Geçen gün bir işim vardı, sabah erkenden Londra’nın en renkli, en turistik bölgelerinden birisi olan Brick Lane’e gittim.
İşimi hallettikten sonra, turist İlkgül kimliğime bürünüp, kameramı elime alıp, Brick Lane sokaklarını tekrar keşfe çıktım. Her zaman olduğu gibi yine şaşırtmadı beni.
Londra öyle bir şehir ki, hala kendimi turist gibi hissettiriyor. Halbuki Londra’yı inanın bir çok İngiliz ve Londralıdan daha iyi bildiğimi de iddia edebilirim. Londra’yı yaşamayı, her gün yeni yerler keşfedip öğrenmeyi, sevdiğim yerlere defalarca da olsa gidip ilk günkü gibi eğlenmeyi yani bu güzel şehirde turist olmayı, Japon turistler gibi bir sürü fotoğraf çekmeyi çok seviyorum.
Yine öyle oldu. Yeni yeni uyanmaya başlayan sokaklarda, kafelerini, dükkanlarını yeni yeni açmaya başlayan esnafların arasında dolaşıp, yine bir çok fotoğraf çektim.
Özlemişim rengarenk duvar grafitlilerini, mesajlar veren, gerçek bir sanat eseri resim ve yazıları.
Dile kolay yaklaşık 1,5 yıldır uzak kaldım buralardan. İlk önce salgındı, karantinaydı, evlere kapanmaktı derken, daha sonra da Türkiye’ye gidince ve de yine bu küresel salgın yüzünden dönemeyince ara iyice uzadı.
Kelimenin tam anlamı ile ayaklarıma kara sular inene kadar dolaştım bu değişik kültürlerin birleştiği, en lezzetli Asya yemeklerini bulabileceğiniz otantik kafe ve restoranların ve arada sıkışmış minicik ama içine girince sizi sıcacık karşılayan barların bulunduğu bu güzel bölgeyi. Sonra ucundan azıcık da yine Brick Lane tadındaki ama gittikçe daha çok bar ve eğlence kültürünün arttığı Shoreditch’e uğrayıp ayaklarıma daha çok eziyet vermemek adına bu minik ama çok güzel gezimi bitirdim.
Yolunuz Londra’ya düşerse mutlaka uğramanız gereken yerlerden birisi burası.
Brick Lane’in renkli sokakları gibi güzel ve heyecan verici ve tabi ki en önemlisi sağlıklı bir hafta diliyorum.
