Köşe Yazıları

Yazarlar neden yazı yazar?

Çok değerli hocam Barış İnce katıldığım bir yazı atölyesinde şöyle söylemişti. “Bir insan neden yazı yazar? Çünkü bir derdi vardır, anlatacak bir şeyleri vardır“.

Peki her yazı yazan yazar mıdır? Kanımca yazardır ancak;

Yazarlar 2’ye ayrılır:
Edebi Yazarlar
Sade Yazarlar

Edebi dil bir bilgi birikimi gerektirir, yazı yazarken belli teknikleri devreye sokmayı gerektirir, okumayı, çok okumayı fakat okuduğunu anlayarak okumayı gerektirir. Her yazı yazanın bu teknikleri öğrenerek kolayca yazı yazabileceği bir tarz değildir. Edebi yazarların yazdığı kitapları her eline alan anlayarak okuyamaz, odaklanmak gerekir, bazen aynı satırı defalarca okutur, sizi düşünmeye sevk eder.

Ülkemizde “yazar” kelimesi genelde bu anlamda anılır. Bu yüzden de içi çok dolu bir kelimedir, adının yanına yazar yazdı mı ağırbaşlı olmayı gerektirir.

Durum böyleyken, her iki satır yazan kendini “Yazar” olarak lanse etmeye başladığında edebi yazarlara haksızlık edildiğini düşünüyorum. Yazı yazan herkesin adı üstünde yazı yazıyor, yani o bir yazar olarak anılmasının bir Nev-İ doğruluğu bir tarafa, belki de yazar kelimesinin başına E ve S harfleri gelerek yazar türleri birbirlerinden ayırt edilmeli.

Sade yazarlara gelince, çok okuma şartı göz ardı edilmeksizin, daha çok, sade bir dil kullanarak okuduğunda halktan her kesimin anlayacağı tür yazılar yazarlar. Tıpkı burada okuduğunuz yazı gibi. Her iki türde olduğu gibi anlatılacak hikaye çoktur bu yazarlarda da. Çok çaba sarf ederlerse bir üst mertebe edebi yazar olma potansiyelleri vardır ama garantisi yoktur.

Yazı yazma, kendini ifade etme şeklidir yazarlarda. Konuşurken bazen sakındıklarını, yazarken hiç çekinmeden ifade edebilirler, gerçek kimlikleri yazı yazarken ortaya çıkar kimi zaman, kendilerini en çok yazı yazarken özgür hissederler. Yazarken kendi hayatlarından, tanıdıklarından etkilenmelerinin yansıra gözlemlerinin etkisi ve hayal güçlerinin ürünleri de büyük bir oran kaplar.

Edebi yazarlar daha çok karakterlere giydirir düşüncelerini, çoğu zaman da hayal gücü ürünleri ile yeni karakterler yaratırlar, olmak istedikleri kişiyi ya da var olmasını istedikleri kişileri yaratırlar hikayelerinde, romanlarında. Bazen de hiç alakaları olmayan kişiler ve olaylar yaratırlar zihinlerinde.

Öyle bir şeydir ki yazı yazmak, yazdıkça yazasın gelir, yazdığın her yazı daha çok şey yazdırır, daha çok üretmeni sağlar. Yazılacak konular yazdıkça artar.

Yine katıldığım başka bir yaratıcı yazarlık yazı atölyesinde sevgili hocam Melik şah Selanik “Her gün yazın, ne yazdığınızı önemsemeden sadece yazın” derdi. Yazı yazmak, yazarak gelişir. Tıpkı spor yaparak kaslarımızı geliştirmek gibi düşünün. Her şeyin başı pratik.

Herkes yazı yazamayabilir, yazsa da istediği gibi kendini ifade edemeyebilir. Buna rağmen yazı yazmak bir çeşit terapidir. Herkese iyi gelir. Haksızlığa uğrayıp da hakkınızı isteyemediğinizde, geçmişe dair kırgınlığınızı üzerinizden atamadığınızda, sevdiğinize duygularınızı itiraf edemediğinizde alın kağıdı kalemi aklınızdan geçen tüm düşüncelerinizi, tüm söylemek istediklerinizi yazın. Yazdıkça rahatladığınızı hissedersiniz. Zihindeki düşünceleri somutlaştırmak olumsuz duygularınızı hafifletir. Ancak rahatladıktan sonra gidin sevdiğinize duygularınızı aktarın. Hazır sevgililer günü yaklaşıyorken şimdiden planlarınızı yapın;)

Yazı yazıyı açıyor. Hani laf lafı açar ya, benim yazılarda da yazı yazıyı açıyor. Şu an içimde bir hikaye yazma isteği var ki akıllara zarar, klavye beni çağırıyor.

Dumanı üstünde tüten bir neskafe eşliğinde cam kenarındaki koltukta konuşlanıp saatlerce yazı yazılası bir gün bugün. O zaman ne duruyoruz? Okumaya mı geldik?

Yazan yazanın halinden anlar, ilham öyle kolay kolay gelmez, geldiğinde kapıyı açmazsan küser, kaçar gider, bir daha ne zaman gelir bilinmez. Ben kapıyı açmaya giderken size iyi hafta sonları;)

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu
Kapalı