Röportajlar

WORKnOUT

Medifiz Fizyo & Sports’ un antrenörü olan, spor bilim uzmanı Burak Yazgı ile başarı basamakları ve sporun hayatımıza nasıl dahil olabileceği üzerine sohbet ettik. Peki neydi bu basamaklar?

– Spor yapmaya ne zaman, nasıl başladın ve spor hayatını nasıl şekillendirdi?

Babam sporla ilgileniyordu, küçük yaşta bana harçlık vermek için şınav çekmemi söylerdi ve ben harçlığımı sporla kazanmış oldum. Zaten hareketli olmayı çok seviyordum.

Geç bir yaş olmasına rağmen 15 yaşında güreşle başladım sonrasında diğer branşlarla da ilgilendim. Bu durum dönem dönem değişerek şekillendi tamamen benim zevkimle alakalıydı seçimlerim. Sonrasında da güreşte aldığım derecelerle profesyonel spor hayatım başlamış oldu.

– Bugüne kadar profesyonel spor hayatında neler yaptın ve spora bakış açın nasıl gelişti?

Farklı branşlarda antrenörlük ve sporculuk yaptım, birçok disiplini birlikte geliştirmeye çalıştım böylelikle fonksiyonel bir spor hayatım oldu diyebilirm. Bakış açımda ise kilit bir cümle var; ‘tahmin edilemeyen değişkenlere karşı koyabilmek ya da uyum sağlayabilmek’, hayatı da buna benzetiyorum, sabah kalktığımızda bizi nelerin beklediğini bilmiyoruz; yürümek kadar düşmekte hayatın bir parçasıdır. Bu nedenle her şeye hazırlıklı olmamız gerekiyor. Hem duygusal hem de fiziksel anlamda başımıza gelecekleri bilmediğimizden ona karşı koyarak veya uyum sağlayıp, yolumuza da buna göre devam edebilmemiz gerekiyor. Sporu da böyle görüyorum. Örneklemem gerekirse; ayakkabı seçerken yazlık-kışlık ayrımı yapmak mümkün ama hayat boyu içinde yaşayacağımız bedenimizi geliştirirken ben sadece koşarım demek doğru gelmiyor bana. Bir insan koşabilmeli aynı zamanda ağırlık ta kaldırabilmeli, yüzebilmeli, gerektiğinde takla atıp, tırmanabilmeli çünkü başımıza hangi anda ne geleceğini bilmiyoruz. Profesyonel alanları ayırarak söylüyorum, hobi olarak ya da egzersiz amaçlı yapılan sporları baz alırsak hepsini yapabilmek gerekiyor çünkü tek bir yolda giderek, mesela sadece ağırlık odaklı çalışarak diğer yönleri pasifize etmiş oluyorsunuz. Hacimsel olarak irileşmiş oluyorsunuz fakat esneklik kayboluyor, hacimsel irileşmenin nasıl yapıldığı da önemli, hareketi sadece yapmış olmak için yaptığınızda biçimsel olarak sadece kaslar büyüyor ve bu kaslar günlük hayatta kullanılamıyor çünkü günlük hayatta yapılan standart hareketler için uygun olmuyor yani bir işlevi olmuyor.

Özetle; günlük hayatta kullanabileceğimiz hareketleri sporda da yapmamız ve bunun için hazırlıklı olmamız gerekiyor. Günlük hayatta başımıza geleceklerin sınırı yok; koşmak, düşmek vs. koşmayı biliyorsak doğru düşmeyi de bilmeliyiz ve bunların refleks haline gelmesi gerekiyor. Vücudu bir zincir halinde düşünüyoruz. Profesyonel sporcu değiliz, tek bir branşımız yok bu yüzden hepsini yapabilmek lazım, hem dikey hem yatay hem de çapraz yönde hareket edebilmek önemli. Burada da devreye giren fonksiyonel antrenman oluyor.

– Fonksiyonel antrenman nedir ve hayatı nasıl etkiliyor?

