye’ye farklı tarihlerde gelen iki Amerikalının kesişen kaderlerini anlatıyoruz. Yönetmenliğini Gamze Emiroğlu üstleniyor. Yardımcı yönetmeni Zeynep Aydın ve müzikleri yine Ömercan Özüaydın’a emanet. Teknik ekip arkadaşlarımız ile The Hope setinde beraber mesai yaptığımız profesyoneller. Birbirimize ve hikayeye inanıp yola çıktığımız bir iş.

 İzlemeye doyamıyorum tekrar tekrar izliyorum dediğiniz filmler

Yedinci Mühür, Johnny  Got His Gun, Züğürt Ağa, Kapıcılar Kralı, Freaks, Sweeney Tood, Ben Tonya, Polis, Ulak.

Bu filminiz hangi dilde ?

Bu da Türkçe ve İngilizce çünkü baş rollerimiz Amerikalı. Aslında adı “Ben”di ama bizden önce “Ben Gri” dizisi çıkınca adını değiştirdim. Çünkü senaryosuna imza attığım her iş, adından sonuna kadar yüzde yüz benzersiz olmalı.

Herkes senarist olabilir mi?

Hayır herkes senarist olamaz.  Çünkü hiç kimsenin her şey olması mümkün değil.

Yazar olmak isteyenlere ne tavsiye edersiniz?

Yazar olmayı istemek şeklinde bir amacın olduğuna inanmıyorum. Ya yazarsın ya da değilsindir. Yazma yeteneği olan herkesin ulaşması  gereken en önemli hedef; yazmanın matematiği ve kelimeleri kullanmanın tekniği. Çünkü teknik bilmeyen yazar direksiyonsuz otomobil ya da gidonsuz bisiklet gibidir.

RÖPORTAJ : Taner Günay

 

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu
Kapalı