İnsanlar bu kavramın ne anlama geldiğini bilmiyor. Fonksiyonel antrenman için; sadece var olan bir şey yetmiyor bir işe de yaraması, işlevsel olması da gerekiyor diyebiliriz. Fonksiyonel antrenmanı kum havuzu gibi düşünelim; işin içine branşlaşma girince bu alana giren dallar moda oluyor (kapitalist sistem de etkili tabi burada), tabi bu arada yıllar geçiyor, yaşlar ilerliyor ve sen içinde olduğun branşın objesi gibi tek tip kalıyorsun ama aynı bedenin içindesin, özüne ve o kum havuzuna dönmen gerekiyor çünkü o havuzun içinde doğdun. Sadece koşarım dediğinde diğer özelliklerin eksik kalıyor ve formun koşuya göre şekil alıyor ancak bir noktadan sonra koşuda da ilerleme kaydedemiyorsun. Vücut alışıp tepki vermiyor, başka şeyler yapmak gerekiyor. Bu nedenle kum havuzundan çıkmadan, asıl sporu yapmak gerekiyor ve biz de fonksiyonel antrenman ile insanlara bunu aşılamak istedik.

Yaptığın branşa ya da hayatına uyarlamak gerekiyor sporu. Hayatın içindeki hareketlere spor salonunda hazırlanmak önemli.

Mesela bir gün çok fazla çalışıp daha çok gelişmiyorsun ya da bir gün aksattığın için gerilemiyorsun ama bir gün bir hareketi yanlış yaptın diye sakatlık yaşayıp hayat boyu sakat kalabiliyorsun.

– Herkes her yaşta, her sporu yapabilir mi?

Kişiye göre hareketlerin formu da değişkenlik gösteriyor. Hareketleri doğru şekilde yapmak ve anatomiyi de iyi bilmek gerekiyor. Spor bizi sadece plaja ya da tayt giymeye değil hayata hazırlamalı, hayat boyu bu bedenin içinde yaşayacağız ve sağlıklı olarak spor yapmamız önemli. Yaşın önemi yok demek doğru olmayabilir ama herkese uygun bir fiziksel egzersiz var demek gerekiyor.

– Spor yaparken sağlıklı beslenmenin, beslenme de sporun önemi nedir?

Olması gereken şu aslında; sağlıklı formda kalmak için diyet yaparken spor da yapmak gerekiyor. Üç basamak var; diyet, sağlık ve spor. Her işte oldu gibi beslenme konusu da işin uzmanlarına bırakılmalı. Bana göre bir antrenör beslenme programı yazmamalı. Fizyoterapist Aslı Vural ile birlikte Medifiz Fizyo&Sports’ da insanlara sağlıklı bir şekilde spor yapmayı aşılıyoruz. Bir yanda fizyoterapi bir yanda da antrenman şeklinde ilerliyoruz. Insanları sağlıklı şekilde, doğru formda nasıl antrene edebiliriz bunun için çabalıyoruz.

Egzersizler sırasında yapmak istemediğiniz bir hareket olabilir ya da bir hareket size sebepsizce çekici gelmeyebilir onun alternatifini bulmak benim görevim, yeter ki sıkıcı hale gelmesin. Zorunluluk olarak görmemek gerekiyor çünkü bu spora küsme nedeni olabiliyor, sonucunda da kişi kaybetmiş oluyor.

– Medifiz Fizyo & Sports’ un oluşumu için nasıl karar verdiniz?

Başlangıçta Aslı Vural tarafından sadece fizik tedavi kliniği olarak kurulan bir merkezdi, gelen hastaların çoğu spor yaparak para kazanan insanlardı. Başlarında antrenör olmasına rağmen onlar bile bir takım yanlış hareketler yüzünden sakatlık yaşıyorlar ve spor hayatları bitebiliyor. Kısacası profesyonel sporcular dahi bazı şeyleri yanlış yapıyor, sağlık hep geri planda kalıyor. Dışarıdaki bilgi kirliliği sosyal medyanın da etkisiyle artıyor ve Aslı ve ben de bu kirliliğin önüne geçmeye çalıştık. Disiplin ve felsefemizi gösteren bir şey yapmak istedik.

‘Akademik anlamda bakmak gerekirse ‘spor’ kelimesi; bizim yaptığımıza denk değil, sporu sporcular yapar, sporcu ise gösterdiği performanstan para kazanan, bunu iş haline getirmiş profesyoneldir. Bizlerin yaptığına daha çok ‘fiziksel egzersiz’ diyebiliriz. Antrenman yapanda müsabakaya hazırlanan kişidir.

Spor salonlarında her şey kolayca itip çekebilmek ya da indirip kaldırabilmek için dizayn edilmiştir ama günlük hayat öyle değil. Günlük hayatta taşımak istediğin herhangi bir eşyanın tutamacı yoktur denge merkezi sabit değildir ama salonda bir şey kaldırırken elin iç yapısına göre dizayn edilmiş olduğunu görüyorsun. Günlük hayattaki bu değişkenlere hazırlıklı bir yapıda olmak gerekiyor. ‘

– Bunun ışığında da WORK’n’OUT oluştu sanyorum, bu süreç nasıl gelişti?

Fizyoterapist ve antrenörün de olduğu böyle bir oluşum olmadığını gördük ve bu oluşuma karar verdik. Profesyonel çalışmak istedik Aslı sağlık kısmında ben de antrenörlük. İnsanlara bu bilinci yaymak için kendimize böyle bir sorumluluk yükledik.

Her Perşembe akşam 19:30’da Alsancak’ ta bir noktada buluşup fpnksiyonel antrenman yapıyoruz.

Insanlığın başından beri hep bir hareket var, örneğin; uyandıkarında yemek yiyebilmek için avlanmaları gerekiyordu, hareket olmalı ki yemek olsun. Spora zaman ayırmak zor gelebilir fakat hayat rutini içine katmak mümkün; arabayı bir sokak öne park edip yürümek ya da asansör kullanmak yerine merdiven kullanmak gibi. Bunları alışkanlık haline getirmek ve hayatın içinde hareketli kalabilmek önemli.

Asıl sporda temiz oksijeni alabilmek gerekiyor, bu yüzden WORK’n’OUT; dışarıda çalış!

– WORK’n’OUT ne zamandan beri aktif ve katılım nasıl arttı?

Başlangıç zamanı 18 Ekim 2018 denebilir tam tarih vermek gerekirse. İlk gün 11-12 katılımcı vardı şimdilerde sayı 30’ a ulaşıyor. Ne olursa olsun karar verilen gün ve saatin dışına çıkmadan, ertelemeden devam ettik. Yağmur yağdı biz yağmurluklarımızı giyip yine çalıştık, bayrama denk geldi tatil demedik. Dediğim gibi burada önemi olan disiplin ve mantığımız da tahmin edilemeyen değişkenlere karşı koyup her koşulda devam etmek.

Ben yapabilir miyim diyen herkese; ben antrenman çerçevesini çiziyorum içini dolduracak olan sizsiniz diyorum. Ben 3 şınav diyorsam yapabilen 5 şınav da çekebilir, 1 şınav da çekebilir. Ya da hiç yapamayıp koşmaya devam edebilir. Her yaşta, herkes spor yapabilir!

Tahmin edilemeyen değişkenlere karşı koyabilme.. Hayat bundan ibaret. Önümüze bir sürü zorluk çıkabilir, önemli olan bizim nasıl karşıladığımızdır. . .

– Son olarak eklemek istediklerin neler olur?

Kararlılıkla çalışmak; sporda bir şeyleri başarmak istiyorsanız tabiki fiziksel uygunluğunuzu geliştirmelisiniz fakat başarı spora özgü bir kavram değildir. Aslında hayatımız bir takım şeyleri başarma üzerine kuruludur. Başarı ise; üç basamaktan oluşan bir ödüldür; ilk basamak hedef koymaktır, bunu bir çoğumuz yaparız. İkinci basamak; koyduğumuz bu hedef doğrultusunda başlamak, kendi hayatımızda pek çok başarıya imza atmışızdır ama asıl başarıyı getiren son basamakta bir çoğumuz takılırız. Peki nedir bu zorlu basamak? Üçüncü ve en zor olanı; çalışmak. Çünkü çalışmak bir süreç gerektirir. Bir an için hedefinizi koyarsınız, bu hedef doğrulusunda bir takım işlere de başlayabilirsiniz ama gerçekten başarmak istiyorsanız: yorulmayı, düşmeyi, acı çekmeyi, dibe vurmayı ve bunları defalarca yaşamayı göze almalısınız. Kendi koyduğunuz sınırlarda boğulmayın. İsteyin, inanın, çalışın ve başarın…

.

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu
Kapalı